Olaylar Ve Görüşler

Kıbrıs’a ilişkin BM kararları tartışılmalıdır - Ahmet GÖKSAN

21 Aralık 2022 Çarşamba

Kıbrıs’ta yaşanmakta olan uyuşmazlığın üzerinden yarım yüzyılı aşan bir süre geçmesine karşın çözümsüzlüğünü koruyor. Konuya ilişkin olarak BMGK’ce alınmış olan karar tasarılarının alındığı günlerdeki durum tespitini yansıttığının da unutulmaması gerekiyor. 4 Mart 1964 tarihindeki 186 sayılı karar örneğinde olduğu gibi. Karşımızdaki unsur alınan bu karar doğrultusunda Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tek kurucusu olarak kendisini görüyor. Bunu Türkleri görmezden gelerek alınmış bir karar olarak okumak durumundayız. Anılan tarihten bu yana geçen sürede köprülerin altından akan suyun debisinin de hesaplanmadığından olacak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınması konusunda ısrarla bu karar ve daha sonra alınan 541 ve 550 sayılı kararlara dayanarak çözümsüzlük teşvik ediliyor.

İNGİLTERE’NİN GÖLGESİ

1975 yılında BM’de Yunanistan delegesi olarak görev yapmış olan Konstantinos Bitsios, alınan kararların ölçütlerinin dikkate alınmadığına ilişkin olarak “BM’de görüşülen konular üzerinde taraflardan birinin başarılı olabilmesi konsey odasındaki delegelerin yaptığı konuşmalar değil fakat perde arkasındaki yürütülen zorlu bir kampanya ile mücadeleye bağlıdır. Çıkarılacak kararların metinleri stenograflar, tercümanlar ve konukların olmadığı konuşmalardan bantlara kaydedilmediği yerlerde dile getiriliyor” diyor. Bu nedenle BM adalet dağıtan bir organ değildir.

Kararın alındığı tarihte anılan cumhuriyetin uzun soluklu olarak yaşatılması için Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’ye garantör ülke olması sıfatı anlaşma ile veriliyordu. Burada karşımıza çıkan en önemli husus garantörlük sıfatı uygun görülen ülkelerin durumları idi. Sürekli olarak dünyanın beşten büyük olduğu savlanırken İngiltere’nin meşhur 5’linin içinde yer aldığı biliniyor. Buna karşın Türkiye ile Yunanistan karar mekanizmasının içinde yer almamaktadır. Bu noktada alınan kararlara İngiltere’nin gölgesi düşüyor. Gölgenin düşmesinin birincil nedeni adanın güneyinde konuşlu bulunan iki adet askeri üssünün olmasıdır. Son yıllarda İngiliz yöneticiler, bu üslerde çalışan Türkler ve Rumlar arasında ayrımcılık yapmaktalar. 

Bu arada ekim ayında Rum yönetimi ile garantör ülke İngiltere arasında savunma işbirliği anlaşması imzalandı. Yapıldığı duyurulan bu anlaşma İngiltere’nin garantörlüğünü çifte kavrulmuş duruma getirmekle kalmıyor çözümsüzlüğün içinden çıkılmaz duruma gelmesini de körüklemiş oluyor.

ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜN TETİKLEYİCİSİ

Şimdilerde ABD 1974’ten bu yana uyguladığı silah ambargosunu kaldırarak Rumların silahlanmasına ivme kazandırıyor. Yine imzaladıkları başka bir anlaşma ile ABD’nin Eyalet Ortaklığı Programı’na dahil edildiğini de duyuruyorlardı. Bu gelişmeler yaşanırken BM, adadaki müzakerelerin canlı tutulması için çaba harcıyor.

Görev süresinin tamamlanmasına sayılı günler kalan Nikos Anastasiyadis, yaptığı değerlendirmesinde, “Görev süresince makul çözüm bulunması için insani açıdan mümkün olan her şeyi yaptım” diye konuşuyordu. Her türlü ödünü verdiğini söylerken de tek ayak üzerinde durduğu anlaşılıyor.

Rum siyasetçiler bununla da yetinmeyerek AB’nin adadaki uyuşmazlığın çözümüne daha aktif olarak katılmalarını istiyorlar. AB’nin adadaki çözümsüzlüğü tetikleyen bir kurum olduğunu hatırlatmakta yarar var.

AHMET GÖKSAN

YAZAR



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları