Necati Özkan

Bir dönem bitiyor

05 Aralık 2022 Pazartesi

İslamcı siyasetin öncüsü Necmettin Erbakan ve talebeleri, İran Devrimi’nden sonra dünyada yükselen dalganın da etkisiyle İslamı genç kuşaklar için yeniden konumlandırdılar. Onların çabalarıyla İslam, seksenli ve doksanlı yılların genç kuşakları için çok güçlü bir çekim merkezine dönüştü. 

Gelir dağılımının bozukluğu ve muhafazakâr toplumsal yapı İslamcı siyasetin işlerini kolaylaştırıyordu. Kimlik bunalımı yaşayan, ekonomik olarak zor koşullara mahkûm edilmiş seçmen kitleleri İslamcı siyaseti, “adil düzen” kuracak devrimci bir hareket gibi algıladılar. Böylece devletten uzun süre adalet beklemiş olan bu kitleler, doksanlı yılların ikinci yarısında merkez sağ siyasetin de kendini imha etmesiyle birlikte kolaylıkla İslamcı siyasetin destekleyicisi haline geldiler.

Sonuçta doksanlar boyunca yükselen İslamcı siyaset, muhafazakâr iş dünyasının ve cemaatlerin büyümesine destek oldu. Ardından da 2002 seçimleriyle siyasi pazarın en önemli gücüne dönüştü. 2002’den itibaren AKP temsilcilerinin “dava” sözüyle tanımladığı değerler siyaseti ise İslamcı siyasetin uzun süre iktidarda kalmasının rasyoneli oldu.

TÜRKİYE UYGULAMASI ÇÖKÜYOR

Kendilerine “Alnı secde gören kadrolar”, “Cuması olanlar” veya “Erdemliler Hareketi” diyen İslamcı siyaset, ülkeyi maddi ve manevi olarak kalkındıracak, muhafazakâr nesiller yetiştirecek ve ülkede muhafazakâr demokrasi kuracaktı, ne dedilerse tersini yaptılar! Dünyanın her tarafında.

Kimi ülkelerde halk hareketiyle, kimi ülkelerde terör yoluyla, kimi ülkelerde askeri darbeyle, kimi ülkelerde ise demokratik yollarla işbaşına gelen İslamcı siyaset kalıcı çözümler üretemedi. Bugün artık net olarak görülüyor ki bir dönemin sonuna geliniyor. 

Aynen İran, Mısır, Libya, Cezayir, Afganistan ile Suriye ve Irak’taki IŞİD örneklerinde olduğu gibi İslamcı siyasetin Türkiye uygulaması da çöküyor. Adil bir düzen kurmak bir yana devleti ele geçirip toplumu kutuplara bölüyorlar, ekonomiyi çökertiyorlar. Dahası esas dayanakları olan dini değerleri de dejenere ediyorlar. Çoğunluğu gücü ellerinde tutabilmek için demokrasiyi ortadan kaldırıp, ellerini kana buluyorlar.

Aralık başı itibarıyla Türkiye seçmeninin çok büyük bölümünün İslamcı siyasetten umudunu kesmiş olması, yüzde 65’inin “Erdoğan’ın yeniden seçim kazanması Türkiye’nin geleceğine zarar verir” diye düşünecek bir noktaya gelmesi ve yüzde 72’sinin ekonomik krizin derinleşeceğine inanıyor olması, içerideki ve dışarıdaki gelişmelerle bağlantılı.

YENİ DÜZEN, YENİ HİKÂYE

Yaklaşan seçimler öncesinde Türkiye’nin İslamcı siyasetten kurtulmasını sağlayacak koşullar hazır gibi görünüyor. Demokratik muhalefetin yeni bir düzen ve yeni bir hikâye anlatımıyla çekim merkezine dönüşmesi ve ortak adayın etrafında birleşmesi işleri kolaylaştırabilir.

Kutuplaşmanın derinleştiği ülkelerde kampanyanın birincil görevi, seçmendeki zihinsel duvarları aşabilmektir. Özellikle Türkiye gibi seçmenlerin kutuplaştırıldığı, ötekileştirildiği ülkelerde, karşı mahallenin seçmen kümelerinin sizi dinlemesini sağlamak önemlidir. Bunun yolu, o mahallenin değerlerine saygı göstermekten ve pozitif kampanyadan geçer. 

Cumartesi günü CHP’nin İstanbul’da düzenlediği “İkinci Yüzyıla Çağrı” toplantısı bu doğrultuda önemli bir çabaydı. Bundan sonra seçmenle konuşacak etkinliklerin planlanması, yapılacak etkinliklerin altılı masa ortak etkinliklerine dönüştürülmesi ve seçimdeki rekabet kurgusunun AKP veya Erdoğan yerine, düzenle rekabet olarak tanımlanması şart.

Altılı masa etrafında buluşan muhalefet, tarihten, iklimden, coğrafyadan ve AKP döneminden kaynaklanan her sorunu elbette kısa sürede çözemeyecek. Ama barış içinde mevcut bozuk düzeni değiştirebilir; ülkede potansiyel şiddeti kontrol altına alıp başta adalet, ekonomi, teknoloji, eğitim, sanat, spor olmak üzere hemen her alanda ilerlemeyi ve yurttaşların mutluluğunu sağlayacak motor güç olabilir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Öfke ve değişim 12 Haziran 2023
Nasıl oldu? 30 Mayıs 2023
Yakın elmalar 22 Mayıs 2023

Günün Köşe Yazıları