Olaylar Ve Görüşler

Hukuk iktidarların oyuncağıdır(*)

26 Mart 2020 Perşembe

AV. Yiğit Kazım Akalın

Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan’ın

Avukatı

Ne kadar istemeseniz de Barış’lar her geçen gün gerçeklerle siyaseti rahatsız etmeye devam ederek, daha aydın bireyler olarak, başları dik çıkacaklar Silivri zindanından.

Sırasıyla gazeteciler; Barış Terkoğlu, Hülya Kılınç, Barış Pehlivan, Murat Ağırel, Aydın Keser ve Ferhat Çelik yaklaşık 20 gün önce tutuklandılar. Gerekçe MİT Kanunu’nun 27/3. maddesi olarak gösterildi. Basın ve ifade özgürlüğünü hiçe sayan bu kararlara geçmeden önce, olayın özüne girmek isterim. Yazının başlığında belirtildiği gibi, hukuk, belli konular ve alanlarda tarih boyunca çeşitli zamanlarda birçok iktidarın oyuncağı olmuştur. Hukuk sadece ülkemizde bir araç değildir; tarih, hukukun nasıl farklı şekillerde siyasetin çıkarları için alet edildiğine tanıktır. Dünya tarihindeki siyasi davalar listesi oldukça kabarık; Sokrates, Dreyfus ve Mithat Paşa’nın yargılanması bunlardan sadece birkaçı. Biz bu soruşturmalarda iktidarın refleksini gözlemleyerek, soruşturmanın daha en başında sonunu görebilecek tecrübeye sahip olduk. Devlet tüm kaynaklarıyla orada olup, iki gazetecinin tutuklanabilmesi için hiçbir masraftan kaçınmadı. Hülya Kılınç Manisa’da yaşadığı için, İstanbul’dan bir polis ekibi kalkıp uçakla İzmir’e gitti. Soruşturma savcısı ve kendisine yardımcı olan başka bir cumhuriyet savcısı, belli ki ailelerinden zaman çalarak, iki gazetecinin tutuklanabilmesi için geç saatlere kadar beklediler. Sorgu hâkimi, kalem personeli, kâtip, mübaşir, 40’a yakın polis, güvenlik görevlileri hep birlikte Barış Terkoğlu ve Hülya Kılınç için saat sabaha karşı 03.30’a kadar oradaydılar, iktidar güdümlü yargı ve kolluk kuvveti hiçbir şeyi esirgemedi bizden.

En utanç verici karar

Peki, 180 ülke arasında basın özgürlüğünde 157. sırada olan Türkiye’de bu düzen daha ne kadar böyle gidebilir? Türkiye’nin “Kavala” kararı ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 18. maddesinden ihlal almasının üzerinden henüz 3 - 4 ay bile geçmemişken; Barış’lar tutuklandığı gibi, OdaTV haber sitesi de İçişleri Bakanlığı’nın BTK’ya yaptığı başvuru ile kapatıldı. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 18. maddesi ihlali, bir devlet için olabilecek en utanç verici karardır. Bu demektir ki, söz konusu devlet hukuk düzenini siyasi çıkarlarından ayrı tutamıyor, hâkimleri ve savcıları; bağımsız ve tarafsız olamıyorlar. Bu ihlal kararından hemen sonra, ihlal unutularak İçişleri Bakanı ile Sanayi ve Teknoloji Bakanı OdaTV soruşturması hakkında yine açıklamalar yaptılar. Bize göre haberin hukuken MİT Kanunu’nu ihlal eden hiçbir tarafı bulunmamaktadır. Ama velev ki varsa, bırakamıyoruz ki hukuk kendi kararını kendisi versin. Bu soruşturmanın sağlıklı yürütüldüğünden bahsedebilmek, siyasi baskı olmaksızın karar verildiğini söyleyebilmek iki bakanın açıklaması ortadayken mümkün mü?

Hukuk bu dosyada ne diyor?

Haberi yayımlayan Barış Pehlivan’ın, daha 1,5 gün önce tutuklanan iki gazeteci arkadaşı ortadayken, kendi rızası ile ilk telefonda gelip ifade sonrası “kaçma şüphesi” gerekçe gösterilerek tutuklanmasını normal mi karşılamalıyız? Ya da aslen haberle hiçbir alakası olmadığı ortaya çıkan Barış Terkoğlu’nun hala tahliye edilmemesini? Şehit olan bir MİT mensubunun daha önce onlarca kez yayımlanmış olan bir fotoğrafının, her yerde ilan edilmiş olan cenazesinin, basit bir şekilde ve hatta sansürlenerek haberleştirilmesinin kimseyi ya da MİT ile ilgili bir bilgiyi tehlikeye atmadığı da herkesin malumudur. Öte yandan, Barış’ların tutuklanmasına ve OdaTV’nin kapatılmasına gerekçe gösterilen MİT Kanunu’nun 27. maddesinin 3. fıkrasının yargı erki tarafından yapılan yorumu, adeta basın ve ifade özgürlüğü üzerinde sallanan bir Demokles’in kılıcı olma potansiyelini taşımaktadır. Bu maddenin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmuş, Anayasa Mahkemesi de 30 Aralık 2015 tarihinde iptal talebinin reddine karar vermiştir. Ancak Anayasa Mahkemesi kararında, kanunun 27. maddesinin 3. fıkrası ile, “doğası itibariyle gizli olan bilgiler ile MİT mensupları ve ailelerinin kimlik bilgilerinin” korunmaya çalışıldığını ve ancak bu bilgilerin “ifşa edilmesi” halinde, basın özgürlüğünün kısıtlanabileceğini, diğer bir ifadeyle “İFŞA” olmadığı takdirde Anayasa’nın 28. maddesinde belirtilen sınırlama sebeplerinin oluşmayacağını ortaya koymuştur. Yani Anayasa Mahkemesi de MİT hakkındaki herhangi bir gizliliği kalmamış bilgilerin haberleştirilmesini, bu kanun kapsamında ihlal olarak görmemiştir. Bunun sebebi de aksi bir yorumun Anayasa’nın 13. maddesine aykırı olacak şekilde, MİT’e mutlak bir basın dokunulmazlığı getirerek, hakkın özüne zarar verici nitelikte olmasıdır. Sözün özü, Barış’ları içeri atmak için iktidara bir bahane gerekiyordu, iktidar güdümündeki yargı da bu fırsatı kaçırmadı ve hukuk yine ne yazık ki tarihteki rolünü gereği gibi oynadı. Ancak ne kadar isteseniz de yağmuru durduramazsınız. Barış’lar her geçen gün gerçeklerle siyaseti rahatsız etmeye devam ederek, daha aydın bireyler olarak, başları dik çıkacaklar Silivri zindanından.

____________________________________________________________________________________________________________________________

Hukuk iktidarların oyuncağıdıR(*) (*) Esasen Mihail Aleksandroviç Bakunin’in sözü olup, orijinal halini yazım kuralları gereği, burada belirtemiyoruz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları