Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Mübarek 12 Eylül günleri
Bugün iki önemli genel kurul var. Birincisi AKP Olağan Genel Kurulu, ikincisi ise AKP hükümetinin himayesinde doğan ve siyasi iktidarı temsilen yargı iktidarını ele geçiren Yargıda Birlik Derneği’nin ilk genel kurulu.
12 Eylül 1980 darbesinden sonra az da olsa var olan demokrasiye ara verildi. Emek, barış, eşitlik, özgürlük düşünceleri hapsedilirken dindar nesil yetiştirme amaçlandı ve din ortak payda kabul edildi. Yeni anayasa ile AYM ve HSYK yeniden şekillendirildi, yargı yürütmeye daha bağlı hale getirildi. 17 yaşındaki çocuk yaşı büyültülüp asıldı, insanlar stadyumlarda toplandı, günlerce nerede oldukları bilinemedi. Gözaltında “intiharlar” o zaman da vardı.
2010 yılı 12 Eylül’ünde tıpkı 1980’de olduğu gibi huzura ermek ve daha (çok) demokrasi için anayasa değişikliğine gidildi ve AYM ile HSYK yeniden yapılandırıldı, koşturarak gerekli yasal değişiklikler ve seçimler yapıldı. Yeni HSYK’nin ve zamanın Cumurbaşkanı da tamamlayıcı atamalarıyla Yargıtay ve Danıştay dizayn edildi.
Yargı kimin emrindeydi?
Böylece, Türkiye yargısı tamamıyla hükümet ve cemaat ortaklığının emrine verildi. 2007 yılından itibaren o zamanlar genellikle Adalet Bakanı’nın etkili olduğu seçimlerle belirlenen ÖYM savcılarının yürüttüğü soruşturmalar hızla mahkemelere taşındı, siyasi iktidarın himayesindeki savcılar terörü başladı, tutuklamalar, gece yarısı operasyonları gırla gidiyordu. Aslında dönem davaları hükümet muhaliflerinin cezalandırılması ve derin devletin ele geçirilmesi davalarıydı. Yargı eliyle ordu itibarsızlaştırıldı, muhaliflerin hakkından gelindi, derin devlet ele geçirildi.
Kârdan pay istenince…
Yeni Türkiye’de artık çocukların öldürülmesi için yaşlarının büyütülmesine gerek duyulmuyordu. Berkin’ler, Uğur’lar, Fırat’lar yaşları sorulmadan öldürüldüler. Öldürülen çocukların annelerinin miting meydanlarında yuhalatılmasında siyasi iktidar sahipleri ve alkışçıları hiç beis görmediler. Eğer siyasi iktidarın taşeron tuttuğu “paralel yapı” kârdan daha çok pay istemeseydi mesele olmayacaktı ama istedi. İstediğini alamayınca siyasi iktidarın MİT müsteşarını derdest etmeye kalktı, başaramayınca 17-25 Aralık bombasını patlattı.
İşte ne olduysa o zaman oldu. Siyasi iktidar ile taşeron cemaatin yolları tamamıyla ayrıldı, büyük kavga başladı. Önce Adalet Bakanı’nın müdahalesiyle atama ve yetkilendirmeden sorumlu HSYK 1. Dairesi’nin yapısı, ardından 17-25 Aralık soruşturmalarını yapan savcılar değiştirildi. Zor ve geçici de olsa 17-25 Aralık soruşturmalarında şimdilik bir rahatlama sağlandı.
2014 HSYK seçimlerinde siyasi iktidar, kendisini yargıdan korumak, yeniden dizaynını temin bakımından yeni bir koalisyonun peşine düştü ve zamanın Müsteşarı Kenan İpek’i bununla görevlendirdi ve önceki HSYK’nin tehditi altında bulunan veya yeni oluşacak HSYK’den istikbal temin edebilecek ve kendilerini çeşitli siyasi ve dini kimlikle ifade eden yargıç ve savcılardan oluşan bir koalisyon komitesi oluşturuldu.
2014 seçimlerinde YBP adını alan bu komite Cumhurbaşkanı’ndan, Başbakan ve Adalet Bakanı’na kadar siyasi iktidarın himaye ve desteğinde seçimlere girdi ve kazandı, böylece yargı hükümetin egemenlik alanına dahil oldu. Yüksek yargı bu kez hükümetin egemenliği esasına göre şekillendirildi. ÖYM’ler kapatıldı, özel yetkili sulh ceza yargıçları yaratıldı. Bu vesileyle Cumhuriyet tarihinin hiç bir döneminde bu kadar Cumhurbaşkanı’na hakaret soruşturması yapılmadığını ya da hakaret edilmediğini öğrendik.
Hukuk güvenliği rafta
Özetle, her iki seçim sonrasında da yargı, bağımsızlığını, tarafsızlığını biraz daha kaybetti. Eğitimsizleştirme, yoksunlaştırma, tektipleştirme ve yoksullaştırma hedefine odaklı kirli siyaset projeleri adım adım gerçekleştirildi. Hukuk güvenliği rafa kaldırıldı. 2015 Eylül’ünün 12. günü AKP ile YBD, biz esasında 1980 darbesinin ürünüyüz diyerek, varoldukları iklimi bizim gözümüze sokarcasına hatırlatarak genel kurul yapıyorlar.
Biz 12 Eylül’ler olmasın dedikçe her türlü demokratik ve hukuk ilkesinden uzaklaşmış iktidar karşımıza çıkıyor ve bir araya gelemeyen ama barış, özgürlük, eşitlik ve demokrasi isteyen bizlerin çaresizliğini yüzümüze vuruyor.
Gelin; özgürlüğümüzün, barışın, eşit hak temelli bir yaşama dair umutlarımızın elimizden alınmasına izin vermeyelim. Savaş karşıtı, kan dökülmesini istemeyen, her şehit ve ölüm haberinde yüreği burkulan insanlar, bizler de yüreğimizi elimize alıp savaş isteyenlere, kandan, düşmanlıktan beslenenlere karşı barışın sesini yükseltelim.
Mustafa Karadağ
Yargıçlar Sendikası Başkanı
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
- Karga videosu sosyal medyada viral olmuştu!
- Öğretmenlik meslek kanunu taslağı...
- Atatürk'ün kullandığı parfümden üretti!
- Minikler Cumhuriyet'in ilanını gazete dağıtarak duyurdu
- Şok İddialar! Oktan Keleş: TUSAŞ Saldırısının Arkasında
- Bu kadarı pes! Çöp evden 10 kamyon çöp çıktı
- Prof. Dr. İlber Ortaylı'dan Antalya'ya turizm eleştirisi
- FETÖ elebaşısı Fethullah Gülen öldü
En Çok Okunan Haberler
- Lütfü Savaş kesin ihraç talebiyle disipline sevk edildi
- Apocularla ülkücüleri kucaklaştıran adam!
- Hayatını kaybetti!
- Mansur Yavaş'tan TBMM'ye flaş çağrı!
- Avukat İrem Çiçek'e tutuklama talebi
- TÜİK ekim ayı enflasyon verilerini açıkladı
- 'Şerefsizlere mağlup olduk'
- Mardin, Batman ve Halfeti'ye kayyum atandı!
- İşte Belediye Başkanı'nı öldüren saldırganın ifadesi!
- AKP'den kayyum için ilk açıklama