Nilgün Cerrahoğlu
Nilgün Cerrahoğlu nilgun@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Avrupa Solunun ‘Matadoru’

29 Mayıs 2014 Perşembe

Tarihi” Avrupa Parlementosu seçimleri ardından Brüksel’de ilk buluşmalarında, “muzaffer” lider Matteo Renzi’yi, “AB patroniçesiMerkel işte bu sözlerle karşıladı: “Matador Matteo karşınızda!
Avrupa’nın en sağlam ve köklü demokrasilerinde, sağ ya da sol demeden, geleneksel partileri ters köşeye yatıran popülizmlerin yükselişine karşı, “Matador Matteo”nun şaşırtıcı zaferi herkesin gözünü alıyor.
Matador”, “hükümet başkanı” olarak diğer hükümet başkalarının hayal edemeyeceği bir zafer yakaladı…
Ayrıca…
Yüzde14 hezimeti yaşayan Fransız sosyalistleri ile yüzde 23’le tarihi bir yenilgi alarak Strasbourg’da 9 vekil birden yitiren İspanyol sosyalistleri ve de ırkçı UKİP partisince “sollanan”(!) İngiliz İşçi Partisi’nin dudaklarını uçuklatan bir başarıya imza attı.
2013 sonuna değin Floransa belediye başkanı olan, ülkesi dışında fazla tanınmayan Renzi beş ayda böylece “Avrupa lideri” oldu.
2013 Aralık önseçiminde merkez sol Demokrat Parti/Partito Democratico (PD) içinde liderlik savaşını kazanan, iki buçuk ay öncesinde de başbakan olan 39 yaşındaki İtalyan sosyal demokratlarının öncüsü; baş döndürücü bu yükselişiyle, partisinin yüzde 25 olan oylarını yüzde 41’e çıkardı.
Nerden baksanız Renzi bir fenomen…
Pazar günkü Avrupa Parlamentosu seçimlerinin çarpıcı bir sonucu, kıta çapında popülizmlerin yükselişi ise, o denli çarpıcı bir diğer sonucu krizin en ağır yara açtığı AB ülkelerinden biri olan İtalya’da, Renzi liderliğindeki merkez-solun tarih yazan bu zaferi oldu…
Herkes dolayısıyla bunu konuşuyor: “Kriz”; Fransa ve İngiltere örneklerinde olduğu gibi neden çizmede faşizan, sistem karşıtı partileri güçlendirmedi de merkez solu yükseltti?
Baş döndürücü başarıyı Renzi nasıl yakaladı? “Renzi modeli” başkalarına da örnek olabilir mi?

Küskünleri püskürttü
Bugüne dek Çizme’de hiçbir sol partinin erişmediği “yüzde 41” rekoru anlatılırken siyasi analistler, Renzi’nin en büyük başarısını ilk elden hemen “PD kökenli tüm seçmenlerin oyunu yakalayabilmiş olmasıyla” açıklıyorlar.
PD, bizim CHP gibi lider rekabeti çok olan, çok lider değiştirmiş bir parti…
Parti içinde bu liderlerin birbirleriyle sürekli kavgalı hizipleri var…
Partiye çalışmaktansa, merkez solun içini kurt gibi oyan hizip ve hizipçikler; sürekli kan kaybına yol açan “küskünler” üretiyor. Oylar her seçimde bölünüp böylece dağılıyor.
Renzi’nin ilk marifeti bu hizipleri işte etkisizleştirmek oldu.
Önseçim zaferi” ile partisinde meşruiyetini tahkim eden ve “küskünleri” geri püskürten Renzi’nin hâkimiyeti, hızla şimdi sandığa yansıyor.
PD seçmenleri bu seçimde ilk kez fire vermeden kendi partilerinde oyları topladı…
Renzi böylece, geçen yıl girdiği ilk seçimde yüzde 25 alan Grillo’nun popülist Beş Yıldız Partisi’ne PD’den giden oyları bu seçimde geri alıyor.
Ayrıca ilaveten “Başkan Babanın Sonbaharı” misali çöküş yaşayan Berlusconi’ye, merkezden kayan oyları da PD’ye kazandırıyor ve tüm “ülkeye yayılan yeni merkez” oluyor…

Ulusal kitle partisi oldu
Merkez sol” oylar, İtalya’da coğrafi açıdan bir “kızıl kemer” gibi Çizme’nin ortasında yoğunlaşır.
Bizde CHP’nin kıyı şeridinde var olmasıyla karşılaştırılabilecek bu coğrafi kısıt, bu seçimde işte yıkıldı.
Merkez sol, tarihinde ilk defa İtalya’da kuzeyden güneye dek yayılan bir oy patlaması yaşadı.
Koyu bölgeciliği ile meşhur Kuzey Ligi partisi ile Berlusconi sağının oy deposu diye bilinen Çizme’nin kuzeydoğu ucunda bile PD zafer kazandı.
AKP ve Kürtçülüğün kalelerinde, CHP’nin zaferi neyse; İtalya’nın uç noktalarında sağlanan PD zaferi odur desem herhalde meramımı anlatmış olurum…

Gençlik, medyatiklik, dişilik…
PD’nin ne var ki “ulusal kitle partisi” haline gelmesi; beri yandan bir taraftan da “postideolojik” bir yapıya bürünmesiyle açıklanıyor.
Merkez solun sağ kanadından çıkan Renzi, partiyi ideolojik tüm kimliğinden arındırıyor ve sadece kişisel “karizma”sını öne çıkarıyor.
Bu nedenle gelinen noktayı “merkez solun zaferinden” çok, “Renziciliğin” zaferi olarak görenler de çok.
Renzi’nin karizması nedir derseniz…
Özetlemek gerekirse kısaca medyatikliği ve gençliği…
Bisikleti, blucini ve yakası açık gömlekleri ile vurguladığı rahat tarzının yanı sıra Renzi, siyasette “Gezi dili” diyebileceğim bir dil konuşuyor.
Kutuplaştırıcılık yerine, bütünleştirici ve kucaklayıcı olmaya bakıyor.
Yalnız Berlusconi karşıtı '73iyasetle kendisini sınırlamıyor. Pragmatik, reformcu yaklaşımla sorunlara odaklanıyor.
Gençlere ve kadınlara yer açıyor.
Dışişleri ve savunma bakanı dahil en “baba” bakanlıklara kadınları yerleştiren, kabinenin yarısını kadınlara veren Renzi, son seçimde de liste başlarına hep kadınları koydu.
Pazar günkü seçimlerde en çok oy alan politikacı; PD’den Simona Bonafe isimli 41 yaşında bir kadın oldu. Renzi ile siyasete giren Bonafe’yi kimse tanımıyordu.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump’ın dönüşü 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları