Olaylar Ve Görüşler

AKP ve demokrasi - Erol Türk

17 Ağustos 2024 Cumartesi

Demokrasi bir devlet veya hükümet sistemidir. Demokrasinin kökleri eski Yunan düşünce sistemine dayanır. Rönesans ve yeniçağda dini, felsefi, hukuki ve siyasi mahiyette çeşitli kaynaklardan beslenerek önce İngiltere ve Amerika’da daha sonra Fransa’da ve diğer Avrupa ülkelerinde benimsenen bir siyasi rejim olarak kabul edilmiştir.

Klasik siyasi demokrasi, belli bir ideolojiye dogmatik bir zihniyetle bağlı olmadığı gibi kendi ideolojisine aykırı fikir ve düşüncelere saygı gösterir ve bu tür düşüncelere de yaşama hakkı tanır. Çünkü demokratik rejimlerde, herkesin düşündüğünü açıklama ve yazma özgürlüğüne doğuştan sahip olduğu inancı hâkimdir. Halkın tercihine göre iktidara gelen ve halkı temsil eden veya etmeyen her düşünce ve kanaati eşdeğerde kabul eder. Kısaca klasik demokrasi dogmatik değil, çoğunluğun düşüncesine saygı gösteren bir ideolojiye sahiptir. 

Toplumların sosyal, hukuki ve siyasi hayatın ana temelini teşkil eden demokrasinin amacı, insanın ve bunun tecellisi olan özgürlüğünün kutsallığı fikridir. Ancak demokrasi hem bir amaç ve hem de bir vasıta bildiği özgürlüğü yok etme özgürlüğüne yaşam hakkı tanımaz.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra İtalya ve Batı Almanya anayasalarında özgürlükleri yok eden faşist düşüncelerin yeniden hortlamasını önleyici hükümler konmuş, anayasa ve anayasal düzeni korumak için anayasa mahkemeleri kurulmuştur.

KEYFİ YÖNETİM

Demokratik rejim sayesinde iktidara gelen ve 22 yıldır ülkeyi yöneten AKP, anayasal demokratik düzeni kökten değiştirdi. Demokrasiyle ilgisi olmayan, hukuk tanımayan dinci bir ideolojiyi topluma dayatmaya, giderek otokrat bir tek adam yönetiminde ülkeyi sonu belirsiz karanlık bir bilinmezliğe sürüklemektedir. Demokratik rejimi korumak üzere kurulan Anayasa Mahkemesi’nin kararları tanınmıyor. Anayasanın laiklik ilkesine açıkça aykırı olmasına rağmen dinsel eğitimde ısrar ediyor, keyfi atamalarla liyakat sistemi dışlanıyor, biat edenler hak etmedikleri makamlara getiriliyor. İletişim araçları yasaklanıyor, televizyon kanalları RTÜK eliyle cezalandırılıyor. Denetim sistemi çalıştırılmadığı için yolsuzluklar araştırılmıyor. 

Demokratik rejimin koruyucu organları susuyor. Son yüksek askeri şura (YAŞ) toplantısında görüldüğü gibi ordu, tehlikeli bir şekilde siyasallaştırılıyor. Atatürk 1924 yılında, Kurtuluş Savaşı’nda beraber çalıştığı komutan arkadaşlarına “Ya orduda kalın ya da üniformalarınızı çıkarın öyle siyaset yapın” demiştir. Çünkü siyasallaşan ve tarikatların emrine giren ordunun ülkeyi nasıl bir felakete sürüklediğini bizzat görmüş ve yaşamıştı. Ne yazık ki iktidarın 15 Temmuz darbesinden ders almadığı görülüyor. Ordu içinde bazı tarikatların komutanların terfi ve emekliye sevk işlemlerinde etkin olduğu yönünde haberler medyada yer alıyor.

DEVLETİN VARLIK NEDENİ

Yargı, yürütmeden aldığı emir ve talimata göre karar veriyor. Saray’ın talimatına uyan yargıçlar ödüllendiriliyor. AKP toplumun ve onun gerçek ifadesi olan devletin varlık nedeninin insan ve insanın doğuştan kazandığı hak ve özgürlüklerinin dokunulmaz olduğunu kabul etmiyor. J.J. Rousseau her siyasi topluluğun amacı üyelerinin yaşam ve refahını sağlamaktır derken bunu ifade ediyordu. 

Kişilerin dilediği şekilde inanması, düşünmesi, hareket etmesi, çalışması, iş ve meslek edinmesi, başkalarının özgürlük alanını ihlal etmeden yaşamını sürdürmesi, ekonomik faaliyetlerde bulunması kişilerin hukuki özgürlüğüdür. Hukuk devletinin asli görevi yurttaşlarına bu hukuki güvenceyi sağlamaktır. AKP genel başkanının bu kadar hukuksuzluk, yolsuzluk, yoksulluk, işsizlik ve yasaklara rağmen ülkemizde demokrasinin Batılı ülkelerden ileride olduğunu söylemesi gülünç olduğu kadar düşündürücüdür.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları