Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Kırım Savaşı ile Başlayan Bağımsızlığımıza Konulan İpotekler
Göstergelerin büyüsüne kapılıp göremediğimiz gerçekleri unutmamak için tarihe bakmak gerektiğini hepimiz biliyor ama yapmıyoruz. Kırım Savaşı Osmanlı’nın saadet zincirinin bitip borçlanmalara başladığı bir tarihin başlangıcıdır. Bu savaşın bilinen sonucu “Rusya faktörü”nün veya “Rusya baskısı”nın bir süreliğine de olsa kalkması ve Osmanlı’nın ferahlamasıydı. Osmanlı Avrupa devletlerinin yardımı ile bu beladan uzaklaştığını sanırken siyasi Batı’nın (bu tanım Prof. Dr. Özer Ozankaya’nın tanımıdır. Hocamız Batı’yı Uygar Batı, Siyasi Batı olarak ikiye ayırıyor. Siyasi Batı sömürgeci, emperyal, güvenilmezdir) kucağına düştü.
\nProf. Dr. Özer Ozankaya’nın Osmanlıcadan günümüz Türkçesine çevirdiği Celal Nuri’nin “Türk Devrimi” adlı kitabında Osmanlılığın ve imparatorluğun Türk ulusu için zararlı, uzun ve yorucu bir boş oyundan başka bir şey olmadığı belirtiliyor. Tarihçilerin Osmanlı saltanatı için yayılma ve çöküş dönemi olarak bir ayrım yapmalarının yanlış olduğunu, Osmanlı saltanatının yükselirken düştüğünü söyleyen Celal Nuri egemen ulus olan Türklerin kurdukları imparatorlukta hep azınlıkta kaldığını, savaşlarla sağlanan gelirlerin tüm savurganlığa rağmen yettiğini, ancak kapı kapanıp yokluk başlayınca Kırım Savaşı’nın imdada yetiştiğini vurguluyor “1854 Kırım Savaşı’ndan sonra borçlanmalar yardıma yetişiyor. Eğer o da olmasaydı Osmanlı devleti ekonomik ve mali çırpınmalar arasında daha o zaman can verecekti” diye görüşünü ortaya koyarken yaşadığımız dönemdeki çılgın tüketim, tüketimle büyüme ve bunu borçla finanse etme durumumuzu görünce Siyasi Batı işbaşında demekten kendimizi alamıyoruz.
\n2010 yılının ilk çeyreğine göre 2011 ilk çeyreğinde büyümenin % 11 olması yeni fabrikaların açılmasını, tarımsal sanayiye geçildiğini, mevcut fabrikaların kapasitelerini ve verimliliklerini arttırdığını, yeni yeraltı kaynaklarının bulunduğunu, işsizliğin azaldığını mı işaret ediyor; yoksa ekonomik bağımlılığımızın arttığını mı?
\nBilindiği gibi Gayrisafi Yurtiçi Hasıla (GSYH) üç türlü hesaplanır.
\nÜretim açısından GSYH= Sanayi, inşaat, tarım, hizmetler sektörlerinden elde edilen katma değerlerin toplamıdır.
\nAyrıca (GSYH= Ücret+Kâr+Rant+Faiz) olarak da hesaplanır.
\nTüketim açısından (GSYH= Özel tüketim giderleri+özel yatırım giderleri+devlet harcamaları+ihracat-ithalat) şeklinde de hesaplanır.
\nEkonomik büyüme de bir ülkenin GSYH’nin reel olarak bir önceki yıla veya döneme göre artması demektir. İşte bu artış kadar, bu artışın neden kaynaklandığı ve ciro artışının neyle finanse edildiği de çok önemlidir. Çünkü biliyoruz ki büyümenin kalıcı olabilmesi için iç ve dış talebin artması gerekir. Talep artışları ise birçok değişkene bağlı olarak artar, azalır. Kredi kartlarının limitlerinin arttırılması, bireysel kredilerin artması ve çeşitlendirilmesi iç talebi arttırır. Kredi faizlerinin yükseltilmesi, kredi kartı kullanımına sınır getirilmesi, munzam karşılıkların arttırılması gibi önlemler iç talebi azaltır. İç talebin artması enflasyonu körükler. Dış talebin artması da elimizde olan ve olmayan bir sürü değişkene bağlıdır. Örneğin, Yunanistan’a daha önce ihracat yapanlar şimdi ihracat bedellerini tahsil edemediği için ihracat yapmaz veya yapamaz. Libya’da inşaatçılarımız artık üretimden çekilmek zorunda kaldıklarından yeni pazarlar bulmak zorundadırlar.
\nBu nedenle büyüme rakamlarına bu gözle bakmamız ve analiz etmemiz gerekir. Yukarıdaki formülde görüldüğü gibi ithalat milli geliri azaltan bir kalem olarak yer alır. İthalatınız diğer artı kalemlerin artışına yol açacak bir eksi kalem olmadığı takdirde verimli bir harcama değildir. İthalatınız 50 birim iken özel yatırım giderleriniz 70 birim ise, ithalatınız 80 birime çıktığında yani % 60 arttığında, özel yatırım giderleri 126 birime çıkıyorsa yani % 80 artıyorsa o zaman ithalat milli geliri arttırıyor demektir.
\nİşte bağımsız bir ekonomi için rakamların büyüsüne kapılmamayı ve aşağıdaki gerçekleri akıldan çıkarmamız gerektiğini hatırlatmayı bir vatandaşlık borcu sayıyoruz.
\n- Büyük Osmanlı Rusya’nın baskısından geleceğini batıya ipotek ettirerek kurtuldu.
\n- Siyası Batı’ya dün de bugün de güvenilmez. Sizi sıcak paraya boğar, size borç verir, sırtınızı okşar, derecelendirme kuruluşları ile notlarınızı yükseltir, sizi kandırır; ama tarımsal sanayiye geçmenize, sanayiye dayalı kalkınmaya, borçsuz, harçsız kalmaya izin vermez. Biz üretelim siz tüketin, der.
\n- Ekonomik yönde bağımlı yapar ve sonra da içimizi dışımızı karıştırır da karıştırır. Her gün vatandaşın gündemi değiştirir de değiştirir; düşünmeye, araştırmaya, sorgulamaya vakit bırakmaz.
\nUykudan uyan Ey Halkım/bu yurt bizim evimiz. Yunanlı büyük söz ustası İsokratis, “Yunanlı kimdir” sorusuna bakın ne demiş? “Yunanlı, Yunan kültürüne sahip ‘herkes’tir.”
\nTürk de binlerce yıldır Anadolu kültürüne sahip herkestir. Geleceğimizi Siyasi Batı’nın tercihlerine bırakmayalım.
\n\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Mahruki yine yandı
- AKP’li belediyeden bir ayda 33 konser
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- Tıp fakültelerinde kadavra krizi
- Fakülteyi kâğıt üzerinde kurmuşlar!
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı