Olaylar Ve Görüşler

Demokrasi ve yolsuzluk

09 Ağustos 2015 Pazar

Yolsuzluk genel olarak kamu gücünün özel çıkarlar amacıyla kötüye kullanılması olarak tanımlanır. Yolsuzluk maddi olabildiği kadar nepotizm, patronaj ilişkileri, adam kayırma, partizanlık biçiminde de görülebilir.

 

Burada söz konusu olan kamusal gücün bireysel ya da özel çıkarlar yönünde kötüye kullanılmasıdır. Kamusal gücün kaynağında ve meşruiyetinde hukuk kuralları temel olmalıdır.
Kamu gücünün kullanılması sırasında evrensel hukuk kurallarına aykırı davranılması, hukuk devletinin ayaklar altına alınması demektir.

Yolsuzluk ve toplum
Hukuk devleti kurallarının geçerli olmadığı bir toplumsal düzende ise adaletten söz edilemeyeceği gibi demokrasiden ve eşitlikten de söz edilemez. Bu açıdan bakıldığında bir toplumda yolsuzluğun geldiği nokta ile demokratik toplumsal yapı arasında sıkı bir bağ olduğu görülür.
Bundan ötürü yolsuzluk ile toplumsal örgütlenme biçimi arasında derin bir ilişki vardır.
Key, Merton, Abueva, Bayley, Leff gibi bazı siyaset bilimcileri yolsuzluğun bir toplum üzerinde olumlu etkilerinin de gözlemlenebileceğini savunmaktadırlar.
Bu düşünürlere göre yolsuzluklar kargaşa, devrim, darbe gibi siyasal hareketleri önlemede bir yol olarak düşünülebilir.
Ama bu durumda aksi bir görüş olarak yolsuzluğun var olan durumun yani statükonun devam etmesini sağladığı da söylenebilir. Söz konusu siyaset bilimcilerinin savunduğu bir diğer görüş ise, farklı çıkar gruplarının, toplumsal ve etnik kümelerin sisteme yolsuzluk yoluyla daha kolay entegre edilmesi olarak karşımıza çıkıyor.
Böyle bir durum ise söz konusu toplumun çoğulcu, demokratik, eşitlikçi yöntemlerle yönetilmediğinin bir ifadesi olmaktadır.

Demokratik kültür
Gerçekten bir toplum ne kadar çoğulcu, eşitlikçi ve demokratikse farklı çıkar gruplarının, toplumsal ve etnik kümelerin sisteme entegre edilmesinde yolsuzluğun bir çare, yol olarak görülmesi de o denli zayıflayacaktır. Bu demektir ki yolsuzluğun yerleşik, yaygın bir olgu durumuna geldiği toplumlarda demokratik bir kültürden de söz edilemez.
Yolsuzluk aynı zamanda bir toplumda eşitlik ilkesini de ortadan kaldırmakta, eşitsizliklere yol açmaktadır.
Yolsuzluğun toplumun temel denge unsuru olarak algılanması gibi bir yanılgıya düşülmesi, vatandaşlar arasındaki eşitlik ilkesine de aykırıdır.
Bu durumda sıradan, dürüst vatandaşlar bir kenara itilmekte ve hizmetler asıl gereksinim duyanlara ulaştırılamamaktadır.
Hukuk devleti anlayışının yara almasında ve yurttaşların kamu kurumlarına olan güveninin azalmasında ya da yok olmasında da yolsuzluk etkilidir.
Bu durum ise ulusal bütünlüğü, birlik ve beraberliği bozucu bir etkiye yol açar.

Peki, maliyeti?
Yolsuzluğun ekonomik maliyeti de vardır. Ekonomik aktörler yaptıkları yolsuzluğun maliyetini mal ve hizmetlere yansıtarak, yurttaşların bu mal ve hizmetleri daha pahalı satın almalarına yol açmaktadırlar.
Bu bakımdan yurttaşlar için yolsuzluk pahalı hizmet demektir. Ayrıca hızlı nüfus artışı ve çarpık kentleşme de hizmetlere olan talebi artırdığından yolsuzluğun yaygınlaşmasını tetiklemektedir.
Uluslararası Para Fonu’nun tahminlerine göre Türkiye’ye yolsuzluğun maliyeti ise 2015 yılı rakamları göz önüne alındığında 40 milyar dolar civarında tahmin edilmektedir.
Bu bakımdan yolsuzluk, vatandaşın ödediği vergi dışında yolsuzluğu da finanse etmesine yol açmakta bu durum ise gelir dağılımı adaletsizliğine ve kamusal hizmetlerin daha pahalı olmasına yol açmaktadır.
Avrupa Komisyonu’nun Şubat 2014 yılında yayımladığı AB Yolsuzlukla Mücadele Raporuna göre dünyada sadece rüşvete ayrılan paranın yıllık 1 trilyon doları bulduğu tahmin edilmektedir. Bir başka araştırmada ise yolsuzluk düzeyinde yüzde 1’lik bir artışın büyüme oranını yüzde 0.72 azalttığı ortaya çıkmıştır.

Son söz
Bu bakımdan bütün bu unsurlar göz önüne alındığında yolsuzluğun önlenmesi için toplumun daha demokratik, daha eşitlikçi, daha çoğulcu ve şeffaf olması gerektiği belirgin bir biçimde ortaya çıkmaktadır.  

Yrd. Doç. Dr. Ayşe Atalay
Emekli Öğretim Üyesi



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları