Olaylar Ve Görüşler

‘Ermeni soykırımı’ savlarında gelinen nokta ve görüşler

19 Aralık 2019 Perşembe

Dr. Ferruh Demirmen

Sözde Ermeni soykırımının ABD Temsilciler Meclisi tarafından 29 Ekim’de büyük bir oy farkıyla tanınmasının ardından ABD Senatosu tarafından da 12 Aralık’ta oybirliği ile tanınması, bugüne dek Ermeni sorununda Türkiye’ye yapılan en büyük haksızlık ve hakaret olmuştur. Bazı hükümet yetkililerince konunun ciddiyetini azaltmaya veya milli onuru korumaya yönelik, “siyasi karardır, yok hükmündedir” gibi sözleri boş teselliden başka bir şey değil. Alınan kararların kanun gücü yok ise de, eylem çok ciddi olup Türk ulusunun onuruna bir hançer gibi saplanmıştır.

En kınanacak bir husus, yapılan çirkin iftiraların gerçekle bağdaşmaması. Gerek tarih ve gerekse de uluslararası hukuk Türk tarafının lehinde olmasına karşın bu tasarılar Kongre’de kabul gördü. Alınan kararlar Kongre’de Türkiye karşıtı toksik bir atmosferde gerçekleşti ve soykırım bir politik araç olarak kullanılarak Türkiye bir anlamda “cezalandırıldı.” Bob Menendez ve Ted Cruz adlı 2 senatör “soykırım”ı savunurken Ermeni lobisinin propaganda  kitabından alınmış suçlamaları dile getirdiler. Menendez, savunmasında “çabaları” için Ermeni lobisine teşekkür ederken “soykırım”ı tanımış 11 NATO ülkesinin Türkiye ile ilişkilerinin normal olarak devam ettiğini belirtti.

Tesadüf olamaz

 Bu çirkin suçlamalar kesinlikle kabul edilemez. Yahudileri İspanyol Engizasyonu ve Nazi teröründen kurtaran, 1845-1849 “Büyük Kıtlık” döneminde açlık çeken İrlanda halkına gemiler dolusu yiyecek gönderen bir toplum, yüzyıllarca “sadık millet” olarak bağrına bastığı bir azınlığı kasten yok etmek istemiş olamaz. Bu noktada arşivler belirleyicidir. Ve her ülke ve azınlık geçmişine sahip çıkmalı.

Suçlamaların Osmanlı Ermenilerine ek olarak öteki azınlıkları da kapsaması ve nahoş olayların 1923’e kadar devam ettiği savları, yaraya tuz biber ekmek gibi oldu; Türk Kurtuluş Savaşı büyük bir töhmet altına sokuldu. Temsilciler Meclisi kararının 29 Ekim’e tekabül etmesi de bir rastlantı olmamalı idi. Bu kararlardan sonra Ermeni lobisinin toprak, tazminat ve özür dileme isteklerini daha sıklıkla dile getireceği kesin. 

Kararlar “Ermeni soykırımı”nın ABD’de okul müfredatına sokulması için çağrı yapıyor. Bu durum ABD’de yaşayan Türk kökenli aileler için endişe verici. Bu ailelerin çocukları 1915 olayları hakkında okulda söylenenleri duyunca psikolojik baskı altına girecekler. Nitekim elde bu yönde örnekler var.

Bu duruma nasıl gelindi? Sözde Ermeni soykırımı daha önce ABD Senatosu tarafından tanınmamıştı. Temsilciler Meclisi tarafından 35 yıl önce kısa bir metni içeren “soykırım” kararından sonra Ermeni lobisin sürekli çabalarına karşı Kongre’de bu konuda bir karar alınmadı. Son dönemdeki “soykırım” kararları tamamen değişik bir konjonktüre işaret ediyor. Bu durum bir ölçüde Türkiye’nin ve Türk diyasporasının Ermeni sorununda yıllardır pasif kalmasına bağlanabilirse de, gelişmeleri ateşleyen ana faktörün Suriye olayları ve ABD ile yaşanan S-400 anlaşmazlığı olduğu yadsınamaz. Türkiye’nin demokrasi, ifade özgürlüğü, yargı bağımsızlığı gibi konularda bıraktığı izlenimler de olumsuz etki yaptı. Öyle ki, Temsilciler Meclisi’nde “soykırım” kararı alındığı aynı gün, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı ve ailesini içeren başka bir yaptırım tasarısı da Meclis’te kabul gördü.

Türkiye ne yapmalı?

Şimdi sorulması gereken, Türkiye’nin bu konuda ne yapacağıdır. En azından “soykırım” kararları TBMM tarafından kınanmalıdır. Türk diyasporasının yabancı politikacılar ile diyalog kurması, tarihi ve hukuksal gerçeklerin dünya kamuoyuna duyurulması yönünde yurtdışında akademik çalışmaların teşviki, yabancı dilde yayım ve yayın olanaklarının  düzenlenmesi, akla gelen önlemler arasında. Devlet, sivil toplum kuruluşları ve bireyler, retroaktif tepki göstermek yerine proaktif girişimlerde bulunmalı. 

“Konuyu tarihçiler tartışsın” argümanının etkinliği günümüzde soru işareti. Deneyimlerden biliniyor ki Ermeni tarafı böyle bir çözüm yoluna yanaşmak istemiyor. Soykırım aslen hukuksal bir kavram. Yargı yoluyla bireyler, parlamentolar ve hükümetlerin soykırım kararı almasının uluslararası sözleşme ve yasalara ters düştüğünü açığa çıkarmanın zamanı gelmiştir. (1948 BM Soykırım Sözleşmesi, AİHM İsviçre-Perinçek kararları, 8 Ocak 2016 tarihli Fransız Anayasa Konseyi kararı, vb.). Bu yönde çıkacak bir hüküm bugüne değin “soykırım”ı tanıma kararlarının iptalini mümkün kılmasa bile, alınan kararların hukuksal açıdan asılsız olduğunun ifşa edilmesi önemli bir kazanım olacaktır. Ermeni tarafı bilinçli olarak konunun hukuksal boyutuna dokunmak istememekte; ana stratejisi propaganda. 

Ek olarak, 1973’ten bu yana Ermeni terörüne kurban olan Türk diplomatları ve ailelerini saygıyla anan bir anıtın Ankara’da uygun bir yerde dikilmesi ön planda ele alınmalı. Bu noktada geç bile kalındı. 2003’ten beri AKP döneminde 11’i NATO üyesi olmak üzere 27 ülke bir şekilde “Ermeni soykırımı”nı tanıdı. AKP için iyi bir karne değil.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları