Türkiye Cumhuriyeti tarihi birçok çalkantılı olaya sahne olmuştur. Ülkemizde darbeler 40’lı yıllardan sonra başladı dersek yanılmış olmayız.

Başta Hasan Âli Yücel’in görevden alınması, Köy Enstitülerinin ve Halkevlerinin kapatılması, Tevhidi Tedrisat Kanunu’ndan yani “Öğretim Birliği”nden vazgeçilmesi çağdaşlığa giden yola bir darbedir.

Cumhuriyet devrimlerinden tavizler vererek gericilere kapı açan partilerin icraatları darbedir. Birbiri ardına iktidara gelen muhafazakâr partiler Cumhuriyet devrimlerine sadık kalmamışlar ve çağdaşlığı hedef alarak laikliğe darbe vurmuşlardır.

12 Mart ve 12 Eylül darbeleri Amerika desteğinde gerçekleşen ülkenin demokrasisine, sosyal gelişimine, düşünce sistemine, sola vurulmuş ağır darbelerdir. YÖK’ün kuruluşu üniversiteye vurulmuş darbedir.

AKP iktidarının esasen kuruluş felsefesi Cumhuriyete, demokrasiye karşı olmaktır, Cumhuriyet parantezini kapatmaktır. İnanmadıkları demokrasiden yararlanarak Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün kaynaklarını kendileri lehine kullanmışlar, satmışlar, yok etmişlerdir.

Laikliğe, eğitime, sosyal hukuk devletine en büyük darbeyi vurmuşlardır.

Şimdi bu insanlar kendilerini eleştiren herkesi suçlu ilan ediyor, darbeci algısı yaratmaya çalışıyor. Bu kadar büyük yolsuzlukların, utanç verici olayların yaşandığı yerde bu durumu açıklamanın, eleştirmenin neresi darbe?

İktidarın bu tutumunu dehşetle izliyoruz. Elbette sorgulamalar yapılmalı, yargı bütün bu yolsuzluklarla, laikliğe yapılan saldırılarla ilgili inceleme başlatmalıdır.

Bu durum baskı altında olduğu bilinen yargı için büyük bir fırsattır. Şaibeleri ortadan kaldırmak olanağıdır.

Prof. Dr. Coşkun Özdemir