Olaylar Ve Görüşler

Çözüm Sürecinin İlkeleri

10 Nisan 2015 Cuma

Türkiye’nin en önemli sorununu görmezlikten gelen bir seçim kampanyası yürütmek olanaksız. Kürt oylarının kritik bir nitelik taşıdığı bu seçimde konu büsbütün önem kazanıyor.

 

Seçim kampanyalarında siyasal partilerin Kürt sorununun çözümüne nasıl bir yer vereceklerini göreceğiz.
Kürt sorunu Türkiye’deki demokrasi açısından çok önemli. Sorunun çözümü Türkiye’nin demokratikleşmesine sıkı sıkıya bağlı. 23 Mart’ta açıklanan 10 madde de bu bağlantıyı ortaya koyuyor.
Nevruz mesajında da altının çizildiği gibi, silahlı mücadelenin bırakılması ile 10 maddelik demokratikleşme paketi bir bütünün parçalarını oluşturuyor.
Hiçbiri ötekinin önkoşulu değil, tümü bir çözümün temel unsurları.

10 maddelik bildiri ve AKP
On maddelik pakette “demokratik siyaset tanımı”, “kimlik kavramı”, “demokratik siyasetin devlet ve toplumla ilişkisi” gibi büyük başlıklar var.
Bunların içlerinin doldurulması gerekir. Ama her şeyden önce bir demokrasi bildirisi niteliğindeki 10 madde AKP iktidarının hegemonyacı projesi ile nasıl bağdaştırılacak?
Örneğin, özgürlükleri sınırlayan, güçler ayrılığını ortadan kaldıran İç Güvenlik Paketi ne olacak?

İktidarın çözüm projesi var mı?
Kürt sorununa çözüm ararken her şeyden önce sorunun ortak bir tanımının yapılması gerekir. Sorunun ne olduğu konusunda ortak bir anlayış bulunmadan çözüm getirilebilir mi? Nasıl ki Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kürt sorunu yoktur” deyiveriyor.
Anlaşılan o ki, siyasal iktidarın çatışmasızlığın ötesinde bir çözüm projesi yok. Oysa çatışmasızlık ya da silahlı mücadelenin bırakılması bir ateşkes niteliğinde.
Barış ise sadece savaşın olmaması değil. Barış için silahlı mücadele nedeninin ortadan kalkması gerekli.
Bu da bir daha silaha başvurmaya yol açmayacak, birlikte yaşamayı sağlayacak yeni bir düzenin kurulmasına bağlı.

Sorunun kaynağı
Çözümü ararken Kürt sorununun nereden kaynaklandığına bakmak gerekir.
Sorunun pek çok boyutu bulunmasına karşın tüm boyutlarının dayandığı iki temel unsuru bulunmakta.
Bunlardan birincisi bir kimliğin, bir kültürün reddi.
İkincisi ise özgürlük anlamında eşitlik: O nedenle Kürt sorununa getirilecek nihai, kalıcı bir çözümün bu iki temel nedeni ortadan kaldırmaya yönelmesi önemli.

Çözüm nedir?
Sorunun çözümü aynı zamanda bir birlikte yaşama projesi. Birlikte yaşamak, ancak farklılıkla eşitliğin birleştirilmesiyle mümkün olabilir.
Bunun için her şeyden önce Kürt diye farklı bir kimliğin, farklı bir kültürün kabul edilmesi, tanınması ve kamusal alanda yer açılması gerekir.
Farklı kimliklerin tanınmayarak kamusal alandan dışlanması, bireyin tek tip bir kimlik giymeye zorlanması, bireyin özne olarak varlığının reddi anlamına gelir.
Birey ancak kendi kimliğinin, kendi kültürünün tanındığı konusunda bir güven duyması durumunda birleştirici bir ortak kimliği kabul edebilir. Kimliklerin tanınması için bireyler arasında iletişim gerekir. Böyle bir iletişim aynı zamanda toplumsal bağları güçlendirir ve birleştirici ortak kimliği doğurur.

Temeldeki sorun ‘eşitlik’
Türkiye’deki pek çok sorun gibi Kürt sorununun temelinde de eşitlik sorunu yatıyor. Eşitliği özgürlükle birlikte görmek gerekir.
Özgürleştirici bir eşitlik, tahakküm ilişkilerinin sona erdirilmesiyle ortaya çıkar.
Bir etnik grubun başka bir etnik grup, bir inanç grubunun başka bir inanç grubu, erkeğin kadın ya da heteroseksüelin LGBT üzerindeki egemenliği sona erdirilmeden özgürlük gerçekleşemez.
Tahakküm, bir bireyin ya da iktidarın başka bireyler üzerindeki keyfi müdahalede bulunabilme kapasitesi şeklinde tanımlanıyor.
“Tahakkümsüz özgürlük”, bireylerin ya da iktidarın başka bireyler üzerinde keyfi müdahale kapasitelerinin hukuk yoluyla denetim altına alınmasına bağlı.
Tahakkümü oluşturan güç yoğunlaşmasının doğurduğu keyfi müdahale kapasitesi.
Müdahale meydana gelmese bile böyle bir kapasitenin bulunması yeterli.
İktidar bireyler yerine seçim yapıyorsa, onlar yerine karar verip uygulatıyorsa tahakküm söz konusu olur.
Kürtlere yıllarca devlet tarafından neyin doğru, neyin yanlış olduğu söylendi.
Onlar yerine devlet karar verdi. Bu kararları uygulatmak için şiddet uygulandı.
Ancak bu tahakküm ilişkisinin sona erdirilmesiyle eşitlik ve özgürlük sağlanabilir.
Kimlik ve eşitlik, özgürlükle ilgili bu söylem sadece Kürtler için değil, çoğunluktan farklı özellikler bütün gruplar için geçerli.
O nedenle Kürt sorununun çözümü ile Türkiye’nin demokratikleşmesi birbirinden ayrılamaz. Tüm gücün tek bir elde yoğunlaştığı, hukuk devletinin ortadan kaldırıldığı, bireyin özgürlüklerinin hukuk dışı, keyfi müdahalelere açık olduğu, iktidarın tercihlerinin bireysel tercihlerin yerine geçtiği bir Türkiye’de yaşıyoruz.

AKP’nin amacı
İktidarın Kürt sorununun demokrasi yoluyla çözümü gibi bir amacı yok.
Tersine bu tahakküme karşı duran Kürt siyasal direnişini ortadan kaldırmak ve Kürtleri dinsel bağlılıklar yoluyla tahakküm projesinin parçası yapmak istiyor.
Tüm demokrat güçlerin birleşerek tahakkümcü iktidara son vermek, özgürlük ve eşitlik temelleri üzerinde yeni bir Türkiye’yi inşa etmek için ortak bir çaba içerisine girmelerine her zamandan daha fazla gereksinim var.
Kürt sorununun çözümünü de bu çerçevede görmek gerekir.  

RIZA TÜRMEN CHP İzmir Milletvekili

 

-

 

Eğitimdeki Kılık-Kıyafet Karmaşası

 

Kılık kıyafetinden dolayı Yalova Valisi Selim Cebiroğlu’nun hakareti sonrasında, eğitimcilerin durumu protesto ettikleri yürüyüşe katılan Öğretmen Halil Serkan Öz; hangi stres ve sıkıntıyı yaşadı bilinmez, yaşama veda etti.

Bu konu, bir valinin tavrı ve öğretmenlerin buna tepkisi olmaktan ötede, ülkeyi, kendi anlayışlarına göre düzenlemeye çalışan iktidar ve onun bu konuları şekillendirmekle görevli bakanlığının, eğitimde yarattığı karmaşanın ölümle biten acı bir sonucudur.
Milli Eğitim Bakanlığı, hükümetin geleceğe dönük Yeni Türkiye oluşturma çabasının ana mekânıdır.
Acı olay, ülkemizin son 20- 30 yılına damgasını vuran türbanın, kamuda ve özellikle de okullarda yarattığı olgunun son aşamasıdır.

Sivil itaatsizlik eylemleri
Hükümetin en yakın çalışma organı olan Eğitim Bir-Sen, iki yıl kadar önce tam bir danışıklı dövüşle, okullara türban serbestliğini getirme amaçlı sendikal eylem başlattı.
Birkaç sendika dışında bütün eğitim işkolu sendikaları, bu eyleme okullarda öğretmenlerin kıyafet özgürlüğü bağlamında destek verdi.
Bu sivil itaatsizlik eylemi sonucunda, erkek ve kadın bütün öğretmenler için istenilen kılık kıyafet serbestliği sadece kadın öğretmenlere türban özgürlüğü ile sınırlı kalınca, eyleme destek veren sendikalara üye erkek öğretmenler, kandırılmışlık psikolojisi ile eylemlerine serbest kıyafetlerle devam etti.

Valinin tavrı
Yalova Valisi’nin, kendisini bu makama atayan hükümetin getirdiği kılık kıyafet karmaşasını görmeyip, geleneksel devlet memuru kıyafeti dışında görev yapan öğretmeni içine sindiremediği anlaşılmaktadır.
Hükümet ve Milli Eğitim Bakanlığı bir özgürlük biliyordu, o da kamuda türban serbestliği idi. Bakanlık, bunun yasal dayanağı olan yönetmeliği türbanlı kadın öğretmenler için çıkarmış, erkek öğretmenlerin isteğini ise görmezden gelmiştir.
Öğretmenimizin yaşamını sona erdiren acı olayın, halen hükümet ve bakanlık katında karşılık bulmaması da ayrıca düşündürücü ve üzücüdür.
Öğretmenlerin bir bölümü görevlerine halen kot pantolongiyerek kravatsız ve sakallı halleri ile gelmekte ve bu durum, sendikal bir eylem olarak kamu yönetimince bir işleme tabi tutulmadığı halde, karmaşayı ortadan kaldıracak bir düzenleme de yapılmamaktadır.
Yalova Valisi’nin, öğretmenin giyim-kuşam veya sakallı halinden memnun olmadığı için yaptığı hakarete varan azarlama ve onur kırıcı davranışı, astı olan öğretmen yerine, bu karmaşanın esas kotaranı olan, bakanlık ve hükümet nezdinde sonuçlandırma yoluna gitmesi beklenirdi.
Olan öğretmenimize olmuştur.
Bundan böyle okullarda istediği gibi giyinmek isteyen erkek öğretmenleri, geleneksel kamu görevlisi kılık ve kıyafetinde göremeyecek olan yetkililer, Vali Bey’in yarattığı acı sonları üretmeye devam edeceklerdir.
Yitirdiğimiz öğretmenimize Allah’tan rahmet, ailesine ve tüm öğretmenlerimize başsağlığı dilerim.

RASİM AKKAYA Eğitimci

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları