Olaylar Ve Görüşler

Kıbrıs’ta yeni döneme girilirken - Ahmet GÖKSAN

15 Nisan 2023 Cumartesi

Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nde yapılan cumhurbaşkanlığı seçimi sonucunda, eski dışişleri bakanının bu makama seçilmesini, bazıları yeni bir dönemin başlangıcı olarak gördüler. Oysa yeni bir şey yaşanmadı. Seçilen kişinin sıfatı değişti. Bunun ötesinde bir anlamı yok. Yarım yüzyıldan fazladır dünyanın gündeminde olan, Türk dış politikasının birincil konusu olmayı sürdüren Kıbrıs uyuşmazlığının yeni olarak tanımlanacak bir yönü bulunmuyor. Fakat yeni Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis’in konuyla ilgili deneyim sahibi olduğu unutulmamalı. Görevine başlar başlamaz ilk ziyaretini Atina’ya, fazla zaman yitirmeden de Brüksel’e yaptı. Görüşmelerde, uyuşmazlığın çözümü için 2017’de Crans-Montana’da kaldığı yerden yeniden müzakerelere başlanması tezini öne çıkardı. BM genel yazmanının, adada müzakere sürecinin başlatılabilmesi için uygun ortamın olmadığını açıklamasına karşın, karşımızdakiler ön alma çabası içindeler.

YANLIŞIN DA YANLIŞI

Görüşmelerde Hristodulidis, AB’nin her zaman ülkesine yardımcı olduğunu, bu yardımı daha ileriye taşımak için AB’nin, BM örneğinde olduğu gibi temsilci atamasını istedi. Görüştüğü kişiler, AB’nin, BM’nin yerine geçemeyeceğini söylediler. BM’nin de sadece tarafları müzakerelere yeniden başlamaya çağırabileceğini belirttiler. Adres olarak BM’yi gösterdiler. 

Yapılan bu tartışmalar, dillendirilen istekler, Kıbrıslı Rumların, müzakerelere şeklen oturacaklarını gösteriyor. Türkiye ve Yunanistan’da yapılacak seçimlerden sonra, müzakerelerin Crans-Montana’da kaldığı yerden devam etmesini istiyorlar. Buna koşut olarak AB’nin, Türk tarafının da müzakerelere dönmesi için, çalışmasını arzuluyorlar. Burada yanlışın da yanlışı olan husus, AB’ye BM rolünün verilmek istenmesidir. 

HIZLI HAREKET EDİLMELİ

Güney Kıbrıs’ın etkili partisi AKEL’in Siyasi Büro Üyesi Aristos Diamonu da konuya ilişkin olarak, soruna çözüm çabasının BM çerçevesi içinde kalmasının şart olduğunu, AB’nin olası katkısının “yardımcı” nitelikte olması gerektiğini belirtti. Hristodulidis’in önerisinin, eğer bir B planı yoksa ölü doğduğunu vurguladı. Kıbrıslı Rumlar, adada bulunacak çözüm konusunda çelişkili görüntü verseler de Ortodoks kilisesinin birleştirici rolü olduğunu unutmamalıyız.

Hristodulidis ülkesindeki iç çelişkileri tam olarak gidermeden, Almanya ve Hollanda’nın Türkiye’ye baskı yapmasını isterken, bu ülkeleri de 14 Mayıs’a kadar beklemeleri konusunda uyarıyor. Ancak, 50 yıldır çözülemeyen ve kendisinin de sorumlu olduğu uyuşmazlıkta, dayatmalarla olumlu adım atılması olanaksız. KKTC’nin Türk Devletleri Teşkilatı’na gözlemci üye olarak kabul edilmesi önemlidir. Bu kararı daha ileri boyutlara taşımak, KKTC’nin tanınmasını sağlamak için, Dışişleri Bakanlığı hızlı hareket etmeli, konuyu zamana yaymadan çalışmalara başlamalıdır. 

AHMET GÖKSAN

YAZAR



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları