Olaylar Ve Görüşler

Kültür ve sanat zeminle orantılıdır - Oğuz ÖZLEM

27 Aralık 2023 Çarşamba

O muhteşem insanın, 27 Aralık 1919 tarihinde 15 bin nüfuslu Ankara’ya gelişinin 100. yılında, güneşin ışınları nasıl insanları ısıtıyorsa ve yaşama umudu veriyorsa, Atatürk o gün bir güneş oldu. 

Seymenlerin kızılca gün efsanesi, yeni bir devlet söylemi, 27 Aralık 2019’a dek uzanan bir asırlık ve daha nice yüzyıllara dek gidecek bir destan oldu. Cumhuriyetin bu yüzüncü yılında yüce Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin değeri ve kıymeti gelecek yıllarda onun heykelleri mermerden değil insanlarının her şeyine rağmen 57 senelik kısacık ömründe her şeye rağmen yaptıkları özlemle anılacak. 

BEKLENEN OLAY

Seneler evvel dediği gibi, medeni olma, evrenselleşme adına o akşam Ankara Devlet Kalesi 3 bin 100 kişilik kongrezyumda (çok amaçlı sanat merkezi) P.I. Çaykovski’nin dev eseri Kuğu Gölü Balesi’ni oynamış, hınca hınç dolu salonda o günün coşkusuyla hepsi bir “Seymen” olmuştu. Sonunda bitmeyen alkışlar bizden olmayan sanat anlayışı aksine “değişin, değiştirin, farklı olun” sevincini getirdi. 

Bir gün sonra 28 Aralık 2019 tarihinde sanatın büyülü etkisiyle, böyle zamanlarda insanlarının yanında olan Ankara Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü bugünün anısına ve yeni yıl konserini solistleri, korosu ve orkestrası ile geniş bir repertuvarla kutladı. 3 bin 100 kişi, konser bitiminde dakikalarca alkışladı. 

İki günde 6 bin 200 kişinin izlemesi ve biletlerinin günler öncesinden bitmesi Türkiye için önemli haberdir. 29 ve 30 Nisan 2019 tarihinde yine aynı yerde arka arkaya M. Theodorakis’in “Zorba” balesinin biletlerinin internetten 24 saatte tükenmesi ve bu zincirin diğer oynayan eserlerde de devam etmesi Ankara’da beklenen bir olaydır. 

Artık sağır sultanın bile duyduğu bu farklılık, insanlarımızın ve bilhassa genç neslin müziğe ve sanata gönülden bağlılığını görmezden gelmek, akıldışı, vicdan dışı bir karara varmak demektir. 

İŞİ EHLİNE VERMEK

Sergi Sarayı’ndan Ankara opera binasına dönüştürülen ve senelerce sahne ve seyirci yerlerinin yetersizliğinin sonrasında, kuramların eserlerini çok amaçlı sanat merkezlerinde yapması başkente yakışmayan bir olaydır, 78 senelik bu kurumların bu birikimleriyle yokları oynaması sonrasında bu müthiş yükseliş bu ortamda anlamsız gelebilir ama Türkiye’de azımsanmayacak ve dikkate alınacak çoğunluktaki sanat ve müzik düşkünü insanlarımızı da küstürmemek lazım. 

Yurtdışı ve yurtiçinde belli başlı eserleri oynanmış bir sanatçının görgü ve bilgisi ile yazdığım bu yazının sonuç özeti, evrensel sanatın mabedi olan gerçek opera binalarının Türkiye genelinde mevcut olmamasıdır. 

Akustik sistemli kulisleri, orkestra çukurları olan; makyaj, soyunma, kostüm odaları, terzi, şapka, peruk, marangoz, kundura ve demir atölyeleri ile donanımlı operalar başta başkent Ankara olmak üzere Türkiye’mize çok yakışacaktır. Böyle bir operanın idare tarzının dünyada olduğu gibi işin ehline verilmesi önemlidir. 

Tıpkı İstanbul Atatürk Kültür Merkezi’nde, sanatçıların sanat severlerin senelerce yaşam savaşı verdiği İstanbul Devlet Opera ve Balesi Müdürlüğü’nün uyguladığı gibi sanatçıların istediği, alabildiğince büyük sahnede, büyük eserleri oynayabilmek ve bu güzellikleri insanlara gerektiği gibi sunmaktır.

OĞUZ ÖZLEM

ANKARA DEVLET OPERA VE BALESİ SANATÇISI



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları