Olaylar Ve Görüşler

F. Gülen’in yargı serüveni

03 Mart 2020 Salı

Hamdi Yaver AKTAN

Yargıtay Onursal Daire Başkanı

Gülen’in Nurculuk ekolünden geldiği, Komünizm ile Mücadele Derneği üyeliği, Kestanepazarı camii döneminden beri devleti ele geçirmek için ‘sızıntı’ faaliyeti içinde olduğu gizlenmekte.

Şimdilerde istihbarat örgütünün başı olduğu söylenen Fethullah Gülen’in Nurculuk ekolünden geldiği unutturulmak istenmekte. Ayrıca Soğuk Savaş döneminde “makbul” kabul edilen Komünizmle Mücadele Dernekleri’ndeki üyeliği her nedense söylenmemekte. Öte yandan 40-50 yıllık örgüt olduğu, her partiden destek aldığı söylemiyle geçmişi özellikle karartılmakta. Kestanepazarı’ndan beri devleti ele geçirmek için “sızma” faaliyeti içinde olduğu bir gerçek.

İzmir-Kestanepazarı Camii Kuran Kursu öğretmenliği yaptığı 1969 yılından itibaren İzmir ve çevresinde Nurcu olarak bilinen kişilerin evlerinde yapılan toplantılara katıldığı ve Nur Risalelerini okuduğu mahkûmiyeti ile sonuçlanan, ancak af yasasıyla kurtulduğu mahkeme dosyalarında mevcut. Gerçekten de İzmir Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Mahkemesi’nin 20.09.1972 tarih ve 1972/3-36 esas/karar sayılı dosyasında, 765 sayılı eski Türk Ceza Kanunu’nun (ETCK) 163/4 maddesi uyarınca mahkûm olmuştur.

İlk ceza 47 yıl önce

Mahkemenin verdiği mahkûmiyet kararını, temyiz edilmesi üzerine inceleyen Askeri Yargıtay, 24.10.1973 tarih ve 146/272 sayılı kararında Fetullah Gülen’in “... Nurculuğun ilkelerinden biri olan Atatürk’ü gençliğe düşman olarak tanıttığı ve bu suretle laikliğe aykırı olarak devletin içtimai veya iktisadi veya siyasi veya hukuki temel nizamlarını kısmen de olsa dini esas ve inançlara uydurma amacıyla” hareket ettiğini belirterek mahkûmiyetinin yerinde olduğunu belirlemiş, ancak cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak verilmesini bozma nedeni yapmıştır. Anılan karardan sonra 15.05.1974 tarih ve 1803 sayılı Af Kanunu’nun 1/A maddesi uyarınca davanın düşmesine karar verildiğinden Fethullah Gülen ceza almaktan kurtulmuştur.

Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı 31.08.2000 tarihinde 2000/192 sayılı iddianame ile suç tarihini 21.03.1999 ve öncesini göstererek Fethullah Gülen hakkında, “Laik devlet yapısını değiştirerek, yerine dini kurallara dayalı bir devlet kurmak amacıyla yasadışı örgüt kurup bu amaç doğrultusunda faaliyetlerde bulunmak” suçundan 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 7. maddesinin 1. fıkrasının 1. cümlesi gereğince cezalandırılması için Ankara 2 No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde kamu davası açmıştır. Söz konusu davada “ağır sağlık sorunlarını tedavi ettirme amacıyla” (!) Amerika Birleşik Devletleri’ne gittiği 21.03.1999 tarihi, suçta devamlılığın bittiği tarih kabul edilmiştir. Bu nedenle de Ankara 2 No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesi 10.03.2003 tarih ve 2000/124 esas ve 2003/20 sayılı kararıyla 4616 sayılı yasanın 1/4 maddesine göre kamu davasının kesin hükme bağlanmasının ertelenmesine karar vermiştir. Çünkü 4616 sayılı yasa 23 Nisan 1999 tarihine kadar işlenen suçlardan dolayı şartlı salıverme ile dava ve cezaların ertelenmesini düzenlediği, Fethullah Gülen hakkında açılan davada suç tarihi 21.03.1999 tarihi gösterildiği ve Terörle Mücadele Kanunu’nun 7. maddesi de 4616 sayılı yasa kapsamında kaldığı için mahkeme, açılan davanın kesin hükme bağlanmasının ertelenmesi cihetine gitmiştir.

Manidar değişiklik ve zamanlama

Hakkındaki kamu davasının ertelenmesinden sonra Terörle Mücadele Kanunu’nun 1. maddesinde 4928 sayılı yasa ile 07.03.2006 tarihinde değişiklik yapılmıştır. İlginçtir ki 4928 sayılı kanunun yayımlandığı gün -herhalde dilekçe hazır olduğundan- Fethullah Gülen müdafileri devlet Güvenlik Mahkemesi’ne müracaat ederek 4928 sayılı yasa ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 1. maddesinde yeniden yapılan düzenleme ile suçun unsurlarında ve tanımında değişiklik yapıldığını, yasadaki lehe değişiklik nedeniyle dosyanın yeniden ele alınması ve Fethullah Gülen hakkında beraat kararı verilmesi gerektiğini talep etmişlerdir.

Ankara 2 No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesi 3713 sayılı Kanunda yapılan değişikliği göz önünde alarak “... önceki yasadaki her türlü eylem yerine suç teşkil eden eylemlerde bulunmak, cebir ve şiddet kullanmak önşart kabul edilerek, yine sadece amaç etrafında birleşmek değil, suç işlemek amacıyla birleşmek kıstasları getirilerek suçun unsurlarında değişiklik” yapıldığını gerekçesinde kullanmak suretiyle 05/05/2006 tarihinde Fethullah Gülen’in beraatına karar vermiştir.

İlginç gerekçe

Ankara Devlet Güvenlim Mahkemesi’nin 05.05.2006 tarih ve 2000/124 esas ve 2003/20 sayılı ek kararında ayrıca Fethullah Gülen hakkında “... delil bulunmadığı” belirtildikten sonra kararda “aksine devlet yanlısı tutumu nedeniyle dini motifli radikal terör örgütleri tarafından dahi tehdit edildiği...” gibi ilginç bir gerekçe de yazılmıştır.

Beraat kararı, cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine -ki cumhuriyet savcısının karşılaştığı olumsuzluklar ayrı bir yazı konusu olabilir- Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin 05.03.2008 tarih ve 2007/6083 esas ve 2008/1328 sayılı kararıyla onanmıştır.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı anılan karara karşı 04.04.2008 tarihinde itiraz, kanun yoluyla dosyayı Ceza Genel Kurulu’na taşımıştır. İtiraz gerekçesinde, Fethullah Gülen’in fiilinin ETCK’nin 312/2-4 maddelerinde yazılı ve tanımı yapılan “cürüm işlemek için teşekkül meydana getirmek ve bu teşekkülü yönetmek suçunu oluşturduğu” ve derhal beraat kararı verilmesinin olanaksız olduğu ileri sürülmüştür.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 24.06.2008 tarihinde 2008/9-82 esas ve 2008/181 sayılı kararıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itirazını usul yönünden reddetmiş ve böylece beraat kararı kesinleşmiştir.

Tarihe not düşen tespit

Karara karşı oy yazan üye Celal Aras’ın gerekçelerine, bugünü anlamak için değinmekte yarar görülmelidir: “Bilindiği üzere örgüt suçları yapıları itibarıyla devamlılık gösteren suçlardandır. ... Temadi eden suçlarda zamanaşımı, temadinin bittiği günden başlar. ... Temadi eden ve halen de varlığını sürdürdüğü bilinen bir örgütü (teşekkülü) kuran ve yöneten sanığın şu ya da bu sebeple yurtdışına çıkmış olması o suçta temadinin bittiği anlamında kabul edilemez. Hele bu örgütün faaliyetlerini 35 ülkede sürdürdüğünün biliniyor olması karşısında ... suç tarihinin 19.03.1999 tarihli olduğuna dair tespiti ile gerekçesinin de gerçeği yansıtmadığı ve hukuka uygun olmadığı kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.”

Bu arada Fethullah Gülen hakkında açıkladığımız yargılama süreçleri dışında değişik tarihlerde toplam on dört soruşturma/kovuşturma yapılarak beraat ve takipsizlik kararları verildiği belirtilmelidir.

İddianameyi düzenleyen, mahkûmiyet talep eden cumhuriyet savcıları, şikâyetçi ve bir kısım tanıklarla kırk bir sayfalık yorum yazan Necip Hablemitoğlu ile güvenlik görevlilerin öyküleri ise ayrıca yazılmalıdır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları