Mustafa Pamukoğlu
Mustafa Pamukoğlu pamukm@superonline.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Tam Bağımsızlık ve Ulusal Egemenlik

24 Nisan 2012 Salı
\n\n\n

Ateşle, demirle ve kanla kurulan Türkiye Cumhuriyetinde 1923 yılı Atatürk dönemi ekonomisinin başlangıç yılıdır. Bundan öncesinde büyük zorluklar, yokluklar ve kıtlıklarla geçen bir savaş ekonomisi vardı. Üstüne üstlük emperyal devletlerin kaldırmayı düşünmedikleri kapitülasyonlar büyük bir sorundu.\n

\n

Bu nedenle geçmişle hesaplaşmanın en önemli unsuru Lozanda kapitülasyonların kaldırılmasıydı. Bu olmazsa olmaz bir şarttı. Oysa İngiltere, Fransa ve Amerika gibi güçlü kapitalist ve emperyal ülkelerin dokusunda Türkiye geri kalmış bir ülke değil muhtaç bir ülke idi; bu nedenle muhtaç ile güçlü eşit olamazdı ve kapitülasyonlar kaldırılmamalıydı.\n

\n

Lozanda görüşmelerde kapitülasyonların bu denli işgal etmesini anlayamadığını Atatürk bakın yabancı gazetecilere nasıl söylüyordu: “Kapitülasyonların konferansta birçok toplantıyı işgal etmiş olmasının sebebini bir türlü anlayamıyorum. Bu meselenin söz konusu ve müzakere edilmesi bile izzeti nefsmize yöneltilmiş bir hakarettir.\n

\n

Atatürk Türkiye Cumhuriyetinin ancak kapitülasyonlardan arındırılarak kurulabileceğine inanmıştı. Bu nedenle ya kapitülasyonlar kalkacak ya da ateş ve kan devam edecekti.\n

\n

İktisat Kongresinde de şunları vurguluyordu: “Büyük devletler Türkiyeyi yabancı sermaye ve tercihlerine sahip bağımsız bir ülke, bir siyasal varlık gibi değil kapitülasyonlar koleksiyonu yapılan bir arazi parçası olarak görmektedir.Atatürk şunu çok iyi biliyordu: Türkiye ekonomide egemenliğini temin ederse ülkeyi yerinden kımıldatmak mümkün olamayacaktı. Emperyal ülkelerin ekonomik düşünce tarzları gereği Türkiye muhtaç bir ülke olarak kalmalıydı.\n

\n

Ancak başta Atatürk olmak üzere tam bağımsızlığın kapitülasyonların kaldırılmasından geçmek olduğuna inanan Türk ulusunun direnci ve İnönünün Lozandaki büyük başarısı ile 24 Temmuz 1923te antlaşmanın 28. maddesinde yer alan Bağıtlı yüksek taraflar, her biri kendi yönünden, Türkiyede kapitülasyonlarının her bakımdan kaldırıldığını kabul ettiklerini bildirirlercümlesi ile tam bağımsızlık yolundaki temel engel ortadan kaldırılmıştır.\n

\n

Bundan sonra Atatürkün temel amacıgeri kalmışlıktan kurtulmaktı”. Sınıf çelişkilerini bir tarafa bırakıp kurtuluş ve bağımsızlık için yapılan mücadeleyi bu amaca oturtmak gerekmekte idi. Çünkü sınıflar meselesini, çelişkileriyle değil geri kalmışlığın elbirliğiyle aşma davası olarak görüyordu. Oysa 1917den sonra dünya siyasetine sınıf çelişkileri damgasını vurmuştu. Sadece Rusyada değil, kapitalizmin en fazla geliştiği İngiltere ve Almanyada da siyaset tarafından sınıfların dile getirildiği bir dönemde Atatürk geri kalmışlığın yok edilmesini ekonomik mücadelenin amacı yapıyordu.\n

\n

Bunun için ekonomi, milli eğitim, bayındırlık öncelikli olmalıydı. Tarıma büyük önem verilmeliydi. Harap olan memleketin hızla onarılması ve canlandırılması konusunda devletönemli işlev görecekti. İşte karma ekonomi anlayışı bu noktadan hareketle oluşmuştur. Devlet ve özel girişimin birlikteliği yeni ekonomi politikası haline geldi.\n

\n

Bismarckın, Toplumun ve devletin büyük ve yaşamsal zorluklarla karşı karşıya kalması halinde bunların lafla değil, demirle ve kanla aşılmasından başka yol yoktur sözündeki demir ve kanın Türkiye Cumhuriyetinin her tarafında tam bağımsızlık için görülebileceğini Atatürk Türkiyesini inceleyecek her vefalı yurttaş idrak edebilir. Atatürk 1933te geri kalmışlığı aşma davasının ardından başlayan zorlu sürecin sonunda çağdaş uygarlık düzeyine çıkma hedefini göstererek Türk ulusuna yeni bir ışık saçıyordu…\n

\n

Bu ışık hiçbir zaman sönmeyecek. Ülkemizin tam bağımsızlığı için ateş, demir ve kandan hiçbir zaman vazgeçmeyeceğiz.\n

\n

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramında bunları idrak edecek çağdaş uygarlık seviyesine, bulunduğu seviyesi ne ise o seviyeye bilimle ve inançla ülkemizi taşıyacak bir gençliğin geldiğine inanıyor ve umutlanıyoruz...

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları