Sarkozy şanslı adam.

Başkalarının başına gelen felaketler hep ona yarıyor.

Fransa geçen yaz başı seçim yılına girerken Sarkozy’nin bir numaralı rakibi Strauss Kahn’ın defteri dürülmüştü…

O tarihte IMF Başkanı olan Dominique Strauss Kahn’ın Elysee yarışına girmesine ve yarışta Sarkozy’yi eli mahkûm saf dışı etmesine kesin gözüyle bakılıyordu.

Sonra hiç kimsenin ummadığı bir şey oldu.

“IMF Başkanı” New York’ta kaldığı otelin temizlik işçisine tecavüz ettiği gerekçesiyle tutuklandı ve Holywood senaryolarına taş çıkartan bir medyatik operasyonla mahkemeye çıkarılıp cezaevine konuldu.

Elleri kelepçelenmiş, sakalları uzamış Kahn’ın mahkeme salonundaki görüntüleri, yalnız Kahn’ın cumhurbaşkanlığı hayallerini bitirmekle kalmamış; partisi sosyalistleri de yıkmıştı...

Sosyalistler ne var ki bu şoku sonunda atlatmayı başardı ve güz başında François Hollande’ın adaylığı arkasında birleşerek umulmayan yeni bir atak başlattı.

Önceleri sıradan ve karizma yoksunu bulunan Hollande, seçmene güven verdi. Ocakta muazzam bir mitingle kampanyasını başlatan sosyalist aday, seçmen karşısına 60 maddelik bir program çıkarttı. “Adalet”, “eşitlik”, “ekonomik büyüme”, “gençlik” kriterlerine dayanan program yalnız Fransız kamuoyunun ilgisini çekmekle sınırlı kalmadı; tüm Avrupa solunda ilgi yarattı.

Öyle ki Eski Kıta’nın önde gelen sol liderleri, bizzat Paris’e giderek Hollande’a Avrupa çapındaki destek olacaklarını açıkladı ve ilk turu 22 Nisan’da yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yalnız Fransa için değil tüm Avrupa için tarihi bir dönüm noktası olacağını söyledi.

Kamuoyu yoklamalarında sistemli olarak önde giden Hollande’ın Sarkozy’yi yenmesi, giderek kuşku götürmeyen bir olasılığa dönüşüyordu.

Hesaplar alt üst oldu

Bu hesaplar, hafta başındaki Toulouse saldırılarıyla altüst oldu…

4 Yahudi’yi katleden saldırganın ilk önce bir Neonazi olabileceğinden söz edildi…

Seçim kampanyasının tam ivme aldığı saatte bu “Neonazi saldırı da neyin nesi” derken olayın arkasından “El Kaide” bağlantılı bir radikal İslamcının profili çıktı.

Bu satırları yazdığım saatlerde terör zanlısı henüz ele geçirilmemişti ancak saldırganın evi güvenlik timleri tarafından çepeçevre ablukya alınmıştı.

İçişleri Bakanı Claude Gueant operasyonu Toulouse’dan bizzat yönetiyor, Elysee’den Sarkozy “Fransız halkına birlik ve beraberlik” çağrıları yapıyor, kendisini bu “birliğin” alternatifsiz güvencesi olarak sunuyordu…

En kazançlı Sarkozy

Sonucu önümüzdeki günlerde yapılan ilk kamuoyu oylamalarında göreceğiz ama TV ekranlarına ulaşan ilk görüntülere bakılacak olursa; Toulouse saldırısından en kazançlı çıkan aday Sarkozy oldu.

Fransa Cumhurbaşkanı “yas” nedeniyle sözüm ona kampanyasına ara vermişti ama her yerde onun görüntüleri var…

Bir bakıyorsunuz okullarda kurbanları anıyor..

Derken Yahudi ve Müslüman cemaatlerini kabul ediyor…

Sonra ulusa sesleniyor…

“48 saatte zanlıyı” kıskıvrak kıstırmakla övünüyor…

“Yasa-düzen”, “dirlik-esenliğin” emsalsiz teminatı olarak kendisini öne sürüyor.

Cumhurbaşkanlığı öncesinde içişleri koltuğunu bilfiil işgal eden Sarkozy, her halükârda “operasyonun” en tepe mercinde kendisini en kanıksadığı yerde hissediyor…

Lakabı “Nicolas le Pen”

“Filistinli çocukların intikamını almak için” hareket ettiği söylenen saldırganın ayrıca “İslamcı mücahit” çıkması; Sarkozy ile operasyonu yöneten İçişleri Bakanı Claude Gueant’ın kampanya boyunca kullandıkları “İslam karşıtı” argümanları eli mahkûm güçlendirecek…

Gueant kampanyanın başında İslamafobiyi körükleyen bir dizi demeç vermiş, Sarkozy bu demeçleri desteklemiş, Fransa’da “çok fazla yabancının -ki bunu Müslümanlar olarak da okuyabilirsiniz- olmasından” yakınmıştı. Yakınmakla kalmayıp, Fransızlara “yabancı sayısını” azaltmak sözü vermişti.

Aşırı sağdaki Marine le Pen’le ırkçı oyları toplamak için aşık atan Sarkozy’nin bu duruşu kendisine sonunda “Nicolas le Pen” lakabının takılmasına yol açmıştı…

İnsanlar oysa şimdi tepeden pompalanan bu “İslam kaygısının” boşa olmadığını düşünecek…

İddia edildiği üzere saldırganın “Cezayir asıllı bir Fransız yurttaşı” çıkması halinde, “Müslüman kökenli tüm Fransızlar” töhmet altında kalacak.

“Pakistan asıllı dört İngiliz vatandaşının” 7 yıl önce Londra metrosuna koyduğu bombalardan sonra yapıldığı üzere, “Bağrımızda demek yılan beslemişiz!” denecek...

Seçim kampanyasının teması, ekonomik krizle işsizlik gibi çözüm bekleyen konulardan çıkıp tümüyle göç, kimlik, güvenlik, İslam retoriklerine kilitlenecek…

Sarkozy’nin baştan beri de yapmak istediği zaten bu değil mi?

Tüm badireler Sarkozy’nin işine yarıyor. Ne tuhaf!

\n\n