Olaylar Ve Görüşler

Çocuk işçi ayıbımız!

17 Aralık 2015 Perşembe

TÜİK, Türkiye’nin korkunç çocuk işçi gerçeği raporunu açıkladı. Bütün saptırmalara karşın, TÜIK tarafından saklanamayan gerçekler su yüzüne çıkıyor. Ülkenin korkunç çocuk işçi gerçeğini acı bir şekilde ortaya koyuyor.

 

8 milyon çocuk çalışmak zorunda ve okul yaşamına son vermiş bulunuyor. Oysa DİSK’in açıkladığı rakamlar daha da korkunç; Türkiye Çocuk İşçiliği Gerçeği Raporu (DİSKAR)’ nda açıklanan gerçekler yüz kızartıcı ve çocuk emeğinin en yoğun sömürüldüğü ortada duran yıkılası bir gerçek. Yine raporda, çocuk işçiliğinin ev içine kaydığı ortaya çıkıyor. Ev halkı için alışveriş yapma, çamaşır, bulaşık yıkama, ütü yapma, küçük kardeşlere ya da hasta yakınlara bakma, temizlik, eşyaları tamir etmek gibi işler istihdam içinde bile değerlendirilmiyor. 1999’da bu sayı 4 milyon 447 bin iken, 2012’de 7 milyon 503 bine çıkmış durumda. Bu durum da çocuklar okul dışına kolayca düşüyor demek oluyor.
Sonuçta, 5-7 yaş arası istihdam ve ev işlerinde çalışan çocukların toplan sayısı 8 milyon 397 bin rakamını buluyor. TÜİK sonuçları daha farklı açıdan ele almakta, 6-17 yaş grubundaki çocuk sayısı, 2012 yılı ekim, kasım ve aralık aylarında uygulanan çocuk işgücü anket sonuçları; 15 milyon 247 bin kişi. Bu gruptaki çocukların yüzde 66,5’i kentsel, yüzde 33,5’i kırsal kesimde yer alıyor. 6-14 yaş grubundaki çocukların yüzde 97,2’si ve 15-17 yaş grubundaki çocukların ise yüzde 74,7’si okula devam etmiyor. Çalışan çocukların yüzde 49,8’i bir okula devam ederken, yüzde 50,2’si herhangi bir okula gitmiyor.

Boynumuzdaki ip!
Fethiye’de berber tarafından cezalandırılmak amacıyla boynuna ip bağlanarak motosiklet arkasından koşturulan çocuk çırağın medya ve yazılı basına yansıyan görüntüleri, çok fazla tartışılmadan berberin özür dilemesiyle kapandı gitti. Bu onur kırıcı olay toplumun yaşamakta olduğu travmayı, her alandaki çürümüşlüğünü sergiliyor. Yoksulluğun buz kadar keskin yüzünü, o güzelim çocuklarımız küçücük omuzlarında taşıyor.
Çoğu zamanda yenik düşerek, kara deliklerde yıldızlar gibi kayıp gidiyorlar. Kimi daha kundaktayken çöplüklere atılıyor, kimisi de çöplüklerde anne sırtında, anne kucağında buz kesen köşelerde, azgın dalgalarda mülteci diye yitip gidiyor. Yaşama tutunup filizlenip ayağa kalkanlar da; bir gün karanlık yaşamın zaman tünelinde kayboluyor. Talihsizliklerine takılıp yanıp gidiyorlar; ya boyunlarına ip geçirilerek ya da çöp toplayan ailesiyle yol ortasında taşıt altında kalarak kurban oluyorlar. Bu çocuklar ne olacak? Yazık değil mi ülkenin bu güzel çocuklarına? Kafa kesen, insan kalbi, ciğeri yiyen teröristler kadar değer verilmeyen bu değerli zenginlikleri sokağa terk etmek, eğitimden yoksun bırakmak, onların küçücük omuzlarına acımasız yaşam mücadelesi yıkmak, yazık değil mi? Bir an önce ülkeyi sosyal ve kamusal bir iktidara kavuşturarak çözmek gerekmiyor mu?

Kaçınılmaz olan...
Sokaklar çocuk dilencilerle dolu. Kendisinden büyük ayakkabı boya sandıkları omuzlarına asılmış; mendil satıp para toplayan, okul dışına atılmış, kimsesiz ya bir kadın ya da bir erkeğin elinden tutarak dilenci durumda olan, yalınayak, yırtık pırtık giysilerle dolaştırılan çocuklar... Çöplüklerde, parklarda yatıp kalkan, ömrünü geçiren, okul dışına savrulan çocuklar... Devlet diye bir varlık ortalarda görünmüyor. Bu çocuklara ve ailelerine belediyeler dahi isteseler sahip çıkabilirler. Bireyci, çıkarcı mafya, tarikat iktidarı... Bu nedenle bu acımasız sömürü düzeninin çirkef yapısının yıkılıp gitmesi şart olmalı...
Devletin, kamunun, toplumcu, halkçı bir düzenin koruyucu kollarının bu ülkenin en değerli çiçeklerini sarması gerek... Yazık, bu çiçekler ölmemeli. Çocuklarımız bu tür anketlerin malzemesi yapılmamalı. İnsanlığın devrimci elleri daha fazla gecikmemeli...

ORHAN ÖZKAYA
E. Tapu-Kadastro Gn. Md.
Yrd. / Arş. Yazar

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları