Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Yargıyı yargıçtan korumak! - Av. Dr. Başar YALTI
Başlık, bundan 13 yıl önce 4 Nisan 2012’de tarafımdan yazılmış bir yazıdan alınmıştır. Yazıda, hukukun ışığının söndürülüp yargıyı karanlığa gömen dönemin anlayışı ele alınarak özel yetkili mahkemelerde yaptıkları hukuksuzluklardan ve adil yargılanma hak ve ilkelerini yok saymalarından o dönemin FETÖ yargıç ve savcılarının sorumlu olacağı dile getirilmişti. Nitekim 15 Temmuz 2016 tarihindeki darbe girişiminden sonra 4 bin 500 civarında yargıç ve savcı meslekten çıkartılarak cezalandırılmıştı.
Adil yargılanma hakkı, yargılama sürecinde yaşanan olumsuzluklara karşı uluslararası bir hak olarak, Türkiye’nin de tarafı olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. ve Medeni ve Siyasal Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme’nin 14. maddesinde tanımlanmıştır. Adil yargılanma hakkı, bir kişinin suçlanmasıyla başlayıp infaz ile tamamlanan uzun bir süreci kapsamaktadır. Bu hak, 2001 yılında yapılan değişiklikle anayasanın 36. maddesinde kendisine yer bulmuş, 2004 yılında anayasanın 90. maddesine ekleme yapılması yoluyla ek güvenceye kavuşturulmuştur.
ADİL YARGILANMA HAKKI
Bağımsızlık, tarafsızlık ve yetkinlik niteliklerine sahip bir yargı organının varlığı, adil yargılanma hakkı bakımından başlı başına bir güvencedir. Ancak kimi durumlarda bizzat yargı yerleri hak ihlallerinin kaynağı hatta nedeni olabilmektedir. Yargı yerleri siyasal iktidarın denetim ve etkisine girebilmekte, görünür şekilde toplumu ve siyasal hayatı kontrol eden, hatta düzenleyen bir mekanizma haline gelebilmekte, bağımsızlık ve tarafsızlığını yitirebilmekte, adil ve hakkaniyete uygun yargılama bakımından yetersiz kalabilmektedir. Bu nedenlerle adil yargılanma hakkı, kişileri, yargıç ve savcıların keyfi davranışlarından, önyargısından ve kayıtsızlığından koruyan temel bir haktır.
Anayasa gereğince, savcılar ve yargıçlar, ilgili kişiler hakkında soruşturma ve kovuşturma yaparlarken adil yargılanma hakkının gereklerine uygun şekilde davranmak zorundadırlar. Bu, yargıç ve savcılar için aynı zamanda yargı etiğinden kaynaklanan bir sorumluluktur. Mahkemelerin bağımsızlığı ve kimsenin yargıçlara emir ve talimat veremeyeceği (m.138/1) ilkesi, bu amaç için anayasada yer almıştır. Temel hak ve özgürlüklerin korunmasıyla ilgili anayasanın 40. maddesine ise ne yazık ki işlerlik kazandırılmamıştır.
Adil yargılanma hakkının ihlali halinde başvurulacak yer, sadece üst mahkemeler değil, asıl olarak Hâkimler Savcılar Kurulu (HSK) olmalıdır. Ancak HSK, siyasallaşmış yapısı nedeniyle böyle bir işlevden uzak olduğu gibi günümüzde, hak ihlallerinin bizzat sebebi de olabilmektedir.
‘HÜKÜM VEREN DEĞİL HÜKMEDEN’
HSK, tarafsız davranan ve karar veren yargıçları koruyacağı yerde onlara yaptırım uygulamakta, yargıç ve savcılar üzerinde Demokles’in kılıcı gibi durmaktadır. Bunun sonucu olarak, adeta FETÖ dönemi taklit edilircesine, adil yargılanma hakkının ihlaline ilişkin onlarca örnek gözlerimizin önünde yaşanmakta, görev ve yetkilerini kötüye kullanarak hak ihlali yaratan yargıç ve savcılara herhangi bir işlem yapılmamaktadır. Sabaha karşı baskın şeklinde yapılan gözaltılar, haksız ve hukuka aykırı tutuklamalar, savunma hakkının kısıtlanması, tutuklamanın bir cezalandırma yöntemi olarak kullanılması, gizli tanık, hukuka aykırı delillere dayanılması, düşman ceza hukukunu andıran uygulamalar günümüzde de aynen devam etmektedir.
Bu durumu yaratan sistem ve sisteme uygun yeni yargıç tipi 13 yıl önceki yazıda şu şekilde tanımlanmıştı: “Bu yargıç, siyasal iktidara/cemaate yüzü dönük durmakta, yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını önemsememekte, ön yargılarıyla hareket etmekte, toplumun bir kesimini düşman olarak algılamakta, avukatı sevmemekte, adaleti dünyevi bir olgu olarak değil öteki dünyaya hazırlayıcı bir sonuç olarak görmektedir. Yeni yargıç, anayasal haklara karşı aldırışsızdır. Tartışmaktan, itirazdan ve felsefeden hoşlanmamaktadır. Sorgulamayan, yaratıcı ve evrensel düşünemeyen yeni yargıç bilge değildir. Bir hukuk teknisyenidir. Entelektüel birikimi yetersizdir. Yorum yapmaya, gerekçe yazmaya üşenen yeni yargıç, düşünce kekemesidir. Çelişki içindeki yeni yargıç, hüküm veren değil hükmeden bir anlayıştadır. Yargı, bu yargıçtan kurtarılmalıdır.”
Elbette ki tüm yargıç ve savcılar yukarıda tanımlanan özellikte değildir. Ancak mevcut yargı sistemine karakterini veren görüntü, 13 yıl öncesinin karanlığından farksızdır. Bu nedenle yargı sistemi bütün nitelikleriyle, halka güven veren gerçek kimliğine bir an önce kavuşturulmalıdır. Bunun yolu, her şeyi, bu arada HSK’yi de belirleyen tek adam rejiminden kurtulmaktan geçmektedir.
Çözüm siyasettedir. Halkın, “hak, hukuk, adalet” talebiyle sokaklara çıkmasıyla bu yol açılmış gözükmektedir.
AV. DR. BAŞAR YALTI
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
-
İmamoğlu ve İBB’yle ilgili 560 milyar iddiasına yanıt
-
Mustafa Balbay sert eleştirdi
-
Mezhep çatışması değil insanlık suçu
-
Emekliye bayram ikramiyesi ne kadar olacak?
-
Alfa Romeo'nun ilk elektrikli modeli: Junior Elettrica
-
'Kayyum atamaları, hukuksuzluk ve kontrollü kaos'
-
AKP’de kongre öncesi hazırlığı devam ediyor: Prof. Kalay
-
Emeklilerin Gözü Bayram İkramiyesinde: Beklentiler Karşı
-
Hutbelerde Bunlara Dikkat Edin!
-
Ekonomist Atilla Özkan'dan Şok Eden Enflasyon Yorumu!
En Çok Okunan Haberler
-
İstanbul'da 6.2 büyüklüğünde deprem!
-
İstanbul Silivri'de korkutan deprem!
-
Asıl deprem daha büyük ve 7’nin üzerinde olacak
-
Özgür Özel'den çağrı geldi
-
Kurtulmuş'tan Anıtkabir'de büyük gaf
-
AKP çakıldı, CHP büyük fark attı!
-
DEVA Partisi'nde istifa: Nedenini açıkladı
-
23 Nisan yürüyüşüne engel!
-
Oyuncu Leyla Okay hayatını kaybetti
-
Cumhuriyet'e 'Deprem bekliyorum' açıklaması yapmıştı