Olaylar Ve Görüşler

Ahlak kılığındaki sanat düşmanlığı - Zafer GENÇAYDIN

21 Nisan 2023 Cuma

Toplumsal yaşamın temeli olan hukuk düzeninin anlam kazanabilmesi bireylerin birer kültür insanı olabilmelerine bağlıdır. Mimar Gaudi’nin dediği gibi: “Kültür yoksunluğunun sonu hep aynıdır: sefil bir uygarlık ve eli kulağında bir çöküş.”

“Fizik dersi oluyor da din dersi neden zorunlu olmasın?” diye inancı bilimin üstünde tutan anlayış; hukuku kendilerinin verecekleri hak, seçimi “Müslüman sayımı” üniversiteyi medrese, kindarlığı dindarlık, cehaleti erdem, kadını yarım insan, tesettürü özgürlük, kendi beğenisini “estetik” sayıp yaşamımızın her alanını İslamlaştırmaya çalışmaktadır. “Muhafazakâr kesimin nasıl bir demokrasi anlayışı varsa, muhafazakâr demokrasi diye bir şeyden bahsedebiliyorsak, o zaman ‘muhafazakâr estetik’ ve ‘muhafazakâr sanat’ diye bir şeyden de bahsetmek, bunun normlarını ve yapısını oluşturmak gibi bir yükümlülük içindeyiz” diyenlerin bilmesi gerekense, sanatın normlarını, çağlarının tanığı olan sanatçılarla sanatın kendine özgü yasaları belirler ki o da “normsuzluk”tur.

YARATICILIK VE ÖZGÜRLÜK

Din penceresinden sanatın “esfeli safilin tarafına” bakan anlayış, ahlak kılığındaki kültür sanat düşmanlığıdır. Çağlar boyunca sanata “en büyük öfkeyi gösteren ahlakçılar, felsefeyi ilahiyatın, sanatı şeytanın yanaşması olarak görmüşlerdir”. Oysa sanat ne inançların, ideolojilerin uşağı ne de ahlak dersi veren vaizdir. Doğası gereği, özgürlüğün, düşünmenin okulu; insan duygularını güzelduyusal (estetik) yönüyle besleyen olarak da ahlakın ta kendisidir. Çünkü ahlak, kafalara bilgi olarak değil, vicdanlara duygu olarak yerleştirilebilir.

Sosyolog Durkheim’ın, “Sanatın bir de ahlaki yönü vardır ki hiçbir alan onunla yarışamaz” sözü, ahlak eğitimi açısından, sanatın dinlerden daha etkili olduğu anlamındadır. Eğer ahlak kurallarını “cinsellik denen doğa yasasından günah ve utanç kültürü yaratanlar” ya da yaşamlarındaki “cinsel perhiz”in cennet hurileriyle ödüllendirileceğini düşleyenler belirleyeceklerse, ne öyle bir ahlak insanlığa değer katabilir ne de onlar ahlaka. Böylesi ahlakın sakıncası, içerdiği cinsellik değil, sağlıklı düşünmeyi engellemesidir. Bu da insanın duygu ve düşünce dünyasını kötürüm eden kültür ve ahlak suçudur. Gerçek ahlakı ancak yaşamı tensel ve tinsel ayırım yapmaksızın evrensel boyutta kavrayıp günah psikozundan sıyrılabilenler yaşayabilirler. Kısıtlama her türü yaratıcılığı öldürdüğü gibi, irade varlığı olarak bireyin karar verme özgürlüğüne de ket vurur. 

ZAFER GENÇAYDIN 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları