Olaylar Ve Görüşler

Depremi anımsamak

16 Ağustos 2015 Pazar

17 Ağustos 1999 depremindeki büyük can ve mal kayıplarını, ekonomik kayıpları, sosyal ve psikolojik travmaları bir kez daha yaşamamak için hem hükümette hem kamuoyunda deprem bilinci sürekli uyanık tutulmalı ve depremle mücadele sürekli ve sürdürülebilir hale getirilmelidir.

17 Ağustos 1999 depremi öncesinde, bilim insanları tarafından İstanbul için olası bir büyük deprem uyarıları yapılıyor olmasına karşın, Türkiye’nin gündeminde deprem diye bir konu yoktu. Çünkü bilim insanlarının uyarıları o dönemin hükümetleri ve ilgili kurumları tarafından kulak ardı ediliyor ve dikkate alınmıyordu.
O kadar ki, olası bir depremde depremzedelere yardım için kullanılmak üzere afet fonunda toplanan paralar bile dönemin hükümetleri tarafından, “depremin ne zaman olacağı belli değil, belki de hiç olmaz” düşüncesiyle, başka alanlarda başka amaçlar için kullanılmıştı. Nitekim 17 Ağustos 1999 depremi olduğunda afet fonundaki para yalnızca 500 TL idi ve o günün gazete manşetleri de “Depreme hazırlıksız yakalandık” şeklindeydi.
Afet İşleri Genel Müdürlüğü verilerine göre 17 bin 280 kişinin yaşamını yitirdiği, 44 bin kişinin yaralandığı ve Türkiye ekonomisine 8,5 milyar dolar zarar verdiği söylenen 7.4 büyüklüğündeki 17 Ağustos 1999 depreminden sonra ise deprem konusu iki-üç yıl Türkiye gündeminin başına oturdu.

Kararlar uygulanmadı!
Hemen her gün sabahtan akşama kadar yazılı ve görsel basında hep deprem konusu yer aldı. Bilim insanlarıyla, deprem uzmanları ile röportajlar yapıldı, açık oturumlar düzenlendi. Bu defa gazete manşetlerinde “Depremi unutmadık, unutturmayacağız” sloganları yer aldı. Deprem konferansları, kongreler düzenlendi. Göstermelik birkaç deprem tatbikatı yapıldı. Hepsinden daha önemlisi, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez çok geniş katılımlı bir Deprem Şûrası toplandı; Türkiye’de depremlerle mücadele konusunda çok önemli kararlar alındı ancak onların hiçbiri bugüne dek ne yazık ki uygulanmadı.

Yalnızca 1 gün mü?
Depremle mücadele süreklilik gerektirir. Çünkü dünyanın en aktif deprem kuşaklarından biri olan Alp-Himalaya Deprem Kuşağı üzerinde bulunan Türkiye’de büyük depremlerin nerede, ne zaman olacağını önceden kestirebilmek, bugünkü teknoloji ile ne yazık ki olanaklı değil.

Sürekli tedbir
Bu nedenle, hem hiç deprem olmayacakmış gibi hem de hemen yarın olacakmış gibi depremle mücadele konusunda yapılması gereken çalışmalar, alınması gereken önlemler hiç zaman yitirmeden hemen alınmalı ve deprem bilinci sürekli uyanık tutularak mücadelenin sürekliliği ve sürdürülebilirliği sağlanmalıdır.
Bu konuda sivil toplum kuruluşlarımıza ve özellikle de sosyal medyaya önemli bir görev düşmektedir. Depremle mücadele konusu kamuoyu gündeminde sürekli canlı tutularak hükümetin depremle mücadele konusunda yapılması gerekenleri ve alınması gereken önlemleri bir an önce yapması ve alması için sürekli bir kamuoyu baskısı oluşturulmalıdır. Çünkü bırakın gündemini, AKP hükümetinin parti programında bile depremle mücadele diye bir konu yoktur.

Rantsal dönüşüm
Türkiye’de depremle mücadele konusunda alınması gereken önlemlerin başında depreme dayanıksız yapıların bir an önce depreme dayanıklı hale getirilmesi ya da yıkılıp yeniden yapılması gerekir. AKP hükümeti tarafından bu amaçla bazı büyük kentlerde başlatılmış olan “Kentsel Dönüşüm” projeleri, ne yazık ki, ilgili belediyelerce kentsel dönüşümden çok ‘Rantsal Dönüşüm’ projeleri haline getirilmiştir.
Türkiye 7.4 büyüklüğündeki 17 Ağustos 1999 depreminden bu yana geçen 16 yıl boyunca, çok şükür ki, o büyüklükte bir deprem yaşamadı diye rehavete kapılıp depremle mücadeleyi elden bırakmamalıdır.
Türkiye gibi aktif deprem bölgelerinde uzun süreli depremsiz dönemler her zaman hayra alamet değildir.
Çünkü bu sismik sessizlik aktif fay zonlarının her hangi bir noktasında sürekli bir gerilim ve enerji birikimine işaret eder. Sessiz geçen bu süre ne kadar uzun olursa o noktada o kadar büyük gerilim olur ve enerji birikir.
Sonuçta o noktada meydana gelebilecek bir kırılma ile o noktada birikmiş olan büyük gerilimin boşalması ile açığa çıkacak olan büyük enerji o noktada çok büyük bir deprem oluşturacaktır.
Prof. Dr. K. Erçin Kasapoğlu 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları