Olaylar Ve Görüşler

Kutuplaşmanın reçetesi: Cumhuriyetçi yaklaşım

11 Kasım 2015 Çarşamba

Gerilim artık kutuplaşma olarak kendini gösteriyor. Yurttaşın buharlaşmaması, aydınlanmacı temellere sıkı sıkıya bağlı, bunu hiç hatırından çıkarmayan Cumhuriyetçi yaklaşımdan geçiyor.

 

Bu gerilimleri akıl-dogma; ergin olma-ergin olmama; aklın teknik, teknolojik, araçsal kullanımı-aklın etik, pratik kullanımı; hukukun üstünlüğü- keyfilik; hukuk devleti güvencesi- kültürel gelenek; özerklik- otantiklik; seçkinci aydın ya da kısaca aydın-halk kitlesi; topluluk/ toplum-kamu; topluluk, toplum-sivil toplum; yerel kültürel değerler evrensel etik değerler; Cumhuriyet ve aydınlanma idesinin filizlenmesine kaynaklık eden mekânlar-onun dışında kalan mekânlar arasındaki gerilimler olarak ifade edebiliriz. Bu gerilimlerin her biri ayrı bir inceleme, araştırma konusu olarak ele alınabilir.

Gerilimi fark etmek
Burada sıralanan gerilimlerin ardındaki ortak paydayı, algısal olanla kavramsal olan arasındaki gerilim; başka bir deyişle, yaşananla düşünülen ya da hayatın gerçekleriyle entelektüel düzeyde yer alanlar arasındaki gerilim oluşturmaktadır. Var olan gerilimi fark etmek ve ardından da söz konusu gerilimin nasıl ve hangi yolla/yollarla giderilebileceği üzerinde düşünmek için olup bitene, var olana ilişkin bir mesafe, bir uzaklık kazanmak son derece önemli bir duruş biçimi ya da eylem olarak ortaya çıkıyor. Böyle bir eyleme girişen kişi, artık özne olma sürecine girmiş demektir.
“Özne olmak beraberinde hangi kavramları getiriyor” sorusu burada yanıtlanması gereken en önemli sorulardan biridir. Özne olmayla birlikte giden kavramlar; eleştiri, açıklık, ilerleme, değişim, özgürlük, özerklik (insanın kendi sınırlarını kendisinin çizmesi), sekülerlik, laiklik (seküler tutum ve onun daha gelişmiş, somut, kurumsal bir biçimi olarak beliren laiklik) ve saygıdır.
“Bu kavram örgüsünü içselleştirmiş olan öznelerin nasıl bir insan anlayışı var” sorusu da artık şöyle yanıtlanabilir: Burada belirlenen kavramları içselleştirmiş öznenin, başka bir deyişle aydınlanmacı öznenin insan anlayışı, “insanı olanaklar varlığı olarak görme”ye ilişkin bir insan anlayışıdır.

Cumhuriyet kavramı
Aydınlanma düşüncesi ister istemez etik-politik/siyasal olanı içeriyor derken göz önünde bulundurulanlar bunlardır. Modernliğin öznesi insanı sadece bilen özne olarak belirlerken; özellikle Kant’ın ortaya koyduğu Aydınlanmanın öznesi, etik ve siyaset bağlamında etkin olan, eyleyen öznedir.
Cumhuriyet terim olarak oldukça eski bir terim/kavram olmakla birlikte, aydınlanma daha yakın tarihlerde içerikçe belirlenmiş bir kavramdır. Her ikisinin ortak paydasında da insanın özne oluşu ve bu durumu toplum ve özellikle de kamu yaşamında hayata geçirmesi söz konusudur. Cumhuriyet; birey ya da kişilerin yurttaş olarak kararlarını kendilerinin alması, ulusun istencinin hayata geçebilmesi, herkesin yasalar önünde eşit olması, özgürlük ve özerkliğin birlikteliğine dayanırken, aydınlanma da aslında bu bağlamda Cumhuriyet dediğimiz siyasal yapılanışın temelini oluşturmaktadır.
Ancak günümüzde aydınlanmacı temelleri olan Cumhuriyetle, kamuyla (devletle) ve böyle bir yapılanmayı benimseyen toplum kesimiyle; toplumdaki yerellik- kültürellik dokusuna öncelik tanıyan ve toplumun belleğini bu özelliklerle harekete geçiren kurumsallaşma ve bu kez, böyle bir yapılanmayı içselleştiren toplum kesimi arasındaki gerilim, içinde bulunduğumuz toplum-kamu ilişkilerini en iyi şekilde özetleyiveriyor.

Gerilim ve kutuplaşma
Gerilim artık kutuplaşma olarak kendini gösteriyor. Benzerliklerden çok farklılıkları öne çıkaran ve yerel kültürel değerleri kutsayan yeni düşünsel yönelimler, özgürlük ve özerklikle olan ilişkileri yeterince gözden geçirmeden, üstelik demokrasinin kazanımlarından da yararlanarak, gittikçe yurttaşın adeta buharlaşmasına yol açıyor.
Bütün bu gelişmelere eşlik eden ve her şeyin her şeyle bağlantılı olduğu olgusuna dayalı olarak işleyen dünya ölçekli siyasal, ekonomik vb. gelişmeler, küresel yapılanmalar, taşıyabileceğinden fazla teknolojik güçle donatılmış olan kimi insanların yaşama alanlarını otantiklik lehine gittikçe genişletirken; kimi kişilerin ya da yurttaşların eylem alanlarını, özgürlük ve özerkliklerini gittikçe daraltıyor; hatta ortadan kaldırıyor.
Tam da bu noktada hatırlamamız gereken, bir bakıma, içinde yaşadığımız otantikliği kutsayan görüşün, özerklikle barışık olduğunda ancak varlığını sürdürebileceğine ilişkin öngörüdür. Böyle bir öngörü de ancak aydınlanmacı temellerine sıkı sıkıya bağlı, bunu hiç hatırından çıkarmayan Cumhuriyetçi yaklaşımla hayata geçebilir.  

Prof. Dr. BETÜL ÇOTUKSÖKEN
Maltepe Üniversitesi
Rektör Yardımcısı ve
Fen-Edebiyat Fak. Dekanı



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları