Olaylar Ve Görüşler

AKP aklının almadığı bir kavram: İnsan hakları

09 Aralık 2019 Pazartesi

Yazar: Prof. Dr. Yakup KEPENEK

İnsanlığın gelişme tarihi, çok önemli bir boyutuyla, insanın özgürleşmesi tarihidir. İnsan haklarıyla ilgili ulusal ve uluslararası bildiriler, aslında, insanın özgürleşmesinin belgeleridir. İnsan hakları bildirilerinin ülkelerin katılımıyla ortak bir sözleşmeye dönüşmesi ise oldukça yakın yılların ürünüdür. Bunlardan ülkemizin de hazırlanmasına etkin katıldığı ikisi Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi (1948) ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’dir. (1953).

Yarın, 10 Aralık, 1948’de Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin yayımlandığı gündür. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de İnsan Hakları Günü olarak kutlanıyor.

Diğer yönden 28 Kasım günü din Şûrasında yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan AKP aklını şöyle özetliyor. 

“...ticaretten beşeri münasebetlere, eğitim öğretimden evliliğe, temizlikten kılık kıyafete, yaşantının her safhasını düzenleyen bir dine inanıyoruz” ...

“İslam bize göre değil, biz İslama göre hareket edeceğiz. Nefsimize ağır gelse de hayatımızın merkezine dönemin koşullarını değil, dinimizin hükümlerini yerleştireceğiz.”

Yaşama hakkı yok ediliyor

Geçen ay iktidarda 17 yılını tamamlayan AKP iktidarının Türkiye’yi bugüne dek esas olarak hangi düşünce ya da ideoloji ile yönettiğini, Erdoğan, çok doğru bir biçimde tanımlıyor. 

Ancak bu sözler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ile hiç uyuşmuyor, giderek çelişiyor. 

Bu büyük çelişkiyi şu üç hak alanında; yaşama, çalışma ve düşünce özgürlüğü, hakları bağlamında, bu topluma yaşatılanları örnekleriyle sergileyerek dile getirmek gerekiyor.

İnsan hakları Bildirgesi, doğal olarak yaşama hakkıyla başlıyor; “ Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar” (m.1) dedikten sonra insan yaşamının iki vazgeçilmez niteliğinin altını çiziyor: “Özgürlük ve kişi güvenliği herkesin hakkıdır” (m.3).

Bu toplumun özellikle son 50 yıllık tarihi, bir kısmı AKP iktidarı yıllarında işlenen faili meçhul cinayetlerle doludur; AKP faili meçhul cinayetleri açıklığa kavuşturmayı aklına getirmedi; iktidarında faili meçhullere yenileri eklendi.

Dahası toplumsal barışı sağlayamayan AKP iktidarında hemen her gün gelen şehit haberleriyle toplum beyninden sarsılıyor. Geçen yılın eylül ayında yayınlanan bu konudaki CHP raporu AKP iktidarı yıllarında iş kazası sonucu ölen işçi sayısının 21 bin 800 olduğunu açıkladı. 

Son yıllarda bu toplumda her gün ortalama bir kadın yalnızca kadın olduğu için öldürülüyor; bu yıl ilk 11 ayda öldürülen kadın sayısı 490’ı bulmuş. Katiller, çoğu kez her nasılsa iyi halden ya çok az ceza alıyor ya da serbest bırakılıyor. Son iki kadın ölümü örneği toplumu beyninden vuruyor. Geçen günlerde iki yıl önce boşandığı eşinden resmi makamlardan 23 kez koruma isteyerek şikâyetçi olmasına karşın hiçbir sonuç alamayan Ayşe Tuba Aslan, her biri birer koruma ordusuyla yaşayan devleti yönetenlere “Benim ölümüm gerçekleşince mi bana yardım edeceksiniz? ” diye soruyordu; sorusuna yanıt alamadan aramızdan ayrıldı. Ya Ordu’da öldürülen öğrenci -sanatçı Ceren Özdemir’in ve daha önce öldürülen onlarcasının, canının devlet tarafından korunmamış olmasına ne demeli? 

Kısaca ülkede yaşam güvencesinin bulunmadığı bir ortam var.

Bu durumda diğer hak ve özgürlüklerden söz etmek tümüyle boşuna sayılırsa da yaşam devam ediyor.

Çalışma hakkı tanınmıyor

Evrensel bildirgenin 23. maddesi “1. Herkesin çalışma, işini serbestçe seçme, adaletli ve elverişli koşullarda çalışma ve işsizliğe karşı korunma hakkı vardır. 2. Herkesin, herhangi bir ayrım gözetmeksizin, eşit iş için eşit ücrete hakkı vardır. 3. Herkesin kendisi ve ailesi için insan onuruna yaraşır ve gerekirse her türlü sosyal koruma önlemleriyle desteklenmiş bir yaşam sağlayacak adil ve elverişli bir ücrete hakkı vardır. 4. Herkesin çıkarını korumak için sendika kurma veya sendikaya üye olmaya hakkı vardır” der.

İnsan haklarının geçerli olduğu bir ülkede hükümetin ekonomi politikasının en önemli başarı göstergesi, işsizliğin durumudur. AKP eşi görülmemiş bir işsizler ordusu yarattı; 15 Kasımda yayımlanan, ancak güvenilmeyen en son resmi verilere göre işsiz sayısı 4 milyon 642 bin oldu; çalışmaya hazır oldukları halde son bir ay içinde açıkça iş arama başvurusu yapmayanlarla birlikte işsiz sayısı 7 milyon 305 bine yükseliyor. Kısaca işgücünün yüzde 20.6, beşte biri işsizdir; gençlerde bu oran yüzde 27,3 ile ülke tarihinin rekorunu kırıyor. Hele Bildirgenin belirttiği gibi “eşit işe eşit ücret” ödense bu ülkenin çalışanlarının yarıya yakını asgari ücret cehenneminde yaşamaz; her üç çalışandan biri kayıt dışı olmazdı. Topluma doğru bilgi vermekle yükümlü gazeteciler, yalnızca sendikalı oldukları için, yandaş yapılan basın-yayın kuruluşlarındaki işlerinden kovuluyor. Sendikasızlaştırma, sermaye yanlısı olduğunu kanıtlamış bulunan AKP iktidarının denilebilir ki asıl markasıdır. 

Düşünce hakkı engelleniyor

Erdoğan’ın yukarıda alıntılanan sözleri İnsan Hakları Bildirgesinin özellikle “Herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne hakkı vardır. Bu hak, din veya topluca, açık olarak ya da özel biçimde öğrenim, uygulama, ibadet ve dinsel törenlerle açığa vurma özgürlüğünü içerir”(m.18) düzenlemesine kesinkes ters düşüyor. Çünkü Bildirge “Eğitim insan kişiliğini tam geliştirmeye ve insan haklarıyla temel özgürlüklere saygıyı güçlendirmeye yönelik olmalıdır” (m. 26/2) diyor.

Dahası var. Bildirge şöyle diyor: “Herkesin düşünce ve anlatım özgürlüğüne hakkı vardır. Bu hak, düşüncelerinden dolayı rahatsız edilmemek, ülke sınırları söz konusu olmaksızın, bilgi ve düşünceleri her yoldan araştırmak, elde etmek ve yaymak hakkını gerekli kılar” (m.19).

AKP iktidarında eğitim bilimsellikten tümüyle uzaklaştırıldı. Çağımızın hemen her konudaki bilimsel çalışmalarına ışık tutan “evrim kuramı” eğitim programlarından tamamıyla çıkarıldı. Daha ne olsun?

Eğitimde bir diğer yıkıcı durum 5 bin 41 bilim insanının üniversiteden kovulmasıdır. Üstelik kovulanlara yargıya başvurma hakkı tanınmaması, dahası, pasaportları yok sayılarak yurtdışında çalışmalarına bile olanak verilmemesi hangi insan hakkına sığar?

Bütün bunlar ve ülke insanını değersizleştiren bunların çok daha fazlası, tamamıyla AKP iktidarının ürünüdür.

Sonuçta, yaşam güvenliği olmayan; yaşarsa iş bulamayan, iş bulsa da düşünemeyen insanlardan oluşan bir topluma doğru hızla gidiliyor. 

Böyle bir toplumda yarınki 10 Aralık günü insan haklarından söz edilecek öyle mi? Hangi yüzle?




Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları