Olaylar Ve Görüşler

27 Aralık 1919: Mustafa Kemal’in Ankara’ya gelişi - Doç. Dr. Hüner TUNCER

27 Aralık 2023 Çarşamba

1919 yılı, Türkiye’nin geleceğini hazırlayan düşüncelerin ortaya atıldığı bir yıl olmuştu. Dağınık örgütlenmeler, Mustafa Kemal’in önderliğinde ulusal istenç ilkesi doğrultusunda bir araya getirilmiş, Türkiye’nin birliğini sağlamanın ve yeni bir devlet biçimi ile yönetilmenin gereği ileri sürülmüştü. 

1919 yılında Mustafa Kemal, bir yandan ülkeyi işgal etmiş olan düşman güçlerine karşı savaşımını sürdürürken; öte yandan da İtilaf Devletleri’nin her isteğine hiçbir direniş göstermeden boyun eğen ve ulusal ayaklanmayı isyan olarak kabul eden Osmanlı Padişahı Vahdettin’e ve hükümetine karşı mücadele etmekteydi. 

TEMSİLCİLER KURULU

11 Eylül 1919’da sona eren Sivas Kongresi kararlarını uygulamak üzere, bir “Heyet-i Temsiliye” (Temsilciler Kurulu) seçilmişti ve üyeleri şunlardı: Kara Vasıf, Hüsrev Sami, Hakkı Behiç (Bayiç), Ömer (Mümtaz), Mazhar Müfit (Kansu) ve Ratıpzade Mustafa. Heyet-i Temsiliye, bütün vatanı temsil edecekti. Bu heyete, Sivas Kongresi’nce alınan kararları yürütme ve ulusal örgütleri birleştirerek yönetme yetkisi verilmişti. 23 Nisan 1920 tarihinde Büyük Millet Meclisi’nin açılışına değin Mustafa Kemal, “Heyet-i Temsiliye başkanı” olarak ülke işlerini yönetmekle görevlendirilmekteydi. 

Mustafa Kemal Paşa’nın başında olduğu Heyet-i Temsiliye üyeleri, yolların karla kaplı olduğu o günlerde Sivas’tan ancak 2 günde Kayseri’ye varabilmişti. Heyet-i Temsiliye üyeleri Kayseri’de halkın büyük ilgisiyle karşılandı. Hacıbektaş’ta Çelebi Cemaleddin Efendi ile Niyazi Salih Baba, kafileye bütün konukseverliklerini gösterdiler. 23 Aralık’ta Hacıbektaş’tan ayrılıp Mucur’a gelen heyet, ertesi günü Kırşehir’e geçmişti. Kırşehir’de gençlere seslenen Mustafa Kemal, ulusal güçleri etken ve ulusal iradeyi egemen kılmak için bütün ulusun tek bir vücut gibi çalışmasını gerektiğini ve bu yolda aydınlara büyük görevler düştüğünü belirtmişti. 

Kırşehir’den hareket eden kafile Kaman’a, ertesi günü de Beynam’a gelmişti. Nihayet 27 Aralık 1919 Cumartesi günü saat 15’te Ankara’ya ulaşılabildi. Temsilciler Kurulu üyeleri ve onlarla birlikte gelenlerin otomobilleri, 27 Aralık günü saat 11’de Dikmen sırtlarında görülmüştü. Ali Fuat (Cebesoy) Paşa ile Ankara Vali Vekili Yahya Galip, kafileyi burada karşıladı. Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Başkanı Müftü Rıfat (Börekçi) ile üyelerden Kınacızade Şakir, Toygarzade Ahmet, Âdemzade Ahmet, Kütükçüzade Ali, Hanifzade Mehmet, Attarbaşzade Rasim ve Bulgurzade Tevfik, karşılayıcıların başında yer alıyordu. Binlerce Ankaralı da yol boyunca sıralanmıştı. Otomobillerden inen kafile halkın önünden geçerek Hacıbayram’a kadar yürümüş ve türbeyi ziyaret etmişti. 

‘HEPİMİZ ÖLMEYE HAZIRIZ’ 

Ankaralılar 27 Aralık 1919’da, hiçbir resmi unvanı ve sıfatı olmayan Mustafa Kemal’i coşkuyla bağrına basmıştı. Milli kıyafet giymiş seğmenlerle birlikte bütün halk, “Vatanı ve milleti düşmandan kurtarmak için hepimiz ölmeye hazırız, emrini bekliyoruz” diye haykırmaktaydı. Mustafa Kemal, Ankaralılara teşekkür eden kısa bir konuşma yaptı ve saat 15’te “Hükümet Konağı”na girildi. Burada bir süre dinlenen kafile, daha sonra konuk edilecekleri Kalaba’daki Ziraat Mektebi’ne geçmişti. 

27 Aralık 1919’da Ankara’ya gelişini Mustafa Kemal, Nutuk’ta şöyle ifade etmekteydi: “Sivas’tan Kayseri yoluyla Ankara’ya hareket eden Heyet-i Temsiliye, bütün yol boyu ve Ankara’da, büyük milletimizin sıcak ve içten vatanperverane gösteri içinde, bugün ulaştı. Milletimizin gösterdiği birlik ve azim eseri, memleketimizin geleceğinin temini hakkındaki kanaatleri sarsılmaz bir surette destekleyici mahiyettedir. Şimdilik Heyet-i Temsiliye merkezi, Ankara’dır.” 

BÜYÜK ÖNDERİN VURGUSU

Mustafa Kemal, Ankara’ya gelişinin ertesi günü, Ziraat Mektebi salonunda kent ileri gelenleriyle yakın yerlerden gelmiş olan heyetler ve ticaret, zanaat sahiplerinden oluşan 1000’i aşkın kalabalık karşısında bir konuşma yapmıştı. Konuşmasında Mustafa Kemal, özetle şu konulara değinmekteydi: İtilaf Devletleri, Mondros Ateşkes Antlaşması’na uymamış ve Osmanlı Devleti’ni manda altına almaya ve büsbütün parçalamaya yönelmişlerdi. Bu davranışlarına gerekçe olarak da Türklerin, Müslüman olmayan toplulukları eşitlik ve adalet ilkelerine dayanarak yönetme yeteneğine sahip olmadığı, genellikle girdikleri her yeri harap ettikleri gibi savlar ileri sürmüşlerdi. Mustafa Kemal, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bireyler düşünür olmadıkça, kitleler istenilen yöne, herkes tarafından iyi veya fena yönlere sürüklenebilirler. Kendini kurtarabilmek için, her kişinin kendi geleceğiyle doğrudan doğruya ilgilenmesi gerekir.” Ulusal örgütün güttüğü amacın, vatanın parçalanmaktan ve ulusun tutsaklıktan kurtarılmasına yönelik olduğunu da vurgulayan Mustafa Kemal, geleceğe ilişkin olarak şu önemli açıklamada bulunmuştu: “Bence bundan sonra da pek önemli vatan ve millet görevimiz vardır. Bu bağlamda iç durumumuzu düzeltmek ve ilerlemiş uluslar arasında etkili bir organ olabileceğimizi eylemli olarak kanıtlamamız gerekir. Bu amaçta başarılı olmak için, siyasal çabalardan çok, toplumsal çabalara gereksinme vardır.” 

Mustafa Kemal Atatürk, bir toplumu oluşturan bireylerin düşünür olmasının altını çizmekte ve böylelikle bireylerin, kendilerini yöneten iktidarlarca onların istedikleri ve amaçladıkları yönde sürüklenmelerinin önüne geçilebileceğini vurgulamaktadır.

DOÇ. DR. HÜNER TUNCER



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları