Olaylar Ve Görüşler

Dersim Önyargıları...

22 Mart 2015 Pazar

Dersim Olayları, tekil bir konu olmayıp tarihsel süreç içerisindeki kıyımcı bir damar zincirinin en önemli halkalarından biridir...

Dersim konusunda çeşitli yayınlar yapılmış olsa da insanlarımız genellikle o dönemde neler olduğunu bilmemektedir. Bu nedenle, ilgili dönemin çok boyutlu olarak tartışılmasında yarar vardır.
Yoğun cankıyımlarının uygulanmış olduğu Dersim Olayları, “Cumhuriyete karşı isyan.. Günün koşulları gereği.. Devletin bekası.. Bunlar zaten Osmanlı zamanında da rahat durmuyorlardı” vb. yaklaşımlarla geçiştirilebilecek olgular değildir.
Konu, Osmanlı döneminden 1938’lere ve sonrasında günümüze olan bir süreç içinde, tüm boyutlarıyla ve belgeleriyle tartışılıp gerçekler ortaya çıkarılmalıdır.

Kıyımcı söylemler
Osmanlı döneminde Anadolu halkına uygulanan kırımlar ve sonrasında Dersim, Çorum, Maraş, Sivas, Gazi ve Gezi olaylarındaki cankıyımları..
Bütün bunlar tarihsel geçmişte kök salıp günümüze uzanan önyargıların, acımasızlığın ve de kışkırtmacı/ kıyımcı söylemli egemenlerin neden olduğu sonuçlardır. Dersim olayları ve cankırımı, tekil ve bağımsız bir konu olmayıp geçmişten günümüze akan tarihsel süreç içerisindeki kıyımcı bir damar zincirinin en önemli halkalarından biridir.. Toplumumuz Dersim’le, Maraş’la, Çorum’la, Madımak’la yüzleşemezse, dersler alınamazsa, bu zincirin kırılma olasılığı da zordur ve bu durumda da eşitlikçi, özgürlükçü ve insan haklarının temel alındığı aydınlık bir gelecek de hayal olacaktır..

Dersim’le yüzleşmek
Dün Dersim’de bölgenin koşulları, devlet otoritesinin uygulanma biçimi ve önyargılar sonucunda ortaya çıkan ve çeşitli tekil olaylar da gerekçe gösterilerek uygulanmış olan kırıma yol açan çarpık anlayışların, sonraki dönemlerde de devam ettiğine yakın tarihimiz ve yaşadığımız dönem tanıktır..
Konu, Dersim ve etrafının hangi etnik kökenden geldiği tartışmasının da ötesinde, işbaşındaki gerici kadrolarca, “katli vacip” gördükleri bir topluma karşı girişilen acımasız uygulamalardır.. Diğer taraftan da kimileri “Dersim isyanı gerektiği gibi bastırılmıştır. İsyancıların başları ezilmiştir” gibi söylemlerle derin yarayı tekrar kanatmaktadırlar.. Uğradıkları büyük yıkım karşısında bağırlarına taş basma erdemliliğini göstermiş olan bir halkın acısına acı katmaktadırlar..
Kimileri ise bölge halkının Atatürk’e ve Cumhuriyet ilkelerine olan saygısını, sığ bir yaklaşımla “Stockholm Sendromu” olarak yorumlamaktadır. Eğer Dersim Alevi toplumu celladına âşık olsaydı, Atatürk’ün yerine önce Yavuz’un fotoğraflarını evlerine asmazlar mıydı?..
“Zamanın koşulları, feodalitenin tasfiyesi” gibi gerekçeleri öne çıkaranlara ise şunları demek gerek: “Zamanın koşulları” kavramı cankıyımlarını aklamaz..

Zamanın koşulları
Eğer kıyımlar için bu kavram gerekçe olacaksa, Nazilerin soykırımları, 70’lerde, 80’lerde fidanların asılması, aydın insanlarımızın öldürülmesi nasıl açıklanacaktır?.. Her dönemin devlet yöneticilerinin (iradeleriyle!) aldıkları kararlar vardır. Adaletten ve insan haklarından yana kararlar yerine, baskıdan ve kıyımdan yana alınan kararlar “dönemin koşulları” kavramı ile gerekçelendirilemez.. Herhangi bir tarih kesitinde koşullar ne olursa olsun, acımasızlık “acımasızlık”tır, kıyım “kıyım”dır...
Tarihimizle yüzleşmek, “o günün koşulları gereği” gerekçesinin de ötesinde, insan hak ve özgürlüklerinden yana bir bakış açısıyla gerçek bir yüzleşme olmalıdır, ki geçmişte yaşanan acıların tekrarını önleme çabası geçerli olabilsin...
Cankıyımına “Dersimde feodalitenin tasfiyesi”ni temel gerekçe gösterenler, toplumun ancak yüzde 20’sinin okuma yazma bildiği bir dönemde, feodal yapının yalnızca bir bölgede değil tüm ülkede geçerli olduğu gerçeğini göz ardı etmektedirler. Kaldı ki Dersim olaylarından önce, Cumhuriyete karşı gerçek bir “isyan” niteliğinde olan kalkışmalar bastırılırken, yalnızca kalkışmayı örgütleyen kadrolar cezalandırılmıştır.
Dersim’de ise halka karşı uygulanan kırım ve bunları yapanların kafa yapısı, derinden sorgulanması gereken olgulardır..
“Bunlar zaten Osmanlı döneminde de hep sorun çıkarırlardı, çıban başıydılar...” söylemindekiler ise şunun da yanıtını vermeliler: Şeyh Bedrettin, Pir Sultan, Yunus Emre, Köroğlu, Atçalı Kel Mehmet de Osmanlıların acımasızlıklarına, kıyımlarına karşı çıkmışlardı. Onlar da mı bozguncuydu?.. Eğer öyleyse, bu kişilere Çağan Ali’nin bir dörtlüğü ile seslenmek gerek:

Halkı için Pir Sultan’lar asıldı
Gönül defterine bir bir yazıldı
Boşuna mı Nesimi’ler yüzüldü
Yanar Anadolum sana yanarım.  

 

SERDAR KARSU Elektrik Müh./İTÜ

 

-

 

 

Enerji Savaşının Yeni Silahı

Kaya gazı, tortul kayaların içerisindeki fosil yakıtlardan konvansiyonel olmayan yöntemlerle elde ediliyor.

Dünya genelinde petrol fiyatlarının yüzde kırka varan düşüşünün yanında, petrol üreticisi ülkeler örgütünün (OPEC) ısrarla üretimi kısmayacağı yönünde yaptığı açıklamaların perde arkasına bakıldığında, güç dengelerinin yeniden şekillendirildiğini göreceğiz!

Petrol fiyatı neden düşüşte?
Dünya ekonomisi 2007 yılında ortaya çıkan finansal krizin uzun dönemli olumsuz sonuçlarıyla mücadele ederken petrol fiyatları düşüşünün arkasındaki planlayıcısının ABD olması, hedefine Rusya ve Çin’i alması yeni bir buhran olasılığını korkunç-gerçek olarak gündeme getirdi. OPEC’in petrol üretimini kısmamasının altında yatan ve ekonomi yazarları tarafından kabul gören bir senaryoya göre; Kuveyt ve Suudi Arabistan başta olmak üzere, temel petrol üreticisi ülkeler kaya gazının piyasalardan silinmesi için üretimi artırıp fiyatı düşük tutmaktadır; oysa bu iki ülke ABD’nin en sadık müttefikleri olmasından dolayı proje gerçekçi değildir.

Kaya gazı üretimi
Kaya gazı, petrol ve doğalgaz yataklarından farklı olarak tortul kayaların içerisindeki fosil yakıtlardan konvansiyonel olmayan yöntemlerle elde ediliyor. Yeraltı ve yerüstü su kaynaklarındaki cıva kirliliği, erozyon, sülfürlü gaz emisyonları, hava kirliliği gibi olumsuz çevre etkileri biliniyor. Kaya gazının çıkartılmasında kullanılan yüksek hacimli “hidrolik kırma” teknolojisinin çevresel etkilerinin üzerinde durulması yaşamsal bir zorunluluktur! Bu teknolojide daha fazla su ve kimyasal kullanılmasına rağmen, üretim petrol ve doğalgaza göre daha düşük olmaktadır. Jeolojik sahaların seçilmesi ve hidrolik kırmada kullanılan kimyasal akışkanların uzun süre yeraltında kalmasına bağlı belirsizliklerin soruları yanıtlanamıyor!

Rusya’nın durumu
Avrupa doğalgazının yüzde otuzunu tek başına karşılayan Rusya, değişen / değişecek dengelerin kendini zora sokacağını hissetmekte. Doğalgaza bağımlı ülkelerin kaya gazına yönelmesi ve Rusya’ya bağımlılıktan kurtulmaya başlaması, bu ülkenin ekonomik geleceğinin yıkımına yol açar. Ukrayna ve Kırım’dan dolayı Avrupa ve ABD’yi karşısına alan Rusya, düşen petrol fiyatlarından dolayı da yakın gelecekte zor günler yaşayacaktır.

Alternatif kaynak
Alternatif enerji kaynağı olarak kaya gazının seçenek durumuna getirilmesi, dünyaya karşı oluşturulan yıkımın yeni bir cephesidir sadece! OPEC ülkeleri ve ABD’nin dünya üzerinde yeni bir hegemonya kurma projesi, Arap Baharı ile başlatılan ve enerji kaynaklarının ele geçirilmesi ile sonuçlanan savaşların; IŞİD’in yenilgiye uğratılmak istenmemesi; Suriye’deki rejimin yıkılması veya devamı konusundaki bilinçli kararsızlık; Çin ve Rusya’nın petrol fiyatlarındaki düşüşle durağanlığa sürüklenmesi tartışılmaz bir gerçekliktir!
Yenilenebilir enerji kaynakları olarak güneş enerjisi, rüzgâr enerjisi, biyokütle enerjisi, jeotermal enerjilerin seçimi, bir ülkenin darbe ile sömürgeleştirilmesini, ekonomik krizlerin öznesi olmayı ve kırılgan piyasaları, insancıl felsefesinden dolayı reddetmektedir! Teslim olmadan özgür yaşamanın başka bir yolu yok çünkü!  

BAYRAM SARI Yazar



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları