Olaylar Ve Görüşler

Doğuda Kürt-İslam, Batıda Türk-İslam sentezi

05 Temmuz 2023 Çarşamba

Anadolu, çağlar boyunca pek çok uygarlığa ev sahipliği yaptı. Dilleriyle, kültürleriyle, hayat tarzlarıyla, uğraşlarıyla bu bereketli topraklarda filizlenip boy atmış Anadolu uygarlıklarını nedense bir türlü benimseyemiyor, onları yeterince kendimizden saymıyoruz. Bunun belki de en temel nedeni Anadolu’nun tarihini 1071 yılından başlatma eğilimindeki “Türk-İslam sentezi” anlayışıdır. Bu anlayış, 12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrasında devletin resmi ideolojisi haline gelmişti. 80’den önceki gerici-faşist siyasal hareketler, partiler tarafından da eylemli olarak savunulan Türk-İslam sentezi, askeri darbeden sonra “resmiyet” kazanıp devletin bütün ideolojik aygıtlarıyla, propaganda araçlarıyla, buna uygun eğitim müfredatıyla tüm toplumu biçimlendirir hale gelmişti. O dönemde MHP’li bakan Agâh Oktay Güner, Mamak’ta sıkıyönetim mahkemesindeki savunmasında durumu hafızalara kazınan şu veciz sözlerle özetlemişti: “Fikrimiz iktidarda, biz hapisteyiz!”

O günlerde kurulan “denklem” şuydu: Türk=Müslüman. Askeri rejim, ülkede her alanda tesis etmek istediği “milli birlik ve beraberlik” için bu “denklem”den medet ummaktaydı. O dönemde Doğu ve Güneydoğu’da baş gösteren ayrılıkçı hareketlere karşı da bu “denklem”den yararlanma yoluna gidildi. Bu amaçla uçaklardan ayetli, hadisli bildiriler bile atıldı.

Emekli tarih öğretmeni Abdülkadir Paksoy, Öğretmen Dünyası dergisinde “Ortaokul Milli Tarih Kitaplarına Toplu Bir Bakış” başlığıyla bir makale yayımlamıştı. Makalede dönemin Türk-İslam sentezi anlayışını yansıtan pek çok örneğe yer verilmişti. O makaleden bir örneği burada anabiliriz. Ortaokullarda okutulan bir “milli tarih” kitaplarından birinde öğrencilere şu soru soruluyor: “Türkler çeşitli zamanlarda yaşadıkları çevreye göre çeşitli din ve inançların etkisi altında kaldılar. Bu din ve inançların hangisi, Türk kültür ve inanç sistemine uyar? a) Mani dini b) Budizm c) Hıristiyanlık d) İslamiyet”

Aslında soruda öğrenciye verilmek istenen bilinçaltı mesaj şu: Zamana, mekâna ve çevre şartlarına göre asla değişmeyen bir “Türk kültür ve inanç sistemi” vardır, o da İslamiyettir.

Uygarlık tarihi sürecinde Orta Asya’dan sonra “coğrafyadan vatana” bu topraklarda oluşturageldiğimiz “kimliğimiz”i Anadolu’nun binlerce yıllık geçmişinden koparmak; eski Anadolu uygarlıklarının ortaya koyduğu etnik ve kültürel değerlerle bağımızı, bağlantımızı kesmek eğilimindeki bu gerici Türk-İslam sentezi anlayışı, belki de “Anadolu insanı”na en yabancı anlayıştır. Bu nedenledir ki bu anlayış, Anadolu’daki tarihimizi Selçuklu’dan ya da Osmanlı’dan; o sultandan ya da bu padişahtan başlatıyor.

80’li yıllarda “milli birlik ve beraberlik” uğruna tüm Türkiye’yi etkisi altına alan ve devletin resmi ideolojisi haline gelen Türkİslam sentezi, günümüzde Türkiye Cumhuriyeti tarihinin görüp göreceği en gerici seçim ittifakına sahne olan siyasal ortamdan da cesaret alarak kendisine yeni alanlar açmaya çalışmaktadır: Daha gerici, tutucu, muhafazakâr Doğu-Güneydoğu için Kürt-İslam sentezi; daha gerici, daha tutucu, daha muhafazakâr Batı için Türk-İslam sentezi. Çeşitli yol ve yöntemlerle bu planın aşama aşama devreye sokulacağını öngörmek için aslında elde yeterince “emare” var...

İbrahim BERKSOY - Makine Mühendisi



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları