Olaylar Ve Görüşler

Atatürk ve çevre

01 Ağustos 2023 Salı

1997 yılının şubat ayında Amerika televizyonlarında bir haber veriliyordu:

New York’ta 42. sokaktaki bir bina kaydırılarak taşınıyordu. Bölgede yaşanan trafik sorunundan dolayı bina, temeline kurulan raylar üzerinde bulunduğu yerden 5-6 metre ileriye taşınmıştı. Oysa bu işlem yıllar önce, 1930’da Atatürk tarafından düşünülmüş ve Türkiye’de gerçekleştirilmişti. Hem de binanın yerinin değiştirilmesi işlemi trafiğin açılması için değil bir ağacın dalının kesilmesini önlemek için yapılmıştı.

1930 yılında Yalova’daki çiftliğe gelen Atatürk, orada bulunan köşkün bahçesinde kahvesini içerken bahçıvanının elinde bir testere ile binanın yanındaki çınar ağacına merdiven dayayıp ağaca çıktığını görür. Bahçıvana ne yaptığını sorunca, çınar ağacının çok büyüdüğünü, köşke çok yaklaştığını ve zarar vereceğini söyler. Ağacın dallarını kesip köşke zarar gelmemesini sağlayacağını söyler. Bunu duyan Atatürk, “O ağaç kalacak, bina kaydırılacak” der.

Bina üç gün süren bir işlemle çınar ağacından 4.80 metre ileri taşınır.

Atatürk’ün “bir ağacın zarar görmemesi için...” yaptırdığı bu çalışma, “çevreyi ve doğayı koruma” kavramlarının dünyada konuşulmaya başlamasından en az 40 yıl evvel gerçekleşmiştir. Çevreyi koruma amacıyla kurulan dünyaca bilinen Greenpeace örgütünün kuruluş yılı 1971’dir.

“Tabiata saygı aklın vicdanıdır”

“Ağaçsız toprak vatan değildir”

diyen Atatürk dünyadaki ilk çevreci devlet başkanıdır.

Atatürk Orman Çiftliği örneği

1925 yılında “Milli ekonominin temeli ziraattır” sözünü yaşama geçirmeye başlayan büyük önder, Ankara’da yerli ve yabancı birçok tarım uzmanını köşke davet eder. Onlara Ankara’nın yanı başında büyük bir çiftlik kurmak istediğini, bunun için uygun yer aramalarını söyler. Araştırmaları bitince sonucu büyük öndere sunarlar. Atatürk, harita üzerinde bugünkü çiftliğin olduğu yeri işaret edip “Burayı gezdiniz mi” diye sorar. Uzmanlar ise “Bu yerin, çiftlik kurulması için gerekli vasıflardan hiçbirini taşımadığını, bataklık, çorak ve fakir bir yerle karşı karşıyla olduklarını” belirtirler. Atatürk’ün cevabı kısa ve net olur: “İşte istediğimiz yer böyle olmalıdır. Ankara’nın kenarında, hem batak, hem çorak, hem de fena yer. Bunu biz ıslah etmezsek, kim gelip ıslah edecektir?”

1925 yılında tek ağacı bile olmayan bir alanda kurulan Atatürk Orman Çiftliği 1935 yılında sayısı altı milyonu geçen ağacıyla, bilgili çiftçi yetiştirmede ülkeye önderlik etmiştir.

Atatürk Orman Çiftliği, Atatürk’ün bütün dünyanın yıllar sonra öneminin farkına vardığı bir diğer çalışmasına daha sahne olmuştur: Biyoyakıt.

Biyoyakıt, bitkilerden ve hayvansal atıklardan elde edilir. Bitkiler özel olarak biyoyakıt üretmek üzere yetiştirilirler. Biyoyakıtlar, yenilenebilir biyolojik kaynağa dayanması, yakıldığında çok düşük emisyonlara sebep olması, çevre dostu olmaları ve ucuz maliyetleri açısından büyük önem taşırlar.

1937 yılında Belçika’da patenti alınan biyodizelin önemi Atatürk tarafından anlaşılmış, bu konudaki öncülük ettiği çalışmaların Türkiye de 1930’larda gerçekleştirildiğinin belgeleri bulunmaktadır.

1942 yılında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin benzin ihtiyacının yüzde 20’si kendi ürettiğimiz biyoyakıtla karşılanmaktaydı.

Çevre ile ilgili bazı çalışmalarına değindiğimiz Atatürk’ün 1938 yılında Dolmabahçe Sarayı’nda yaşamı sona ererken son gördüğü görüntü yatağının karşısında asılı olan en sevdiği tablo olmuştur. Tablo Richard Alexandrovich Berghol’ın yapığı doğanın güzelliklerini gösteren “Dört Mevsim ” isimli tablodur.


FEHMİ GERÇEKER - YAPIMCI, YÖNETMEN



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları