Olaylar Ve Görüşler

Destek mi, köstek mi? - Mehmet Şakir ÖRS

17 Aralık 2020 Perşembe

Covid-19 salgınının yarattığı tehlikeler, bütün dünyada sağlıklı gıdanın değerini ve tarımsal üretimin önemini artırırken ülkemiz tarım sektöründe ise tam tersi gelişmeler yaşanıyor. Başta buğday olmak üzere, tarımsal gıda üretiminin can damarı sayılabilecek ürünlerde ithalat vergisi sıfırlanıyor. Buna karşın, üretici için en önemli girdi olan akaryakıt desteği azaltılıyor. Kamu alacaklarının yeniden yapılandırılması kapsamına, çiftçinin Ziraat Bankası ile Tarım Kredi’ye olan borçları alınmıyor.

CEZALANDIRMA MI?

Siyaset alanında yerli” ve milli” sözcüklerini dillerinden düşürmeyenler, uygulamada maalesef bunun tam tersini yapıyor. Yerli üretimi özendirecek ve yerli üreticiyi kollayacak önlemler yerine, neredeyse cezalandırmak anlamına gelecek kararlar alıyorlar. Hububat ürünlerinin ithalatından alınan vergi ya sıfırlandı ya da oranları düşürüldü. Böylece en stratejik ürünlerde ithalatın kapısı sonuna kadar açılmış oldu. Bu durum, zor koşullarda üretim yapan üreticimizin adeta cezalandırılması anlamına geliyor. Bin bir zorlukla ürettiği ürünler için desteklerin artmasını ve ürettiği ürünün hak ettiği değer fiyata satılmasını bekleyen üretici, tam tersine kösteklenmiş oluyor.

Destekleme konusunda çiftçiler için önem taşıyan bir başka konu da tarımsal destekleme araçlarının kaynağından yapılan vergi kesintileridir. Bu durum, desteklemenin amacına da ruhuna da uymamaktadır. Dolayısıyla tarımsal destekleme araçlarından yapılan her türlü vergi kesintisi kaldırılmalıdır. Üreticiler, siyasal iktidardan bunu istemekte ve beklemektedir.

DESTEK AZALIYOR

Çiftçilik yapan ve tarımla ilişkisi olan herkesin bileceği ve kabul edeceği gibi, tarımsal üretimde en önemli maliyet kalemleri mazot ve gübredir. Tarımsal üretim yapan üreticilerin en büyük yakınması da bu kalemlerde ortaya çıkmaktadır. Çiftçiler, çoğunlukla yüksek maliyet-düşük fiyat” kıskacı ile boğuşmaktadır. Bu kıskacın ağırlıklı belirleyeni de mazot ve gübrede, dolayısıyla tarımsal girdilerde yaşanan fiyat artışlarıdır. Üretici artık bu maliyet artışlarını bırakın karşılamayı, takip bile edemez hale gelmiştir.

Bu gerçekler bilinmesine karşın önümüzdeki yıl tarımsal destek bütçesinde bir artış olmayacak, 2020 yılındaki düzeyinde kalacaktır. Piyasada iğneden ipliğe hemen her üründe artış yaşanırken ve bu artışlar tarımsal üretim girdilerinde neredeyse tavan yaparken tarımsal desteğin aynı rakamda kalması, hatta mazot, gübre ve hayvancılık destekleri gibi kalemlerde azalacak olması, üreticinin cepten yiyeceği anlamına geliyor.

‘SÖZ’ UÇTU MU?

Tarımsal desteklerle ilgili olarak 2006 yılında çıkarılmış bir yasa var. Bu yasanın 21. maddesine göre çiftçiye her yıl milli gelirin yüzde biri oranında destek verilmesi gerekiyor. Ama bu oranda veriliyor mu derseniz, doğrusu hiç de verilmiyor. Bırakın bu orandaki ve rakamlardaki desteği, geçen günlerde torba yasayla Meclis’ten geçirilen kamu alacaklarının yeniden yapılandırılması kapsamına, çiftçilerin Ziraat Bankası’na ve Tarım Kredi’ye olan borçları bile alınmadı. Çiftçi yine mağdur edildi.

İşte görüldüğü gibi, üreticimiz hiçbir zaman milli gelirden hak ettiği payı alamıyor. Üstelik yasalar emrettiği halde, bu yasaların gereği siyasal iktidar ve yönetenler tarafından bir türlü yerine getirilmiyor. Doğal olarak çiftçinin alacağı da mahşere kalıyor! Üreticinin hakkını, hukukunu arayan da olmuyor. Üstelik üretici kesimin büyük bölümü, bu işin ayırdında bile değil. Üreticiler kendi haklarını maalesef yeterince gündeme getiremiyor.

KAMPANYA ŞART

İşte tam da bu aşamada, bu yasadan hareketle, başta ana muhalefet CHP olmak üzere, genel anlamda muhalefetin ülke çapında toplumsal bir kampanya başlatmasını öneriyoruz. “Üretime ve Üreticiye Destek Kampanyası” adıyla başlatılacak böylesi bir çalışmada, ilgili yasa maddesi dağa taşa, tarlaya ovaya yazılmalıdır. Elbette en önemlisi de milyonlarca üreticinin, çiftçinin belleğine yazılmasıdır. Kampanya sürecinde, kendilerini doğrudan ilgilendiren bu yasadan ve maddeden haberi olmayan üreticinin, çiftçinin kalmaması hedeflenmelidir.

Üretici kesim ve siyasal muhalefet tarafından kırsal kesimde yaşanan ekonomik ve sosyal sorunların faturası, iktidarın, ülkeyi yönetme sorumluluğu taşıyanların önüne konulmalıdır. Böylesi bir toplumsal - kitlesel kampanya, iktidarın kırsal kesimdeki dayanaklarını zayıflatabilir. Üretici kesimin, kendi sorunlarıyla birlikte ülkenin ekonomik ve siyasal meselelerini sorguladığı, buna koşut olarak siyasal tercihlerini farklılaştırdığı yeni bir süreci başlatabilir.

MEHMET ŞAKİR ÖRS



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları