Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Türkiye’nin ‘mukadderatı’ - AV. ABDURRAHMAN BAYRAMOĞLU
Son dönemde ülkede ve yakın coğrafyamızda olup bitenlerin üstüne, bir de dostu Trump’ın ABD başkanı seçilmesi, belli ki Erdoğan’ın neo-Osmanlı kanını epeyce ısıtmış. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesine karşıtlıklarını baştan beri saklamayan, devletin kurucu iradesiyle sorunlu olan iktidardaki anlayışın en tepedeki temsilcisi diyor ki “Türkiye, Türkiye’den daha büyüktür. Ufkumuzu 782 bin kilometrekareyle sınırlandıramayız. İnsan nasıl kaderinden kurtulamazsa, Türkiye ve Türk milleti de mukadderatından kaçamaz, saklanamaz.”
Türkiye’nin gelip çatan kaçınılmaz yazgısı, Erdoğan’ın deyimiyle “Türkiye’nin mukadderatı” nedir? Aslında söylemde her şey oldukça açık bir şekilde ortaya konulmuş. Türkiye sınırlarını aşan bir “mukadderattan” söz edildiğine göre, bu sınır aşımı için Suriye, belki Irak, orta vadede muhtemelen İran topraklarına doğru bir genişlemeden söz ediliyor olsa gerek. Yoksa kıyılarımıza bitişik kayalıkları bile Yunanistan’dan sakınamazken batıya doğru bir genişleme olasılığından söz ediliyor olamaz.
BOP’TA B PLANI
Trump’ın adeta “Yürü! Kim tutar seni” biçimindeki coşturmasının altında, Ortadoğu’nun denetimini, Türkiye ve İsrail ortak gücüne ihale etme iradesi yatmaktadır. Çünkü bu bölgeyi (Ortadoğu) tek başına İsrail’le kontrol edebilmek kolay değil. O nedenle uzun yıllar sürdürülen kanlı boyun eğdirme çabalarına karşın, istikrarlı bir düzen kurulamayan Ortadoğu’da, BOP kapsamında ikinci aşamaya geçildiği veya B planının devreye alındığı anlaşılıyor.
“Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesini Cumhuriyet rejiminin korkaklığı olarak gören neo-Osmanlıcılar, Emevi Camisi’nde ön saflarda yer kapma peşindedir. Belli ki Cumhuriyetin temel taşlarının başında gelen laiklik ilkesinden sonra, 20. yüzyılın en görkemli direnişiyle kurulan Türkiye Cumhuriyeti devletinin, barışı da kendisine ilke olarak seçmesinden rahatsız olan Osmanlı heveslileri, bu fırsatı kaçırmak niyetinde değiller.
1980 askeri darbesinden beri Türkiye’yi Ortadoğu bataklığına sürüklemek için var güçleriyle mücadele edenler, nihayet bu emellerine oldukça yaklaşmış (belki de ulaşmış) görünüyorlar. Ancak bu yürüyüşün Şam’da sona ereceğini ve Türkiye için kazanım olacağını düşünenlerin büyük bir yanılgı içinde olduklarını düşünüyorum.
Çünkü bu coğrafyanın geçmiş zamanlarında kalıcı zaferler olmadığı gibi, yakın geleceğinde de olmayacaktır. Ortadoğu’nun tarihi, sürekli istikrarsızlık ve sürpriz gelişmeler tarihidir. Bu coğrafyada hiçbir gecenin, öngörülebilir, berrak bir sabahı yoktur.
TARİHTEKİ DERS
Bir an için, içteki neo-Osmanlıcıların hayallerinin gerçekleştiğini varsayalım. Bunun sonucunda elde edilecek olası kazanımlar nelerdir? Petrol, doğalgaz, toprak, nüfus, ihale, para, şan, hilafet... Peki, bunların karşılığı neyle ödenecek? Kan, can, gözyaşı, ülke bütünlüğü, barış, cumhuriyet...
Elbette tarihi nasıl okuduğunuza ve fotoğrafa nereden baktığınıza göre görüntü de değişir. Ama son kertede çocuklarımızın yaşamları pahasına yazılacak tarihi, birileri kahramanlık destanı olarak okusa da geleceğe kalacak olan gerçek tarihi bu halk yine Yemen türkülerinden okuyacaktır.
Geçen yüzyılın ilk çeyreğinde, 600 yıllık imparatorluğun tekne kazıntıları tarafından ülkemiz parça parça emperyalist saldırganların ziyafet sofralarına sunulurken Trablusgarp’tan Yemen’e, Sarıkamış’tan Çanakkale’ye, Maraş’tan Sakarya’ya, Afyon’dan İzmir’e tüm ülke topraklarında kanları oluk oluk akan, canları sıra sıra toprağa düşen yoksul halk çocuklarıyla omuz omuza çarpışan ve onların acılarının tanığı olan Cumhuriyetin kurucuları, barışı boşuna temel ilke yapmadılar elbette. Bu ilke, “Savaş zorunlu olmadıkça bir cinayettir” anlayışına dayanmaktadır. Cumhuriyetin kuruluşuyla taçlanan büyük Anadolu direnişi de bu meşruluktan doğan güçle kazanılmıştır.
“Ufkumuzu 782 bin kilometrekareyle sınırlandıramayız” cümlesiyle bir zorunlulukmuş gibi sunulan, aslında 100 yıllık Lozan hakkındaki safsataları deşifre olan ve en önemlisi Cumhuriyetin 80 yıllık birikimini hesapsızca (veya hesaplı şekilde) 20 yılda harcayan Neo-Osmanlıcıların, yoksul halkın sofrasına koyduğu yeni bir “İçi boş tatlısı”ndan başka bir şey değildir. Emperyalist odaklarla iyi geçinildiği sürece, iç kamuoyu bu masalla epey oyalanır da... Sonrası? “Reis” ömür boyu yetkiyi alsın da... Sonrası mukadderat!
AV. ABDURRAHMAN BAYRAMOĞLU
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Merakla beklenen enflasyon rakamları açıklandı!
- Milyonlarca emeklinin gözü 3 Ocak'ta!
- Yapay zeka sağlıkta çığır açıyor
- Asgari ücret ve emekli maaşı hakkında önemli iddia!
- Asgari ücret kaç TL olmalı?
- Yarısı mesleği bırakmayı düşünüyor!
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
En Çok Okunan Haberler
- Erdoğan'dan yeni asgari ücret çıkışı
- En düşük emekli maaşı belli oldu!
- 'Erdoğan, Akşener'i istifadan vazgeçirdi'
- Bağımsız Milletvekili Salih Uzun'dan açıklama
- 'Abdullah Öcalan evlenmek istiyor'
- MHP'den istifa etti: 'Susturamayacaklar'
- Arda Güler'in hareketi gündem oldu!
- Şüpheli araçtan 'kadın cesedi' çıktı
- İmralı senaryosu
- Suriye, Türkiye ve Katar’dan satın aldı