Olaylar Ve Görüşler

Hangi tarih Kimin stratejisi? - Dr. Ufuk SAKA

21 Aralık 2023 Perşembe

Strateji, en kısa haliyle, hedeflere ulaşılabilmesi için ve hedeflere yürürken yapılan ayrıntılı plan ve izlenmesi öngörülen yol olarak tanımlanıyor. Tarih stratejisi ise ufkunda bir ülkenin tarihsel vizyonu olan stratejidir. 

  • Peki tarihi kim ya da kimler yazar?

Ülkeler tarih planında, kendi tarihsel vizyonlarının peşinde ilerlerken, bunu, onları bu ufka götürecek özgün tarih stratejilerine uygun biçimde yaparlar. Tarihte bir derinlik temsil eden ya da tarihin ilerleyişi üzerinde bir “etki öyküsü” olan bütün devletler böyle yapar. Örneğin Birleşik Krallık böyle yapar. Amerika Birleşik Devletleri, Almanya ya da Rusya Federasyonu böyle yapar. Çin böyle yapar. Türkiye Cumhuriyeti de böyle yapar. 

Hiç kuşku yok tarih stratejileri alanı, apaçık bir çatışma alanıdır. Tarih stratejileri, zaman zaman -ki bu yaşadığımız çağda sıklıkla- ülkeler arasında önceden öngörülebilen ya da öngörülemeyen çatışmalara yol açabilir. Bu çatışmalar kimi zaman sıcak çatışmalar, belki savaşlar olarak ortaya çıkabilir. O nevi eşiklerde tarihin nereye evrileceğini, tarihin hangi ülke ya da ülkelerin tarih stratejilerini onurlandıracağını, çatışmalara konu ülkelerin ekonomik, siyasi ve askeri güç ve olanakları belirler.

BÜYÜK NÜFUS

  • Peki tarih stratejileri nasıl belirlenir?

Tarih stratejileri bir ülkenin hâkim sınıfının karar vericileri tarafından, o sınıfın o zamana ve tarihe dair tercihleri doğrultusunda ve o ülkenin tarihsel yolculuğunun bir devamı olarak belirlenir. Esas itibarıyla var olmayı, güç ve olanak kaybetmemeyi, tersine ülkenin güç ve olanaklarını artırmayı, böylece büyümeyi, gelişmeyi, zenginleşmeyi, toplumsal refahı  yükseltmeyi amaçlar. Bu amaçlar çerçevesinde kapsayıcıdır. 

Tarih stratejileri zaman zaman, ülkenin hâkim sınıfının niteliğinden bağımsızlaşabilir. Örneğin, Çarlık Rusyası, SSCB ve Rusya Federasyonu dönemlerinde, farklı sınıfların hükmünde yaşamış olan Rusların, örneğin Çin’e yaklaşımları her üç dönemde de çok  farklılaşmamıştır. Olağandışı büyük nüfusuna oranla görece sınırlı topraklar üzerinde var olan Çin’i, olağandışı geniş topraklarına oranla görece sınırlı büyüklükte bir nüfusla var olan Ruslar, hep bir mesafede tutmayı tercih etmişlerdir. 

COĞRAFİ SINIRLAR

  • Peki neden ya da nerelerden beslenir tarih stratejileri?

Tarih stratejileri, elbette her ülkenin kendi tarihinden beslenir ağırlıklı olarak. O ülkenin tarih boyunca yaşadıklarından ve o yaşadıklarından öğrendiklerinden beslenir. 

Biz Türklerin uzak Asya’da başlayıp batıya ilerleyen yolculukları tarihsel planda hep sert savaşların konusu olmuş. Devletler kurulmuş, devletler yıkılmış. Osmanlı devletiyle birlikte, diğerlerine göre daha uzun yaşayabilen, daha kurumsal, daha az ulusal ve -belki de böylece- küresel bir nitelik kazanmış.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu Türkler için hiç kuşku yok büyük bir varoluş mücadelesinin sonucuydu. Benzeri görülmemiş olanaksızlıklar içinde, orantısız güçlerle gerçekleştirilen küresel saldırılara karşı savaşarak başarılmış, parlak bir önderliğin ve kolektif bir toplumsal iradenin insanlık tarihine armağan ettiği büyük bir varoluş mücadelesinin sonucuydu.

Yeni coğrafi sınırları içinde, Osmanlı dönemindeki kadar yüksek oranlarda olmamakla birlikte, bir Osmanlı dönemi mirası olarak farklı halklar ve etnik topluluklarla birlikte ama kendisinin açık ara çoğunlukta olduğu bir nüfus yapısı içinde yeni bir yaşama başladı Türkler. Osmanlı’nın çöküş nedenlerinin arasında gördüğü bütün değerlerle ve o değerlerin temsil ettiği bir değerler sistemiyle vedalaşarak başladı. 

ÜLKELERİN AMAÇLARI

Yeni bir sayfa, yeni bir dönem, yeni bir tarihsel başlangıçtı bu. “Çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkmak” tarihsel vizyonunun ardına düştü genç Türkiye Cumhuriyeti. Elbette bu yeni vizyona, yeni bir tarih stratejisi ile yürünecekti. 

Dünya değiştikçe tarih stratejileri de değişir. Bildiğimiz bütün ülkeler için değişir. Ama tarih stratejisinin amaçları değişmez. Tarih stratejisinin amaçlarının oluşturduğu alan, hiçbir ülke için değişime açık bir alan değildir. Ancak ülkeler başka ülkelere o amaçlarını değiştirmelerini önerebilir. Bir ülke kendi tarih stratejilerinin gereği ya da hatırı için başka ülkelere, amaçlarını hatta doğrudan tarih stratejilerini değiştirmeyi önerebilir. Hatta, kendi ekonomik, siyasi ve askeri güç ve olanaklarına yaslanarak başka ülkeleri buna zorlayabilir. Yakın yıllarda Türkiye’nin siyasi gündeminde çokça yer bulduğu için örnek verelim: Büyük Ortadoğu Projesi Türkiye’nin başına gelen bu nevi bir zorlamadır. Bu zorlamanın ne anlama geldiğini, tarih stratejisi konusunda bir fikri olmayan bir aklın doğru anlayabilmesi mümkün değildir. Ama tarih stratejisi konusunda fikri olan bir aklın, örneğin on komşu Yunan adası için kapı vizesi olanağı sağlayan Yunanistan’ın, bunu ne karşılığında sağladığını merak etmemesi olanaksızdır. O görüşmelerde Libya ile daha önce imzalanan münhasır ekonomik bölge anlaşmasına mesafeli bir Türk diplomatın hazır bulunmasının anlamını merak etmemesi mümkün değildir.

Küresel bir oyun alanında, küresel ve bölgesel güç temsilcisi ülkelerin tarih stratejileri çarpışıyor. Evet, ülke olarak yaşadığımız zorlukların bir kısmı yerel nedenlerden kaynaklanıyor. Ama çoğu da bu küresel oyun alanında dayatılan zorluklar. Yakın gelecek, özellikle örneğin Doğu Akdeniz’de rahatlık vaat etmiyor. İç politikada da dış politikada da ittifaklarımızın, dostluklarımızın, düşmanlıklarımızın yeniden gözden geçirilmesine gereksinim olabilir. 

DR. UFUK SAKA



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları