Dünler, Yarınlar...

12 Eylül 2008 Cuma

"Ya dünler o güzel yarınlarımızı yerse?” diye sorar bir şiirinde Paul Verlaine... Dünler yarınları yerse!.. Ne demektir bu? Yarınlarımız dünlerin etkisinde kalır, altında ezilir, yarınlar da düne benzerse, demek... En istenmeyen şeydir yarının getirecekleriyle dünün bize verdiklerinin eş olması, birbirine benzemesi. Bu yerimizde saydığımızın kanıtıdır. Şair de bunu anlatmış yukarıya aldığım dizesiyle. Yarınların dün gibi olmasından duyduğu korkuyu...

İnsanoğlu umutla yaşar. Arıburnu bir şiirinde Umut fakirin ekmeği/ Ye Memet ye demez mi? Umut, iyi, güzel, ama kimi zaman da yararsız, hatta zararlı, engelleyici oluyor. Yarın gelecek, yarın güzel şeyler getirecek, Yarınlar bizim demek yetmiyor. Şarkılar söyle, şiirler yaz, coş coş, bağır dur istediğin kadar! Yarın dediğin, bir günün sonrasıdır, o kadar yakınındadır. Yarın gelir, derken daha sonraki gün, bakarsın, hiçbir değişiklik yok! Eski tas eski hamam? Dünler yemiştir yarınları...

***

Bizim Turhan Selçukun Abdülcanbazında Gözlüklü Sami Bey bakın ne diyordu!

Yarınlar onların olsun, yarınları onlara hediye edeceğiz, cennete yollayacağız teker teker... Yarınlar sizindir, diyoruz, cennet sizindir, diyoruz. Dünyada cennet hayatı yaşayanlar yarın cehennemde yaşayacaktır, diyoruz. Cennette vaat edilenlerin yeryüzündeki nimetler olduğunun farkına varamıyorlar cahil fukaralar...”

Burda bir yanlış yok!.. Yeryüzünün güçlü kişileri bugüne bakmışlar hep, bugünü yaşamışlar doya doya... Yarın bir başka gündür demişler, ne olur ne olmaz, bugünün tadını çıkaralım. Yoksulları bilgiden de yoksun bırakmanın yolunu bulmuşlar, gerçek dışı afyonlarla uyutmuşlar, Yarınlar sizin, bugünler bizim, diye diye...

***

Yarınlar bir kuşku konusu! Zengini de yoksulu da yarın korkusunu duyuyor, içlerinden atamıyor yarının getireceklerini ya da götüreceklerini... Durduğumuz yerde hiçbir şey değişmez ki, üstelik yarınlarda birtakım güzellikleri de alır götürür.

Yarının Tarihi yazılabilir mi? Yazmışlar, iki Fransız yazarı Jean Fourastier ve Claude Vimont... Şu sözlerle başlıyor kitap:

Yarın bolluğa kavuşacak mıyız? Yoksa insanlar 2000lerde yine savaşlarda ölecekler mi? İşsizlik, köle gibi çalışma, insanların totaliter siyasetlerin esiri durumuna gelmesi, teknolojinin kaçınılmaz sonucu mu olacak? İki düşman kümeye bölünmüş dünya, zengin ve yoksul ülkeler arasındaki uçurumun daha da açıldığını mı görecek?”

***

1960’larda dünya nüfusu iki buçuk milyardı. 1850’de bir milyardı. Derken yedi milyarı geçti. Boyutları değişmeyen bir dünyanın yarınını düşünmek zor... İnsanlık evrende yeni yaşam alanları bulacak mı? Bu dünyadan başka gezegenlere gidip yerleşmek düş olmaktan çıkacak mı? Bunlar daha belli değil! Ama kesin bir şey var, açlık tehlikesinin, insanlığın önünde olduğu. Yarın hiç de umut verici görünmüyor doğrusu.

Teknolojik gelişme başını almış gidiyor ama insanlık ne kazanıyor?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yağmurda Bir Gün 20 Mart 2014

Günün Köşe Yazıları