Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Krize karşı sosyal dayanışma programı / 1
ABD’de baş gösteren, tüm dünyaya yayılan ve depresyona doğru evrilen çalkantıdan önce, Türkiye kapitalizmi 2002-2006 döneminin hormonal, çarpık büyümesinin ardından 2007’de inişe geçmişti bile. 1998’den itibaren önce gevşek sonra sıkılaşan bir biçimde IMF ile birlikte dizayn edilen ekonomi rotası, Türkiye’yi 2001’de tarihinin en derin krizine sürüklemişti. Krizden çıkış için Kemal Derviş yönetiminde IMF’nin kredileri ve reçeteleriyle şekillendirdiği yol haritası, AKP iktidarınca da kullanılmıştı. Ama bu sürede yaşanmış görünen büyüme süreci, sorunları aşılmış göstermiş, oysa sadece ertelemiş ve kırılganlığını arttırarak 2007’de yeni bir tıkanmaya taşımıştı
2001 krizi sonrası girilen büyümenin omurgası, ucuz tutulan dolar kuru ile artan ölçüde Asya’dan ithal girdi sağlayıp bunu ucuzlatılmış işgücü ile Türkiye’de son ürün haline getirip AB’ye ihraç etme ekseni üstüne kurulmuştu. “Asyalaşma” da denilen bu yoksullaştırıcı süreç, kâr marjı düşük ve tek kozu düşük reel ücret olduğu için Türkiye kapitalizmine sermaye birikimi sağlayamamaktadır. Bu dönemdeki şans faktörü de, büyüme için gerekli dış kaynağın, likidite bolluğu yaşayan bir dünya konjonktüründen sağlanabilmesidir.
Ancak bu yoksullaştırıcı büyüme, bir süre sonra hem emeğin direnmeye başlaması hem de Asya rekabetinin ezici baskısı altında tükenme noktasına gelmiştir.
Bu noktaya gelinceye kadar da çok ciddi bir cari açık, çok ciddi bir özel sektör borç yükü, yabancı sermayeye çok ciddi bir varlık devri gibi maliyetler ödemiştir. Dahası, çok ciddi bir antisosyal devlet uygulamasına yol açan mali disiplinlere rağmen enflasyon canavarını da yeniden uyandırmış, işsizliği azdırmış, tarımı çökertmiştir.
Bütün bu müflis politika mirasının üstüne bir de dünya krizinin sert rüzgârları ve siyasetteki gerilimin negatif etkileri eklenmiş ve endişe verici bir döneme girilmiştir.
2008 dünya ekonomisinde ‘iniş’ ve Türkiye
Dünya ekonomisindeki iniş öncesinde göstergeleri bozulmaya başlayan Türkiye kapitalizminin, global kriz ile birlikte bunalımı artacak.
Dünya kapitalizmi son 30 yıldır tekliyor. 1974-75 daralmasını, 1979-80’deki daralma izlemişti. 1984’teki Latin Amerika borç krizinin arkasından 1987’deki New York borsasının çöküşü gelmişti. Ardından, 1990-91’de yeniden bir ekonomik daralma yaşanmış, bunu 1994 Meksika “tekila krizi” izlemişti.
1997 Asya ve 1998 Rusya krizlerinden sonra depremin etkisiyle 1999’da Türkiye ekonomisi negatif büyüme yaşamış, ardından da 2000 sonu ile 2001’de tarihinin en derin krizlerini yaşamıştı. Aynı yıl Arjantin’de de mali çöküş ve kriz yaşanmış, ABD’de de “yeni ekonomi” çökmüştü. Şimdi, daha büyük ve global bir kriz yaşanmaya başlandı.
Müflis dönemin göstergeleri
Yeni milli gelir serisi dikkate alındığında, 1998’den 2007’ye ekonominin yıllık ortalama 4.7 oranında büyüdüğü, ortalama en yüksek büyümenin yüzde 5.2 ile hizmetlerde yaşandığı görülüyor. Sanayideki büyüme yıllık yüzde 4.9 oranında kalırken tarımın en kötü durumda olmduğu ve üç negatif yıl yaşadığı yıllık büyümesinin de yüzde 1.2’de kaldığı anlaşılmaktadır.
Sanayide tıkanma 2007’de başlamıştır. 2007 yılının ilk çeyreğinde, sanayi sektörü katma değeri yüzde 10.2 büyümüştü. Ancak, ilk çeyrek sonrasında sanayi sektörü üretiminin yavaşlamaya başladığı görüldü.
İkinci çeyrekte yüzde 4 artan sanayi sektörü üretimi, üçüncü çeyrekte yüzde 4.3 olarak belirlendi, son çeyrekteki büyümesi ise yüzde 3.6’ya gerilemiş görünüyor
2006’da sanayi kesimi yüzde 5.8 büyürken milli gelir, inşaat kesiminin katkısıyla yüzde 6 büyümüştü. 2007’de sanayi kesimi büyümesi yılın tamamında yüzde 5.4’e düştü. 2007 yılının ilk çeyreğini takiben ihracat miktar artışının yavaşlamaya başlamasıyla, sanayi sektöründe de üretim hız kesti.
Tarım sektörü 2006’da yüzde 1.3 büyüme gösterirken 2007’nin tamamında yüzde 7.3 küçüldü.
Kuraklığın yanı sıra tarım girdilerindeki fiyat artışları ile baş edemeyen tarımdaki çözülme, küçülmede önemli bir etken oldu. Bunun 2008’de de sürmesi bekleniyor. 2006’nın ana motoru olmayı üstlenmiş olan inşaat da 2007’de yavaşladı
İnşaat 2006’da yüzde 18.5 büyü müştü, 2007’nin büyümesi yüzde 5’e düştü. İnşaattaki tempo düşşünün 2008’de de sürmesi çok muhtemel. Özellikle dünya krizinin getireceği daralmanın öncelikle bu sektörü vurması bekleniyor.
Dış kaynak girişi yetmiyor
Türkiye, son yıllardaki büyümesini ağırlıkla dış kaynak girişi ile gerçekleştirdi. İlk yıllarda sıcak para lokomotif güçtü. Dış kaynak girişinde son yıllarda sıcak paranın ağırlığı azaldı, doğrudan yabancı sermaye girişleri önem kazandı. Türk bankalarının, sigorta şirketlerinin yabancılarca alınması, Telekom’un özelleştirmesi, başka Türk firmalarına yabancı ortak gelmesi, varlık satışları ile dış kaynak girişi 2005’te 44 milyar dolara, 2006’da 46 milyar dolara yaklaştı, 2007’de ise 50 milyar dolara yaklaştı.
Ancak, kaynak girişi artık büyümeye yeterli bir tempo kazandıramıyor.
2007 yılında 50 milyar dolara yaklaşsa da dış kaynak girişinin büyümeyi arttırmadığı anlaşılmaktadır. Gelen yabancı sermayenin büyümeyi hızlandırmak yerine banka-şirket, emlak alarak varlık ele geçirdiği anlaşılmaktadır. Ayrıca artan ölçüde faiz ve kâr transferleri ile kaynak çıkışı yaşanmaktadır. Nitekim, yıllık çıkışların ortalaması 10 milyar doları bulmuştur.
Bu yapı sermaye birikimini arttıramaz olmuştur. Gayri Safi Sabit Sermaye birikiminin GSMH’ye oranı yüzde 19’lardadır ve 1990’lardaki düzeyinin gerisine düşmüştür. 2001 krizi sonrasında Türkiye’deki sermayedarlar, dışarıya karşı bütün rekabet güçlerini, işsiz ve örgütsüz düşmüş emeğin kaba sömürüsünden almış, teknolojik bir dönüşüm gerçekleştirilememiş ve bu kaba emek sömürüsü ile artık ileriye gidilemeyeceği görülmeye başlanmıştır.
Tıkanmanın bir başka göstergesi hanehalkı borçlanmalarındaki yavaşlama, batık kredilerde artış ve beklenti anketlerindeki negatif eğilimlerde görülmektedir. Tüketici kredisi ve kredi kartı harcaması kışkırtmalarıyla özel tüketim artışlarına dayalı talep genişletilmiş, ancak burada da deniz kısa sürede tükenmenin eşiğine gelmiş ve ihracattaki teklemelerle birlikte kronik durgunlaşma belirtileri ortaya çıkmıştır. Tüketici kredisi talepleri ve bankaların arzları düşmeye başlamıştır.
Bankaların takipteki alacakları düzenli olarak artıyor. 2008 Ocak sonunda bu rakam 10.5 milyar YTL’ye çıktı. Batık kredilerin yaklaşık yüzde 30’u ailelerin kullandığı tüketici kredisi ve kredi kartı borçlarından oluşuyor. Merkez Bankası’nın aylık beklentileri ölçtüğü beklenti anketleri iyi sinyaller vermiyor, beklentilerin kötüleştiğini ortaya koyuyor. Buna göre, reel kesim güven endeksi 2007 ortalarında aşağı seyrettikten sonra yeniden iyileşmedi. Tüketicilerin geleceğe dair güvenleri ise azalıyor.
Reel kesimin güveni 2007 Nisan ayında 100 üzerinden 119.5 idi. 2008 Mart ayında 105.4 olmuştu. Bir ayda 2.2 puan daha eksildi. Nisan ayında 103.2’ye düştü. Merkez Bankası her ay imalat sanayiinde durum tespiti yapıyor. Sanayicilerin geçen 3 aylık dönemdeki üretim konusunda bekleyişleri geçen yıla göre kötü durumda. Toplam siparişlerin azalacağını söylüyorlar. Yatırım konusunda geçen nisan ayında 121.1 olan güven endeksi bu nisan ayında 100.7’ye gerilemiş.2007 temmuz ayında 98.25 olan Tüketici Güven Endeksi, yıl sonunda 93.89’a inmişti. 2008 yılı başından itibaren devamlı gerileme gösterdi ve mart ayında 81.96 oldu.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Mahruki yine yandı
- AKP’li belediyeden bir ayda 33 konser
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- Tıp fakültelerinde kadavra krizi
- Fakülteyi kâğıt üzerinde kurmuşlar!