Olaylar Ve Görüşler

AŞIRI SAĞIN YÜKSELİŞİ VE SOL - DOĞAN ERGENÇ

03 Temmuz 2024 Çarşamba

6-9 Haziran 2024 tarihleri arasında Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri yapıldı. Bu seçimlerin en dikkat çekici sonucu, “aşırı sağcı” partilerin güçlenmesi oldu. İtalya, Fransa, Avusturya gibi ülkelerde bu partiler birinci sıraya yerleştiler. Almanya’da ise AfD (Almanya için Alternatif Partisi) ikinci parti oldu.

Hiç kuşkusuz, bu partiler arasında kimi farklılıklar bulmak olanaklı. Ancak onların birçok ortak özelliği de var. Bu partiler, temsili liberal demokrasinin değerleriyle çatışma içindeler. Avrupa Birliği’ni ülkelerinin egemenliğine bir tehdit olarak görüyorlar. Irkçı, yabancı karşıtı bir anlayışa sahipler. LGBTİ+ bireylerin haklarını tanımıyorlar. Kürtaj karşıtılar.

İKİ TEMEL NEDEN

Peki, nereden çıktı bu partiler? Hangi koşulların ürünü olarak güçlendiler? Elbette bu partileri güçlendiren birçok nedene vurgu yapılabilir. Ancak temel olarak iki nedenle aşırı sağcı partilerin güçlendiğini söyleyebiliriz:

1. Özellikle, 1980’lerden itibaren yaşama geçirilen neoliberal politikalar ciddi eşitsizlikler yarattı. Neoliberal dönemde, refah devletine, işçi sınıfının kazanımlarına ciddi bir saldırı gerçekleşti. Dahası, kapitalizmin 2008 yılında girdiği kriz, eşitsizlikleri daha da derinleştirdi. Aşırı sağ partilerin yükselişinde bu sürecin önemli bir payı vardır.

2. “Küreselleşme” döneminde, insanların bir yerden başka bir yere hareket etmesi, yani göç etmesi hiç olmadığı kadar yoğunlaştı. Özellikle, yoksul Güney ülkelerinden zengin Kuzey ülkelerine doğru bir insan akışı gerçekleşiyor. Bu durum, göç alan ülkelerin yerli halkında bir korku yaratıyor. Yerli halk, göçmenleri refahları, kültürleri ve güvenlikleri için bir tehdit olarak görüyor.

İşte “aşırı sağcı” partiler böyle bir ortamda güçleniyorlar. Bu partiler, yoksulluk ile göç arasında bir neden sonuç ilişkisi kuruyorlar. Neoliberal politikaların mağdur ettiği yoksul kesimlere şöyle sesleniyorlar: “Refah kaybının nedeni, yoksulluğun nedeni, ülkemize gelen yabancılardır. Yabancıları göndereceğiz ve böylece kaybettiğiniz refahınızı yeniden kazanacaksınız.”

KİMLİK SİYASETİ

Tabii burada şu soru akla geliyor: Neoliberal politikaların yoksullaştırdığı kitleler neden sol partilere oy vermek yerine aşırı sağ partilere oy veriyorlar? Çünkü sol uzun zamandır işçi sınıfının taleplerini unuttu, sınıf politikasının yerini “kimlik politikası” aldı. Örneğin geçmişte, sol partileri “yeni toplumsal hareketleri” görmezden gelmekle suçlayan politik kuramcı Chantal Mouffe dahi işçi sınıfının taleplerinin ihmal edildiğini söylüyor. Şu sözler ona ait: “Ernesto Laclau’yla beraber ‘Hegemonya ve Sosyalist Strateji’yi yazdığımızda, sol siyasetin meselesi ‘yeni toplumsal hareketler’in taleplerinin farkına varmaktan ve onların talepleriyle daha geleneksel işçilerin taleplerini eklemleme ihtiyacından ileri geliyordu. Şimdilerde bu talepler tanınma ve meşruiyet açısından önemli ilerlemeler kaydetti ve büyük bölümü sol siyasetin gündemine girmiş durumda. Aslına bakarsanız, bugünkü durumla bizim otuz sene önce eleştirdiğimiz durum arasında zıtlık olduğu ve ihmal edilenin artık ‘işçi sınıfı’nın talepleri olduğu söylenebilir.”

Sosyal demokratlar ve sosyalistler sınıf politikasını öne çıkardıklarında, “emek-sermaye çelişkisini” hatırladıklarında, aşırı sağcı partilerin zayıfladığı ve yoksul kesimlerin yüzünü tekrar sola döndüğü görülmektedir. O zaman yapılması gereken açıktır: Sol, uzun süredir terk ettiği sınıf politikasına geri dönmelidir. Neoliberal politikalarla arasına ciddi bir mesafe koymalıdır. Ancak böyle bir politikayla aşırı sağcı partilerin güçlenmesi engellenebilir.

DOĞAN ERGENÇ

SOSYOLOG



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları