Olaylar Ve Görüşler

Eğitimdeki sorunlar büyüyor - ERDAL ATICI

17 Eylül 2024 Salı

Her yeni öğretim yılı, bir önceki yılı aratıyor. Toplumun ezici çoğunluğu eğitimden yakınıyor. Öğretmenler mutlu değil, veliler mutlu değil, yapılan ulusal sınavlarda on binlerce öğrencimiz bir tek soru bile yapmadan sınavdan çıkıyorlar. Uluslararası sınavlarda ülkemiz hep sonlarda. Umudunu eğitime bağlayan bir ülkede eğitim tel tel dökülüyor.

Cumhuriyetin devrimci eğitimcilerinden miras kalan “ulusal, laik, bilimsel, parasız, demokratik, karma eğitim”den bugün söz etmek olanaklı değil. Bu temel ilkelerini kaybeden eğitimimiz, rotasını kaybetmiş bir gemi gibi okyanus ortasında sağa sola savrulup duruyor.

Son yıllarda “dindar ve kindar nesil” yetiştirme ideali nedeniyle, sağa sola savrulan gemi hızla su almaya da başladı. Ülkeyi yönetenler, gemiyi kurtarma işini “sivil toplum kuruluşu saydıkları” tarikatlara bıraktılar.

Cumhuriyetin devrimci eğitiminin temel hedefi “Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür yeni nesiller” yetiştirmekti. Şimdilerde akıldan çok dogmalara yer veren, değer deyince, dinsel değerleri öne çıkaran programlarla öğrenci yetiştirmeye çalışıyorlar.

YAŞAMIN GERÇEKLİĞİNDEN KOPUŞ

Cumhuriyetin temel eğitim ilkelerini açıklayan “Hayatta en gerçek yol gösterici ilimdir, fendir ilimden başka yol gösterici aramak gaflettir, dalalettir, hatta ihanettir” sözüydü. Şimdilerde ÇEDES programlarıyla imamlar derse girip sınıfa mezar maketleri getiriyor, küçücük çocuklara ölüm kurgusu üzerinden anneleri için ağıtlar yaktırıyor, çocukları mezarlığa götürülüp mezar temizletiyor, kurbanın nasıl kesileceğini öğretiyorlar.

Cumhuriyet eğitiminde doğa vardı, yaşam vardı. Çocuklar doğayı tanıyarak yetiştiriliyordu. Atatürk’ün Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati, okulda araç gereç olmadığından yakınan bir öğretmene “Eğitimin en büyük araç gerecinin doğa olduğunu” söylemişti.

Bugün ne yazık ki okullarımız yaşamdan kopmuş, gerçeklerden uzaklaşmıştır. Çocuklar ezberci eğitim yüzünden okullarından soğumuşlardır. Bu yüzdendir ki okulların etrafları kalın duvarlar, duvarların üstünde demirlerle, tellerle çevrilidir. Sabah ders başladıktan sonra dış kapılar kapatılmakta, okullar yarı açık cezaevine dönüştürülmektedir. Sabahları anne ve babalarının zoruyla okula gelen ve gün boyu mutsuz olan çocuklar, akşam ders bittiğinde okuldan hızla çıkarak beş dakika içinde okulu boşaltmaktadırlar. Eğitimin önemli noktalarından biri de nefret edilen bir ortamda değer öğretilemeyeceğidir! Çocuklar, artık okullara diploma için gelmektedir.

Bu yılın en önemli sorunlarından birisi de “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”nin uygulanması olacaktır. Çok uzun tümceler, yaldızlı sözcüklerle süslü bu müfredat; eğitimi yüzyıl öncesine götürme çabalarından başka bir şey değildir.

TEMEL GEREKSİNİM KARŞILANAMIYOR

Tarikatçı dernekler, vakıflar ve Diyanet İşleri ile Milli Eğitim Bakanlığı’nın birlikte hazırladığı anlaşılan, yeni müfredatın bir oldubittiyle kabul ettirilmesi, toplumun büyük bir bölümünde tepkiyle karşılanmış, çağdaş eğitimden yana olan sendika, vakıf ve dernekleri adeta isyan ettirmiştir.

Eğitimde, tüm bu sorunların yanında, daha yaşamsal sorunlar da vardır ve çözüm beklemektedir. Örneğin, çocuklara bir öğün parasız yemek verilmesi sağlanmalıdır. Çocuklarımızın ezici çoğunluğu yoksul mahallelerden aç gelmektedir. Bu sorun çözülmeden, öğrencilerden bu koşullarda başarı beklemek olanaklı değildir. Yine okullarda bulunması gereken hizmetli, kütüphane memuru, sağlıkçı, sayman kadroları boştur ve velilerden toplanan üç beş liralık bağışlarla doldurmaya çalışılmaktadır. Bu kadrolar için derhal bütçe ayarlanmalı ve okullara atama yapılmalıdır.

MESEM devlet eliyle ucuz işçi yaratma projesidir ve onlarca genç iş kazası ile yaşamını yitirmiştir. MESEM’de okuyan çocukların yaşamını devlet güvence altına almak zorundadır. Bu sorunlar zor da olsa çözülür, ancak çözecek olan irade, bu sorunları çözmek yerine, eğitimi dinselleştirecek adımlar atmaktadır. Üzücü olan da budur...

ERDAL ATICI

EĞİTİMCİ /YAZAR



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları