Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Kamusal insan ve gazete
Kamusallık üzerine kafa yormuş 20. yüzyılın en önemli düşünürlerinden Jürgen Habermas, bir meselenin kamusal hale gelmesini, başka bir deyişle açıklıkla ortaya serilip eleştirel bir pratikle ele alınmasını sağlayan koşulların neler olduğu sorusunu sorarak yola çıkar ve ardından da “kamuoyu, halkın eğitim ve iletişim yoluyla temellendirilmiş bir düşünceyi kavrayacak duruma getirilmesinden sonra kamusal tartışma içinde oluşur” der.
Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere birlikte yaşayan kitlenin kamuoyu haline dönüşebilmesi için ilk gereklilik idrak etme yeteneğidir. Siyasi meselelerin ortak bilinç tarafından kavranabilmesi, eğitim faktörü sayesinde nitelikli bir hale gelir. Sonrasında ise açıklık ilkesinden hareketle paylaşılan bilgi, toplumsal iletişimi ortaya çıkarır ve insan, kamusal yapının bir parçasına dönüşür. İşte kamusallık ve gazete arasındaki kopmaz tarihsel bağ tam da bu noktada örülmüştür.
Kamunun devletten bağımsızlaşıp izler/tartışır kitle haline dönüşmesi aydınlanma çağına denk dü şen tarihsel dönemde vuku bulmuştu. Kafeler, meyhaneler, salonlar, tiyatrolar o dönemin popüler kamusal alanlarıydı. Ama bir mekânın kamusal olma niteliği sadece çevresel özelliklerden ibaret değildi.
Sorgulayan insan
Güncel meseleleri didikleyen gazeteleri elden ele dolaştırmak, sohbet masalarında siyasi taşlamalar yapmak, yönetimsel süreçlerle ilgili her daim akıl yürütmelerde bulunmak kamusal mekânların olmazsa olmazıydı. Daha açıkçası “Ben nasıl yönetiliyorum” diye sorgulayan yeni bir insan tipi devinir olmuştu kamusal olarak nitelendirilen mekânlarda. Başkalarıyla temas içinde olan bir insandı bu.
Haberdar olma hakkından vazgeçmesi düşünülemezdi bile. Hele söz konusu olan bir savaş ise kamuoyu ilgisi başka hiçbir olayla kıyaslanamayacak ölçüde gelişmelere yoğunlaşırdı her seferinde. Milliyetçi hamasetten çok, gerçekte ne olup bittiğini öğrenmek isterdi okuyan, dinleyen, izleyen, sorgulayan, itiraz eden insan.
Yönetimsel kararların ve de gerekçelerinin kralın, padişahın ve onların birkaç yardımcısının içsel sırrı olduğu dönem, kamusal insanın ortaya çıkışı ile son bulabilmiştir. Hiçbir konu, hiçbir otorite kamusal alanda dile gelen eleştirilerden muaf değildi bundan böyle. Öte yandan muhalif kimlik kamusal alana öyle bir sirayet etmişti ki, iktidar onu etkisizleştirmek için elinden geleni yapmakta kararlıydı.
Manipülasyonlara göz yumarak, yalan haberler yayarak ya da düpedüz sansür uygulayarak iktidarlar halkın bilme hakkını çarpıtmaya çalışsalar da, toplumda kamusal yargıyı hakikate doğru taşımayı kendine varoluş nedeni olarak gören organlar da yok değildi.
Bağımsız siyasi gazete tam da bu nedenden dolayı yayımlanmaya başlamıştı yaklaşık 300 yıl önce. Böyle bir gazete için tek etik değer kamuoyuna hakikati aktarmaktır. Başka bir deyişle ifşa etmek onun en temel görevidir.
Bağımsız siyasi gazete, doğası gereği iktidarın sabıka kaydının tutulduğu bir günce olmak zorundadır. Bu tarihsel gerekçelerden bihaber olanların “devlet sırrını” hâlâ kutsayıp, bir iç bilgi haline getirmeye çalışmaları her şeyden önce kamusallığa dayanan demokrasinin şeffaflıkla yoğrulmuş doğasına aykırıdır. Böyle bir zihniyet, yönetimsel kararların halkı ilgilendirmeyeceğine inanan arkaik bir dünya görüşünün kalıntısıdır.
EMRE CANER
Yazar
Hâkim ve savcı nasıl oluruz?
Hukuk fakültelerinde yetişmekte olan Türkiye’nin gelecekteki hukukçuları şu günlerde zor zamanlar geçiriyor. Öğrendiğimiz bütün hukuk prensipleri her gün paramparça olurken bizler de “Hukuk gerçekte nedir” sorusunu kendimize daha fazla sorar bir hale geldik. Bu sorgulamaların verdiği kaygılar yetmezmiş gibi başka bir gerçek önümüze bütün heybetiyle dikiliyor: Fakülteden mezun olduktan sonra biz ne ile uğraşacağız?
Hukuk fakültesinden mezun olan bir öğrenci avukat olmak isteyebilir. Bu ülkede avukat olabilir miyiz peki? İstanbul Barosu Başkanı Av. Ümit Kocasakal’ın Eskişehir’de yaptığı konuşmadan bir bölümü değerlendirelim: “En büyük güvencem olması gereken hukuk, şu anda benim en büyük kâbusum ve en büyük tehdidim. Beni polisten kim koruyacak? Beni savcıdan, hâkimden kim koruyacak?” Baro başkanının bu sözleri bir hukuk öğrencisini dehşete düşürmeye fazlasıyla yeter.
Hukuk fakültesinden mezun olan bir öğrenci akademisyen olmak isteyebilir. Bu ülkede üniversite mensubu olabilir miyiz peki? Hukuk fakültesi birinci sınıfta Medeni Hukuk derslerini bana ilk öğreten ve o günden bu yana her daim yoluma ışık tutan değerli hocam Prof. Rona Serozan başkanlık sisteminin tehlikelerine dikkat çeken 30 hukukçunun da yer aldığı bildiriyi anlatırken şunları söylüyor : “Biz bu bildiriyi hazırlarken, çok parlak bulduğumuz genç anayasacı arkadaşların da imzalarını almak istedik fakat sonra şöyle düşündük: “Aman! Onları harcamayalım, yakmayalım. Eğer onların da imzalarını alırsak, yarın öbür gün doçentliğe terfi etmelerine engel olmuş, başlarını belaya sokmuş olurduk.” Üniversitelerin özgürlüğü bu kadar tehdit altında olursa biz özgün çalışmalar nasıl üreteceğiz?
Hukuku sorgulamak
Hukuk fakültesinden mezun olan bir öğrenci savcı ya da hakim olmak isteyebilir. Bu ülkede savcı ya da hâkim olabilir miyiz peki? Siyasi iktidar partisinin milletvekili olan anayasa hukukçusu Prof. Burhan Kuzu’nun Twitter hesabından 26 Nisan 2015 tarihinde yazdıklarını değerlendirelim: “HSYK derhal harekete geçip deli saçması bu kararı veren hâkimi hemen açığa almalı.”
Bir ülkede hâkimler için yaşanan olay ne olursa olsun böyle cümleler nasıl söylenebilir? İlhan Cihaner bu ülkenin bir savcısıydı ve yaka paça gözaltına alınmıştı.
Bu umutsuzluğu umudun sözcülerinden Yaşar Kemal’e kulak vererek dağıtalım: “İpe çekeceklerini bilsem yine yazmaya devam ederim.” Hukuksuzluk yapanlara ve bunları savunanlara ne öğretiyorlar bilmiyorum ama bize fakültede üstünlerin hukukunu değil hukukun üstünlüğünü savunmayı öğretiyorlar. Her ne durumla karşılaşırsak karşılaşalım bunu savunacağız. Kim ne görüşte olursa olsun, haksızlık nerede ise biz orada olacağız.
F. ÇAĞDAŞ İSLİM
İstanbul Bilgi Üniv. Hukuk Fak.
Lisans Öğrencisi
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- Yoğun kar yağışı beklenen iller açıklandı!
- Afyonkarahisar'da feci kaza
- Ulaşım durma noktasına geldi!
- Yıkımda son perde
- İl başkanı hayatını kaybetti!
- Yandaş yazar, son anket sonuçlarını açıkladı!
- AKP'li Güler'den Ufuk Uras'a yanıt
- Galatasaray'da maç sonu gerginlik!
- Ölü ve yaralı var!
- Saadet'te yeni genel başkan belli oldu