Olaylar Ve Görüşler

Kime Güveneceğiz? - Yiğit Güralp

29 Ağustos 2020 Cumartesi

2000’li yılların ortalarında, televizyonda dizileri, yarışmaları izlemeyi bırakan bir avuç genç insandık. Tematik kanallar çoğalıyordu. Biz de artık yeni bir heyecan arayışıyla bunları keşfediyorduk. Bilhassa haber kanallarını izlediğimizde, toplumun genelinden daha önde olduğumuzu düşünüyorduk. Çok saftık. Bu kanalların, hakikati eğip bükerek bizleri ustalıkla manipüle ettiğine uyanmamız birkaç yıl sürdü.

Kimi arkadaşlarımız, yine o yıllarda kendilerine yön verecek çağdaş yayınlar arıyorlardı. Önemli bir bölümümüz Radikal ve Taraf gazetelerini okuyordu. Bu gazetelerde paylaşılan düşüncelerin diğerlerinden farklı, çağdaş ve objektif olduğuna ikna olmuşlardı. Ben ise bu konuda şüpheleri olan az sayıda kişiden biriydim.

2010’lu yıllara girdiğimizde bu arkadaşlarımızla aramızda Yetmez Ama Evet” adlı güçlü bir itilaf açığa çıktı. Cumhuriyet” gazetesi, bizleri Tehlikenin farkında mısınız” sorusuyla uyarıyordu. Biz bu uyarıyı önemli bulurken, diğer arkadaşlarımız bunun geçen yüzyıldan seslenen köhne bir endişe olduğunu düşünüyordu. Dünyanın geleceği için hep beraber iyi niyetleri olan tüm bu yakın dostlarım tarafından niyet okumakla” suçlanan faşistler” olarak tanımlandığımızı üzülerek anımsıyorum.

2010’lar hızla ilerledi. Bize faşist diyen arkadaşlarımız faşizmin hakiki yüzüyle tanışmaya başladı. Televizyon tümüyle teksesli oldu. Çoğumuz onu evlerimizde film izlemek için bir aparat olarak kullanmaya başladık. Radikal kapandı. Taraf’ın gerçekte hangi tarafta olduğu açığa çıktı. Yetmez Ama Evet” diyen insanlar, parlattıkları iktidar tarafından tasfiye edildi. Tüm bunlar olurken haber alma kaynağı olarak Twitter artık imdadımıza yetişmiş görünüyordu.

OLMAYAN (!) ŞİİRLER

Gün içinde çeşitli kişi ve kaynakları takip ederek oluşturduğum zaman akışıma” bakarak haberi en hızlı biçimde almayı alışkanlık haline getirmiştim. Van depremi, Gezi Parkı, 15 Temmuz büyük sosyal olaylardı, sosyal medya tüm gündemi ölçüp belirleyebilen bir güç olarak yerini sağlamlaştırdı. Ancak Can Yücel’in hiç yazmadığı şiirleri, Can Yücel adıyla dolaşıma sokan bir mecraya dönüşmesi de çok gecikmedi.

Yeni yüzyılın ilk 20 yılını işte böyle geride bıraktık. Bu yeni on yıl insanlığı bir virüs tehdidiyle karşıladı. Ve artık tüm dünyada virüs kadar ciddi bir problemle karşı karşıyayız: Doğru bilgiye ulaşmakta güçlük çekiyoruz. Hakikat pek çok farklı kutup tarafından ayrı ayrı ve itinayla eğilip bükülüyor.

Peki, böyle bir ortamda biz doğru bilgiyi nereden alacağız? Ve kime güveneceğiz?

Doğru cevap elbette akla ve bilime” güvenmek. Hatta bunu pekiştirmek için bu yazıda, Mustafa Kemal Atatürk’ün Eğer bir gün benim sözlerim bilimle ters düşerse bilimi seçin” sözünü örnek vermek istedim. Bu sözün tam halini, doğru biçimde yazabilmek için internette bir arama yaptığımda karşıma çıkan sonuç çarpıcıydı.

AYRIŞTIRICI DİL

Mustafa Kemal’in böyle bir söz söylediğine dair herhangi bir kaynak bulunmuyordu. Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu ayırt etmemize yardımcı olmak için kurulan teyit.org” oluşumunun konuyu araştıran bir çalışmasıyla karşılaştım. Atatürk’ün akla ve bilime vurgu yapan başka anlamlı ve haklı sözleri vardı, ancak basılmış tüm kaynaklar tarandığında yukarıda bahsettiğim söze rastlanmıyordu.

İşte tam olarak böyle bir ortamdayız değerli dostlar. Her renkten, her ideolojiden insanın yanılgıya ve manipülasyona açık olduğu bir bilgi kirliliği bataklığında hakikate olan inancımızı korumaya çalışıyoruz.

Devleti yöneten iktidar, bizzat kendi resmi yayın organlarıyla hakikati çarpıtarak sunuyor. Bu durumda bugünün aklı başında gençleri, tıpkı 2000’lerde bizim objektif haber almak için yöneldiğimiz yayınlar misali, yeni kaynaklar arıyor. Bu ihtiyacı ise çoğu yabancı kökenli olan haber sitelerinin karşıladığını görüyoruz. Ancak onların da haberleri, sıkça halkı galeyana getirecek, bizi her geçen gün daha da ayrıştıracak biçimde sunduğunu gözlemliyoruz.

DOĞRUYA ULAŞMA YOLU

Bu oyunu çözüp yolumuza ayakları sağlam biçimde basarak devam edebilmek için öncelikle oyunun ne olduğunu anlamamız gerekiyor. Bu anlamda son yıllarda kaleme aldığı yayınları, yayımladığı videoları ilgiyle takip ettiğim bir isim var: Geniş tabanlı entelektüel kimliğiyle yalanın meşrulaştırılması, hakikatin önemsizleşmesi ve hileli akıl yürütme teknikleri” üzerine değerli analizler yapan Yalın Alpay. Sosyal medya hesapları üzerinden bu ismi keşfetmeniz ve hakikate ulaşma yolculuğunuzda, Yalın’ın çalışmalarına zaman ayırmanız dileklerimle.



YİĞİT GÜRALP

SENARİST-YAZAR



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları