Olaylar Ve Görüşler

Korona Günlerinde 1 Mayıs - Dr. Engin ÜNSAL

01 Mayıs 2020 Cuma

Salgın önlemleri nedeni ile bu yıl işçiler meydanlara çıkamayacaklar. 1 Mayıs’ı sendikalar, sosyal medya üzerinden anacaklar. Bu nedenle bugünün anlamını ve tarihi gelişimini sendika yöneticileri sosyal medya üzerinden işçilere anlatmaları çok yerinde bir davranış olur.

4 Mayıs 1886’da, Amerikan İşçi Federasyonu (AFL), 15 saatlik çalışmanın 8 saate indirilmesi için Chicago’da Haymarket alanında bir toplantı düzenliyor ve polis bomba kullanarak bu toplantıyı dağıtmak istiyor. İşçilerden ve polislerden 14 kişi ölüyor. Sorumlu olarak dört işçi lideri yargılanıyor ve 1887 yılı kasım ayında asılıyor. AFL, 1888 yılında 8 saatlik çalışma günü kabul edilinceye kadar her yıl 1 Mayıs’ta grev yapılmasını kararlaştırıyor. 1889 yılında Paris’te toplanan 2. Enternasyonal, 1 Mayıs’ı işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü olarak kutlanmasına karar veriyor. Bizde ise 1 Mayıs 2008 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile Emek ve Dayanışma Günü" olarak kabul edildi. Ulusal Bayram ve Genel Tatil Yasası’nda yapılan değişiklikle resmi tatil ilan edildi.

GÜÇ VAR BİLİNÇ YOK 

1 Mayıs bir bayram değildir. Geçmişte yaşanan acıların, emekçilerin yaşadığı zulmün anıldığı çok önemli bir gündür. 1820’lerde sanayi devriminin başlaması ile toplumun gündemine oturan işçiler ve sorunları ilkel sermaye sınıfı ve onların yanlısı siyasiler tarafından hiç önemsenmemiştir.

Ülkemizde işçi, memur, esnaf, aile işletmelerinde çalışanlar, taşeron işçilerini de kapsayan kayıt dışı çalışanlar olmak üzere 2019 verilerine göre 25 milyon insan çalışmaktadır. İşverenlerin olumsuz tutumundan, yasaların zorluklarından ötürü işçilerin, bir toplusözleşmeden yararlanan ancak 800 bini, memurların ise yaklaşık 1.5 milyonu reel sendika üyesi olabilmiştir.

SUYUN BAŞINA GEÇMEK ŞART

Özellikle işçiler; iş güvencesinin olmadığı, sendikalı olanın işten atıldığı, işe iade davalarının en az iki yıl sürdüğü, arabuluculuk sisteminin işçinin aleyhine işlediği, asgari ücret ve işsizlik ödeneğinin yetersiz olduğu, sendikaların çifte baraj nedeni ile işçilerin çoğunluğu adına sözleşme yapamadığı, yapma olanağı bulanların önünde grev yasakları, grev ertelemeleri gibi nedenlerle işçilerin haklarının korunamadığı, kamu görevlileri sendikalarının grev hakkının olmaması nedeni ile memur sendikalarının etkisiz kaldığı, kayıt dışında çalışanların asgari ücretin bile altında ücretlerle çalıştırıldığı, kıdem tazminatının yok edilmek istendiği, özel istihdam büroları ile sendikalaşmanın altına dinamit konulduğu, hükümetin özgür sendikalar yerine biat eden sendikalar yarattığı, hele korona günlerinde yüzlerce işyerinin kapatılıp veya ücretsiz izine çıkarılıp hükümetin sefalet ücretine mahkûm edildiği günlerin yaşandığı bir çalışma ortamındayız. 1 Mayıs, ülkemizde bir bayram günü değil aydınlatma ve uyarma günü olarak anılmalıdır. 

Bu karamsar ortamdan çıkış yolu var. Çalışanların bakmakla yükümlü oldukları insanlarla beraber sayıları 60 milyona yaklaşmaktadır. Bu sayının demokrasilerde çok büyük anlamı ve siyasal gücu¨ vardır. Çalışanların yaşadığı tüm olumsuzlukların kaynağı parlamentodur ve böylesine sayıca güçlü olan çalışanların günümüzde parlamento üzerinde hiçbir gü yoktur. Çalışanlar suyun başına geçmeden, parlamentoda etkili olamadan, insan onuruna yakışan bir yaşamın asla sahibi olamazlar. Siyasette etkili olabilmek için çalışanların siyaseten bilinçlenmeleri gerekir. Oy güçlerini bölmeden aynı yönde oy kullanmalarının yüceliğine erdikleri zaman aydınlığa çıkabileceklerdir.

CESUR TÜRKÜLER SÖYLENMELİ 

1 Mayıs, işçi ve memur sendikalarının, emekçilerin siyasal ortamda neden güçsüz olduklarını düşünme günü olmalıdır. Böylesine büyük bir oy gü olan emekçiler, üretim güçlerini siyaset alanına da taşımalıdırlar. Bir siyasi partide saf tutmalı, o partinin yönetiminde olmalı veya yönetimini etkilemeli ve mutlaka parlamentoda temsil edilmelidirler. Üretenler bu ülkenin yönetiminde söz sahibi olmak zorundadırlar, aktif siyasetin içinde yasaların oluşumuna yön vermelidirler. Hiçbir siyasi parti işçilerin sorunlarına işçinin kendisi kadar sahip çıkamaz. O nedenle işçiler her 1 Mayıs’ta nasıl iktidar olacaklarını da dile getirmeli ve artık cesur türküler söylemelidirler.

DR. ENGİN ÜNSAL
Girne Amerikan Üniversitesi Öğretim Üyesi



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları