Olaylar Ve Görüşler

İdari düzenekteki uyumsuzluk - PROF. DR. CİHAT KARAALİ

27 Ağustos 2024 Salı

Biyolojik ve psikolojik etkenlerine göre insan sevgi duygularını taşıdığı gibi yıkıcı ve saldırgan bir tavır da takınır. Sevgi duygularını taşıyan iyi huylu kimi bireyler, zoraki bir otoriterliğin baskısı altında ya da savaşlarda olduğu gibi Tanrısı için, inancı için, bağlı olduğu büyüğü için, kendi düşüncelerini gerçekleştirmek için çalmak, öldürmek, saygısızlık etmek ve böylece yıkıcı bir tavırla, zihinsel bir çelişkinin sürecinde ve gerçek karakterinin dışında saldırganlığa zorlanabilir.

Çağdaş sosyal yaşam analizinin uyumsal öğretisi, her başarısızlığın kişide saldırgan bir tavır yaratmamasının gerekliliğini savunur, ondan ötürü oluşan korku ve yenilmişliğin dayatması ile yıkıcı bir ruhsal depresyon etkinliğinin oluşmamasını benimser. Uygarlık ortamında önemsenen toplum etiği kişide saldırganlığı ve yıkıcılığı önlemekle yani o kişiyi olgun bir bireye aktarmakla önemli bir nitelik uygular.

Etkinliği değişik tavırlarla uygulanan saldırganlık, her ne kadar insan doğasının bir ürünü olsa bile bağrışmanın, başkasını tehdit etmenin ve onu canavarlaşan şekliyle saptamanın yerine, akılcı, mantıksal ve uyumsal bir yöntem yaratarak yıkıcı bir ortamın oluşması engellenebilir. Burada gözlemlenen unsur yalnızca fiziksel güç değil, genellikle eğitim ve deneyim kazandıran özelliklerdir. Olgunluğunu sağlamış bilinçler hep üstün meziyette tutulan, gelişmiş bir yeteneğe dayanan ve tehditkâr olmayan tavırlarıyla otoritesini uygular. Çatışmalara olgun davranışlar yerine şiddetle tepki verme eğilimi aynı zamanda kişilik bozukluklarının bir belirtisi olarak algılanabilir.

İLKEL DAVRANIŞ

Her saldırganlık düş kırıklığı üzerine kuruludur. Ama her düş kırıklığı bağrışmağa dayalı saldırgan davranışa neden olmamalıdır. Saldırganlığın içgüdü gerilimini azaltmak veya önlemek için sağduyulu çözüm arayışı etkili sonuç verebilir.

Bağnazlık, özeleştiriyi, başkalarının görüş ve önerilerini kesin reddeden tavırlarıyla açıklanır. Gerçekleşmesi çağdaş bir görüşün dışında yer alan olumsuz bir deneyimden ders almaya isteksizdir. Eğitici bir özelliği yoktur ve aykırı görüşlere karşı hoşgörüsüzdür. Kişisel bağnazlıkta savunulan bir fikrin hedefi hep bağrışmaya dayalı saldırgan bir arayışı takip eder ve her türlü uyumluluğa karşıdır. Aydınlanma devriminde kabul edilen psikolojik ve ideolojik eleştirilerle bağnazlığa karşı etkinlikler yapılmıştır. Nitekim düşünürken fikirde saydamlaşmak, bilimsel kuşkuculuğun doğrultusunda bağnazlığı törpüler.

İnsanın konular hakkındaki erdemli çabalarının mükemmellik ölçüsü onun konu hakkındaki bilgisi, yeteneği ve uygulamaları ile orantılıdır. Bunun beceriksizliğini gözeten bir tutum, yıkıcılığa, agresif davranışa ve “kaba kuvvetin” kullanımına yönelir.

Bağrışma ilkel davranışlara yönelmişliğin dışa vurumudur. Kişisel tatmini sağlamak için bağrışmanın bir çözüm yolu olduğunu savunmak ancak cahil toplumun alkışlarına layık görülür.

PROF. DR. CİHAT KARAALİ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları