Olaylar Ve Görüşler

Mustafa Necati: Bir Devrim Yapıcısı

04 Ocak 2021 Pazartesi

92 yıl önce, 1 Ocak 1929’da, geçirdiği bir rahatsızlık sonucu henüz 35 yaşındayken beklenmedik ölümüyle en çok Mustafa Kemal olmak üzere Cumhuriyet Devriminin bütün önderlerini derinden üzdü Mustafa Necati. O, Birinci Dünya Savaşı sonrasında imzalanan Mondros Antlaşması’yla başta İzmir olmak üzere birçok il ve ilçede azınlıkların Türkiye karşıtı taşkınlıklarına tepki gösteren ilk Kuvayımilliyecilerdendir.

Osmanlı İmparatorluğu’nun ölüm duyurusu niteliğindeki Sevr Antlaşması ile topraklarımızın paylaşılmasına kalkışan emperyalizme karşı isyan bayrağını açanlardan biri de yine Mustafa Necati’dir.

Necati, Manisa (Saruhan) ve İzmir milletvekili, İstiklâl Mahkemesi üyesi ve başkanı, Mübadele Bakanı, Adalet Bakanı kimliğiyle üstlendiği görevler bir yana, yaşamını yitirdiğinde 3 yıl 12 günlük Milli Eğitim Bakanı olarak Mustafa Kemal’in yanı başında bir devrim yapıcısıdır.

KABINA SIĞMAZ BİR KUVAYI MİLLİYECİ

1894’te İzmir’de doğan ve ilk, orta, lise öğrenimini İzmir’de tamamlayıp İstanbul Hukuk Mektebi’ni 1914’te, 20 yaşındayken bitiren, önce Kuvayımilliye’nin, sonra Cumhuriyet’in kabına sığmayan bu genç hukuk adamı, bir süre İzmir’de avukatlık yapar. O sıralar bir yandan da İzmir Kız Öğretmen Okulu’nda derslere girer. Yakın arkadaşı ve bir başka devrim yapıcısı Vasıf Çınar’la Şark İdadisi (Doğu Lisesi) adlı okulun kuruluşunu gerçekleştirerek buranın hem öğretmenliğini hem de yöneticiliğini yapar.

Necati’nin kabına sığmazlığını, çok yönlü düşün ve eylem alanlarında görebiliriz.  Örneğin, hem ‘Kurtuluş’un hem ‘Kuruluş’un sıcak yıllarında İttihat ve Terakki Cemiyeti ile Avrupalı azınlıkların İzmir yöresindeki etkinliklerine karşı seçenek oluşturmak amacıyla, yine arkadaşı Vasıf Çınar’la İzmir’de Altay Spor Kulübü’nü kurup gençlerin spor yapabilmesinin yolunu açmasında görürüz.

Birinci Dünya Savaşı sonrasında İtilaf Devletleri tarafından İzmir-Aydın demiryolu işçilerinin işlerine gerekçesiz olarak son verildiğini gördüğünde onların haklarını korumak, yeniden işlerinin başına dönmelerini sağlamak için dernekleşmelerine yardım etmesinde, derneğin hukuk danışmanlığını üstlenmesinde görürüz.

Onun kabına sığmazlığını, Kurtuluş Savaşı öncesinde olduğu gibi sonrasında da İzmir’de Ahenk, Balıkesir’de İzmir’e Doğru, Kastamonu’da Açıksöz, Ankara’da Terbiye ve Hayat dergilerindeki aydınlanmacı yazılarında görürüz.

EĞİTİMDE YAPTIKLARI

Onun bir devrim yapıcısı olarak kabına sığmazlığının, devrimci kişiliğinin en verimli sonuçlarını ise eğitim alanındaki atılımlarda görürüz. Tüm yurttaşları eğitim hakkına kavuşturmak için yaptığı çalışmalardan birkaçını şöyle sıralayabiliriz:

* Atatürk’ün “Yeni Türk harflerini çabuk öğreniniz. Her vatandaşa, kadına, erkeğe, hamala, sandalcıya öğretiniz. Bunu yurtseverlik, ulusseverlik görevi biliniz” sözleriyle açılışını yaptığı Millet Mekteplerini açarak tüm yetişkinlerin temel eğitimden geçmesini planlamak ve bunu uygulamak;

* Paralı yatılı okullar dışında kalan ortaokul ve liseleri ücretsiz duruma getirmek (24.4.1926 tarih ve 822 sayılı yasa);

* Paralı yatılı ortaokul ve liselerde öğrencilerin yarısı kadarını parasız yatılı okutmak;

* Özellikle yoksul çocukların yatılı okuyabilecekleri kız ve erkek sanat okulları ve kursları açmak;

* Eğitim giderlerini karşılamak üzere ayrı bir fon yasası çıkartmak (22.6.1927 tarih ve 1130 sayılı Maarif Vergisi Kanunu);

* Kimsesiz çocuklar (özellikle şehit çocukları) için merkez köylerde yatılı bölge okulları açmak;

* İlkokullarda yoksul çocuklara beslenme olanakları sağlamak;

* Başarılı orta ve yükseköğretim öğrencilerine ve mezunlarına yurtdışı öğrenim bursu sağlamak.

SONUÇ

1928-1929 arasında 200 bini kadın, 400 bini erkek olmak üzere 600 bin dolayında yetişkin insanımız okuma yazma öğrenir. Kimi bölgelerde 20 yıla kadar süren Millet Mektepleri aracılığıyla Yazı Devrimi’nden önce yüzde 10 dolayında olan okuryazar oranı, 1936’da yüzde 25’e ulaşır.

Ulusal tarihimizin en kapsamlı atılımlarının gerçekleştiği Cumhuriyet’in ilk çeyreğinde değil yalnız, eğitim tarihimizin tümünde birbirini bütünleyen çalışmalarıyla Anadolu aydınlanmasının ışığını yakan şu adları birlikte düşünelim: Vasıf Çınar, Mustafa Necati, Dr. Reşit Galip, Saffet Arıkan, Hasan-Âli Yücel… Ve onların yanı başlarındaki Nâfi Atuf Kansu, İ. Hakkı Tonguç, M. Rüştü Uzel, M. Rauf İnan, Mithat Enç…

Şimdi bir de İkinci Dünya Savaşı’nın ardından örtük biçimde adım adım başlayıp 1950’den sonra da Karşıdevrim iktidarlarınca bütün hızıyla açık açık devre dışı bırakılan bu adların sonrasından günümüze, ister eğitimde olsun ister başka alanlarda, bu çıtaya ulaşabilecek bir liste yapmaya çalışalım: Sonuç?...

En son 6 ay önce Ankara Mitatpaşa Caddesi’ndeki evinden adı kaldırılıp yerine ne yaptıkları ne de yazdıklarıyla hiç hak etmeyen birinin (Nuri Pakdil) adı verilen Mustafa Necati’ye, Cumhuriyetimizin bütün devrim yapıcılarına en derin saygıyla.

NAZIM MUTLU
EMEKLİ ÖĞRETMEN




Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları