Olaylar Ve Görüşler

Gün ışığındaki koalisyon

21 Haziran 2015 Pazar

Seçim sürecinde, meydanlarda, sosyal medyada oluşan coşku ve değişim arzusu, sonrasındaki kapalı pazarlıklar ile olmayanların oluyor, olanların olmuyor gibi gösterildiği klasik Türkiye siyasetinin yönetme tekniklerine yenik düşmüş durumda.

 

Oligarşik siyasal yapının dışından gelen, kendi sahici merkezinin taleplerini de taşıyan, bu yüzden Türkiye’deki siyasal merkezi değiştirmeye aday parti olan HDP dışında bir hayal kırıklığı yaşanıyor.

Değişime kapalılık
Bugün, uzlaşma adına zorlanan partiler nicedir bir “siyasal hareket” olma özelliklerini, siyasal kökenlerinden topluma doğru bir vaat taşıdıkları gerçeğini yitirmiş, hem kadroları ile içyapılarında, hem de çeperlerinden oluşacak bir değişime kapanmış durumdalar. İşin tuhafı şu andaki ortaklık ihtiyacı da bundan kaynaklanmakta: Mücadelesiz mücadelenin, programa dönüşmeyen projelerin bittiği yerdeki bu uzlaşma çağrısına teslim olma hali; yeter ki sistemin sürekliliği ve sağlığı bozulmasın!
Bu hal, medyadan akademiye iş dünyasından sivil topluma uyduruk gerekçelerle aynı repliği fısıldıyor: “Devletin devamlılığı esastır” ve “ülkemiz büyük bir dönemecin içinden geçiyor, hükümetsiz bırakılamaz.”

Devlet devamlılığı
Siyasal hakikatlerin, sadece seçim öncesi kampanyalarının pragmatik ihtiyacına indirgenmesi, taleplerin yönetime yansımasını engelliyor, sorunlarla yüzleşip onları aşabilmenin ihtimallerini göz ardı ediyor. “Devletin devamlılığı” adına sosyal dengelerin bozulmasına, beklentilerin ertelenmesine, vaatlerin ucu açık bir şekilde yeni bir seçime kadar unutulmasına, hukuksal yapının reforme edilmemesine yol açıyor, aşağıdan yukarı doğru bir siyasal paylaşıma imkân verecek demokratik fırsatı da heba ediliyor.
Uzlaşma yerine denge, temsil yerine işleyişin sürmesi hedeflenince de, devlet mekanizmasının tanzimi tamamlandığında anlamını yitiriyor. Koalisyonların baştan başarısız olmaya mahkûm olduğu hissinin gerçek nedeni budur.
Partiler, geçmişin devamına çizgi çekip, yeni siyasal gerekçeler üzerinde uzlaştıklarında ancak, koalisyonlar “tereddütlü pazarlıklar” olmaktan kurtulacak, “daha iyi bir yaşam” adına kurulan ortaklıklar olacak. Koalisyon hükümetlerinin arkasındaki büyük sayıların gerçekliğine dayanabilmesi de buna bağlıdır.
AKP üzerinden kurulacak olan her türlü uzlaşma geçmişe dönük olduğundan hayalidir. 12 yıllık sistemin onanması, neoliberal dev makinenin beyhude paylaşımından nispi bir istikrar çıkaracaksa varsın çıkarmasın. Bugün, kalabalık bir koro geçici bir istikrarı fısıldıyor, hepimize. Bu piyasalardaki borçlanabilme imkanının sürmesi adına bir feragati herkese dayatmakta. 12 yılda, özel sektör borçluluğu devlet ve hane halkının ötesine geçmiş ülkede, istikrarın sürmesi, bu büyük borçlanma açlığının doyurulabilmesine, muhtemel krizlerin etlenmesine bağlıdır.

Yeni koalisyon
Yeni bir koalisyon, artık besbelli ki “Barış Süreci” gerçekliğine ve AKP döneminin oyaladığı kurumsal yapıyı kurmak, sosyal hakikatlere bu sürecin dinamiğini yaymak durumundadır. Hatta sadece bunun için bile bir hükümet inşa edilebilir. Bu sürecin bir tarafında sadece AKP’nin bulunması zorunluluğu, artık onlar için kaçırılmış bir fırsattır. Barış sürecinin tek taraflı, taktiksel, zorlama bir kabul olmaması için CHP inisiyatif alan sosyal demokrat bir duruş sergilemeli, HDP gerçekliğini asla kabul etmeyen Bahçeli ile HDP arasındaki yegâne dolaylı konuşma ve helalleşme alanını inşa edebilmelidir. Şimdilik zayıf ihtimal ama bu olursa Türkiye’nin hakiki toplumsal mutabakatı bir müşterek geleceği inşa edebilecektir.

Ö. İskender Özturanlı
Toplumcu Düşünce Enstitüsü, Y.K. Üyesi

                                                                                           

 

Chp’yi bitirme planı mı?



AKP dışındaki her üç parti de, yurttaşlara verdikleri seçim vaatlerini gerçekleştirebilmek için hiç tereddüt etmeden AKP’siz bir iktidardan söz etmeleri gerekirken yine AKP’nin oyununa gelmek üzereler.

Seçimleri geride bıraktık… Milli irade, tarafsız davranmayan, ülkeyi tek adam diktasına götürmeye çalışan, yolsuzluğa bulaştığı savlarıyla karşı karşıya olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, dolayısıyla seçim propagandasında genel başkanı gibi davrandığı AKP’ye kırmızı kart göstererek, CHP, MHP ve HDP’ye iktidar olma yolunu açmıştır...

Ne vaat etmişlerdi?
Her üç partide, AKP’nin 13 yıllık iktidarı döneminde ve seçim propagandaları sırasında AKP karşıtı görüş sergileyerek iktidara geldiklerinde;
? Yolsuzluklar nedeniyle AKP’den hesap soracaklarını...
Seçim barajını indireceklerini...
YÖK’ü kaldıracaklarını...
Dar gelirliye, esnafa, işçiye, köylüye nefes aldıracak maddi olanaklar sağlayacaklarının...
4Eğitim sistemini çağdaşlaştıracaklarını... vb. vaatlerde bulundular.
Ancak, her üç parti de, yurttaşlara verdikleri bu vaatlerini gerçekleştirebilmek için hiç tereddüt etmeden AKP’siz bir iktidardan söz etmeleri gerekirken, yine AKP’nin oyununa gelmek üzereler...
Ana muhalefet partisi CHP, ilk kez bu seçim bildirgesi ve projeleri ile yurttaşların büyük bir bölümünden olumlu katkı ve beğeni alırken, hesapta olmayan ve CHP’ye gönül verenlerin moralini bozan olaylara meydan vermeye hakkı yoktur. Bu olumsuz olayların mazereti, siyaset böyledir, ülke hükümetsiz kalmasın olamaz ve olmamalıdır.

Baykal’ın görüşmesi
Teamülde olmayan ve hiç gereği yokken, Cumhurbaşkanı Deniz Baykal ile görüşmek isteğinde bulunuyor. Baykal da, durumu Genel Başkan Kılıçdaroğlu’na bildiriyor, o da görüş diyor... Partinin yetkili kurulları toplanıp bu konu tartışılmadan, Genel Başkan ve Baykal’ın ortak iradesiyle gerçekleşmesi, son derece sakıncalı ve partiye zarar verecek bir durumdur.

Yanıt ne olmalıydı?
Muhtemeldir ki görüşme konusu da Baykal’a bildirilmiştir. Recep Tayyip Erdoğan’ın bu görüşme isteğine verilecek yanıt, “AKP’nin 13 yıllık iktidarı döneminde ülkeyi getirdiği noktada, birinci derecede sorumlu siz olduğunuz için sizinle görüşülecek bir konumuz yoktur” olmalıydı.
Ama olmadı, tıpış tıpış görüşmeye gidildi. Yetmedi, kaçak sarayda görüşmedik diye övünüldü. AKP’nin 13 yıllık iktidarında, her konuda rayından çıkarılan demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla tekrar rayına oturtulmasının ancak AKP’siz bir iktidarla olacağı ne zaman anlaşılacaktır?

Hayra alamet mi?
Erdoğan’ın, Baykal’ı çağırması hayra alamet değildir. Kafasında oluşturduğu kendisi ve irtibatını kesmediği partisi lehine bir durum yaratmak olduğu ne zaman anlaşılacaktır? CHP’nin 55 yıllık seçmeni, 18 yıllık üyesi olarak, her ne koşulda olursa olsun AKP ile kurulacak bir koalisyonun ve verilecek bir desteğin gelecek seçimde CHP’yi bitireceğini belirtmek istiyorum.
Hiç kimsenin yıllarca bu partiye verdiğimiz emeğimizi heba etmeye hakkı yoktur. Sayın Baykal, Erdoğan’ı bir kez kurtardınız yetmedi mi?  

Gündüz AKGÜL
Emekli Cumhuriyet Savcısı



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları