Olaylar Ve Görüşler

Hukuku Strasbourg’da aramak zorunda mıyız?

12 Mart 2020 Perşembe

Av. Hüseyin ERSÖZ 

Barış Terkoğlu- Barış Pehlivan’ın avukatı

Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay 16. Ceza Dairesi tarafından verilen kararlarda “aleniyet” kazanmış bilgilerin haberleştirilmesinin suç oluşturmayacağı ifade edilmiştir. Bu görüşe AİHM de iştirak etmektedir.

Hukuk bir neden sonuç ilişkisidir. Toplum düzenini korumayı ve düzenlemeyi amaçlayan yasama bunu kanunlar eliyle yapar. Ancak yasa koyucu da bu yetkisini sınırsız kullanmaz. O da Kurucu İktidarın ortaya koyduğu prensiplerle bağlıdır. Bunun da ötesinde evrensel hukuk ilkeleri vardır. Kurumların, uluslararası sözleşmelerle bağlayıcılık kazanan bu ilkelere aykırı hareket etme yetkisi bulunmaz. En başta da hukuk adamlarının yani yargı mercilerinin. 

Unutulmamalıdır ki, kanunlar kamuyu düzenlemek için olduğu kadar bireyi de devlete karşı korumak için vardır. Bu da hukuk devletlerinde, devlet otoritesini temsil edenlerin hukuk güvenliği ilkesine gösterdiği saygı ve Kanunların uygulanmasına gösterdikleri özenle mümkün olur. 

Denge unsuru

Demokratik toplumlarda basın özgürlüğü ve ifade hürriyeti tüm bu işleyişin güvencesi olarak karşımıza çıkar. Zira kamu otoritesinin yaptığı icraatları halka duyurma görevi üstlenen gazeteciler, demokrasi ve hukuk devletinin emniyet kemeridirler. Denge unsuru olarak bireylerin hukuk güvenliğinin de güvencesini sağlarlar. Bunun adı hak arama sürecinin başlangıcını oluşturan haber Alma hakkıdır. Ne zaman ki bu alan kısıtlanır, özgürlükler azalır, devlet otoriterleşir ve bireysel haklar devlet karşısında geriler. Demokratik toplumlarda özgür basın, özgürleşen toplumla koşuttur. 

Bu sebepledir ki Barış’ların tutuklanması toplumun soluk borusunun kesilmesi, özgürlük alanının daralması anlamına gelir. Neden bahsettiğimi anlamışsınızdır. Gazeteci dostlarımız Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu’nun odatv.com’da yayınlanan  bir “haber”den dolayı tutuklanmalarını kastediyorum. 

Olay, MİT mensubu bir şehidimizin cenaze haberinin Manisa’daki yerel gazeteci Hülya Kılınç tarafından haberleştirilmesi ve odatv.com’da yayımlanması. Savcılığın iddiası bu yayının MİT Kanunun’un 27/3. maddesini ihlal ettiği yönünde. Bu iddiaya cevap ise haberde yer alan bilgilerin daha önce TBMM’de açıklandığı, Cumhurbaşkanı tarafından şehit haberinin verildiği ve milyon takipçi sayısına ulaşan sosyal medya hesaplarında fotoğraflar da dahil haber içeriğinin yayımlandığı şeklinde. Bu yorumları bir kenara bırakırsak evrensel hukukun ne dediğinin cevabını ise bize AİHM veriyor.

AİHM: Özgürlük ihlali

AİHM’in Türkiye’de terörle mücadele eden kişilerin bilgilerinin yayımlanmasıyla ilgili birçok kararı var (Görmüş ve Diğerleri/Türkiye. Saygılı ve Karataş/Türkiye). Bu kararlardaki ortak nokta ise okuyucuya objektif bilgi verme gayesi ile hareket eden gazetecilerin daha önce kamuoyuna mal olmuş bilgiler gerekçe gösterilerek yargılanmasının “ifade hürriyeti”ni ihlal ettiğinin tespit edilmesi. Barış’lar hakkında devam eden soruşturma süreci ile haklarında tutuklama kararı verilmesi, bu kararlarda ortaya konulan birçok tespitle benzerlik taşıyor.

Hedef gösterici bilgi yok

Öncelikle odatv.com’da yayımlanan haber içeriğinde şehidin ismi gizlenmiş, yayımlanan tek kare fotoğrafta kişilerin yüzleri flulaştırılmış ve yapılan haberle, şehit düşen bir kamu görevlisinin cenaze törenin ona yakışacak şekilde yapılması gerektiğine dikkat çekilmiştir. Bunun yanında söz konusu yayında hedef gösterme ya da ifşa amacıyla hareket edildiğini gösterecek bir bilgi de bulunmamaktadır.

Bu noktada savcılığın yorumuna dikkat çekmek gerekmektedir. Savcılık, tutuklamaya sevk yazısında daha önce şehitle ilgili bilgilerin bir milletvekili tarafından açık açık paylaşılmış olmasının söz konusu habere hukuka uygunluk kazandırmayacağı kanaatindedir. Oysa ki Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay 16. Ceza Dairesi tarafından verilen kararlarda ise “aleniyet” kazanmış bilgilerin haberleştirilmesinin suç oluşturmayacağı ifade edilmiştir. Bu görüşe AİHM de iştirak etmektedir. (Observer ve Guardian/İngiltere)

Anayasanın 90. maddesi bu noktada açıktır. Bu maddeye göre AİHM kararlarının kanunların üstünde olduğu tartışılamaz. Bu durum yazının başında değindiğimiz evrensel hukuk ilkeleri ile demokratik toplum düzenin de bir gereğidir. Ancak ne yazık ki ülkemiz son dönemde Anayasa Mahkemesi ve AİHM Kararlarının uygulanmadığı bir ülke görüntüsü vermektedir. Bu durumun hukuk güvenliği ilkesi ve hukuk devleti prensibini zedelediği ise açıktır.

Ayrıcalık değil adalet

Savcılığın yaptığı değerlendirmede sorun teşkil eden yaklaşımın bir başka sonucu ise daha önce yayımlanmış olsa dahi 2014 senesindeki değişiklikten sonra MİT mensupları ve faaliyetleri ile ilgili yeni baskı yapacak onlarca kitabın dahi suç konusu yapılabileceği gerçeğidir. Bu durumun yaratacağı sansürün ve fikir hayatında doğuracağı olumsuz etkinin ise hiçbir telafisi olamayacaktır.

Özetle, hiç kimsenin yargılanmaktan bağışık tutulması gerektiği iddiasında olamayız. Odatv.com özelinde de bugüne kadar böyle bir durum söz konusu olmamıştır. Ancak tartışmalı bir suçtan, geçmişteki karanlık dönemin uygulamalarını çağrıştıracak şekilde gazetecilerin sabaha karşı gözaltına alınmasını, habercilik saikıyla yapılmış bir haberin tutuklama gerekçesi oluşturmasını ve ayda 10 milyon okuyucuya ulaşan odatv.com’un, İçişleri Bakanlığı’nın talebiyle “idari tedbir” neticesinde BTK tarafından yasaklanmasının hukuki açıklaması yoktur, olamaz da. Bunu kendimize anlatamayacağımız gibi hiç kimseye de izah edemeyiz. Ne kendi vatandaşımıza ne de uluslararası kamuoyuna izah etme gereği duymadığımız noktada ise otoriter devlet görüntüsünden kurtulamayacağımız bir gerçektir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları