Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
2010'dan 2020'ye... Beyrut'tan İzlenimler... - Neşe DOSTER
Abraham Lincoln; “Son tahlilde önemli olan yaşamımızdaki yıllar değil, yıllarımızdaki yaşamdır” der. ABD’den İngiltere’ye, Arjantin’den Brezilya’ya, Meksika’dan İtalya’ya, Tunus’tan İran’a, Suriye’den Lübnan’a gidip gördüğüm yerleri, yaptığım söyleşileri, dinlediğim öyküleri, o öykülerin kahramanlarını yazılara, konuşmalara ve kitaplara aktarırken bu sözün bana eşlik ettiğini hiç unutmadım…
Örneğin Suriye’de Halepli şoför Şehmuz’un Türkiye’den geldiğimi duyunca “Mustafa Kemal” diye seslenmesi üzerine “O’nu tanıyor musun?” soruma verdiği; “Nasıl tanımam, canımdır o benim!” sözünü duyduğumda attığım çığlığı unutmadım...
Tunus’ta girdiğim hediyelik eşya dükkânında İstanbul’dan geldiğimi duyan satıcının kapıya davet ederek eliyle işaret ettiği duvarda asılı “Mustafa Kemal Atatürk Caddesi” tabelasını gördüğümde yaşadığım gurura kattığım gözyaşlarımı unutmadım…
Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de konuşmamın bitiminde salonda bulunan kadın doktorun; “Sizin koskoca cumhuriyetiniz var. Arayışa ne lüzum var? Men Atatürk’ün önünde baş eğirem!” sözündeki içtenliği unutmadım…
Bu zorunlu bilgilendirme(!) ve gerekli göndermelerden sonra şimdi Beyrut’un sokaklarında ve kitabımın sayfalarında dolaşma zamanıdır…
Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta tonlarca amonyum nitrat patlayınca!
Bu facia Hiroşima ve Nagazaki saldırısıyla özdeşleştirilip, 11 Eylül’le eşdeğer tutulunca! Yüzlerce insan
hayatını kaybedip, 5 bin kişi yaralanıp, binlerce ev ve işyeri kullanılamaz
hale gelince!
Caddelerin enkaz dolduğu, 300 bin kişinin evsiz, 500 bin kişinin
işsiz kalması üzerine Beyrut Valisi Mervan Abbud’un ağlayarak yaptığı; “hasar milyarlarca dolar”
şeklindeki açıklamasını duyunca! Hele de Beyrut’ta yaşayan arkadaşım Muna ile
sık sık konuşunca! Belleğime kaydettiğim görüntüleri, unutamadıklarımı paylaşmalıyım diye düşündüm…
İç savaş yüzünden Lübnan’a sığınan 1.5 milyon Suriyelinin ekonomi üzerindeki baskısı, COVID-19’un yarattığı belirsizlik, dur durak bilmeyen elektrik kısıntıları, bir türlü rayına oturmayan siyasi atmosfer ve nihayet tuz biber ekercesine Ortadoğu’nun incisinde yaşanan patlama bölgeye ait anılarımı depreştirince bir şeyler yazmalıyım dedim…
Gerek “Celile” adlı romanımı yazarken, gerek 4 kıtadan 40 kadın öyküsünü anlattığım “Gitme Dönmezsin Dedi Annem” adlı kitabımı hazırlarken defalarca gittiğim Lübnan ve Beyrut’un iç dünyamda ve kitaplarımda çok özel bir yeri olduğunu hatırladım…
Özellikle de Celile adlı romanımın kahramanı Celile Hanım’ın Suriye ve Beyrut’taki izlerini sürerken okuduğu okullarda kendi öğrencilik yıllarımı soluduğumu, nice dostlukların başladığı, saklandığı ya da bittiği sınıfları dolaşırken tarifsiz duygularla dolduğumu unutmadım. Haksız bir veda ile erkenin erkeni gidişleriyle aramızdan ayrılan okul ve sınıf arkadaşlarımı andığımı, dünyanın her yerinde tüm okulların birbirine benzediğini düşünüp gerilere daldığımı unutamadım…
Louvre Müzesi küratörlerinden Fransız Arkeolog Parrout’un; “Dünyada herkesin iki anavatanı vardır, Biri kendi vatanı, diğeri Suriye!” sözünü sık sık anımsarken; yerinde yeller esen Suriye ve zor toparlanacak olan Beyrut’u düşündüm. Hoşgörüsüne sığınarak Fransız arkeoloğa, “Kaldırın Suriye’yi! Koyun yerine kendi vatanınızı! Anlam değişir mi?” diye sormak istedim…
BEYRUT KUYU DEMEKMİŞ…
Lübnan’ın başkenti Beyrut’un sözcük anlamının “kuyu”
olduğunu öğrenince çok şaşırmıştım. Bu nasıl bir kuyu
idi ki en az üç dili konuşan kozmopolit bir halkı, nargilenin her saat
fokurdadığı canlı bir yaşamı, gece hayatının ışıklarının hiç sönmediği bir eğlence anlayışı vardı.
Ortadoğu’nun incisi, ya da
Ortadoğu’nun Paris’i denilen kentte kadınlar çok şık, marka
satan lüks modaevleri ve mağazalar çok
yaygındı. Bölgenin Avrupai
yüzü olan Lübnan’ın, gelenleri aç bırakmayan çok iştah açıcı,
besleyici, baştan çıkarıcı bir mutfağı vardı.
Bir meze cenneti sayılan ve Ege,
Akdeniz, Arap mutfağının birleşimi olarak bilinen yemeklerinde Ege’nin otları
ve zeytinyağı, Arapların sunumu, güneyin bulguru ve acısı iç içe geçmiş gibiydi.
Ola ki bir gün yolunuz oralara düşerse, Beyrut ayağa kalkarsa
meze değil, ana yemek yerine Falafel, Babagannuş, Tabule, Fattoush ve Zahter
salatası yiyin, başka bir şey yemeyecek ve o lezzetleri asla unutamayacak ve
bana hak vereceksiniz!
"TOPLUM VE DİN BİZE ANNELİK DAYATIYOR"
Beyrut’un İstanbul’u aratmayan trafiğinde ve o karmaşa içinde ömür tüketen ve çok yüksek sesle müzik dinleyen taksilerle
pek çok yere gittim. Lübnan
ve Ortadoğu tarihini öğreten ve çok
eski yıllarda kurulmuş olan Beyrut Amerikan Üniversitesi’nin binasını çok etkileyici buldum.
Suikast sonucu öldürülen eski başbakan Refik
Hariri’nin anıt mezarının bulunduğu meydanın çok bakımlı olması ve mezarın üstünde her gün yenilenen taze çiçeklerin çokluğu
ve renkleri dikkatimi çekti. Üniversitede görüştüğüm öğrencilerin; “toplum ve din bize annelik dayatıyor, biz ise
önce eğitim, sonra aşk temelli bir evlilik,
sonra da annelik diyoruz” şeklinde konuşmalarını kayda değer buldum…
UNESCO Dünya
Mirasları Listesi’nde yer alan Byblos, dünyanın en eski yerleşim yeri ve Latin
alfabesinin doğum yeri olarak biliniyor. Taş evleri, eski çarşısı, kafe ve restoranlarıyla
turistlerin tercih ettiği mekânların başında geliyor. Ava Gardner’den Paul
Anka’ya, Marlon Brando’dan
Kim Novak’a, Jacques Chirac’tan
Rockefeller’e pek çok sanat
ve siyaset adamının ağırlandığı
“Pepe’s Fishing Club Museum Restaurant”
yörenin incisi sayılıyor.
Ezan ve çan seslerinin bir
arada dinlendiği Beyrut’ta, Müslüman, Dürzi, Maruni, Ermeni ve Hıristiyanlar
bir arada yaşıyor. Lübnan halkı hem
Türk mallarını hem de Türk dizilerini çok seviyor.
NEŞE DOSTER
(DEVAMI YARIN)
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
- Karga videosu sosyal medyada viral olmuştu!
- Öğretmenlik meslek kanunu taslağı...
- Atatürk'ün kullandığı parfümden üretti!
- Minikler Cumhuriyet'in ilanını gazete dağıtarak duyurdu
- Şok İddialar! Oktan Keleş: TUSAŞ Saldırısının Arkasında
- Bu kadarı pes! Çöp evden 10 kamyon çöp çıktı
En Çok Okunan Haberler
- Narin Güran davasında ikinci gün sona erdi!
- 'Önümüzdeki 72 saat önemli, bir baba olarak...'
- Erdoğan'dan 'sürpriz' 10 Kasım kararı
- 'Kurultay haktır, Genel Başkan padişah değildir'
- CHP'den Oğuz Kaan Salıcı'ya sert yanıt
- Açıklayacağına söz verdiği 'gizli dosyalar' neler?
- Erdoğan'dan kayyum için ilk açıklama
- AFAD duyurdu: Elazığ'da korkutan deprem!
- '22 yılın yükünü sırtıma almam'
- Narin'in köyündeki imam açığa alındı