Şahsıma mektuplar (9) Seçimleri fethediyorum!

09 Mart 2024 Cumartesi

Her seçim böyle olur. Sandık saati yaklaştıkça sonuçları fethetme yöntemlerinde değişiklik yapmak gerekir. 

Halk kendi haline bırakılır mı? O zaman seçim, seçim olmaktan çıkar.

Halkın ne düşünerek sandığa gitmesi gerektiğine ben karar vermeliyim ki sonuçlarını bileyim. Üstelik bu halka da kolaylık oluyor; bedava düşünce dağıtıyoruz.

Milletimin ekonomiyi düşünmemesi için gerekli önlemleri aldık ama bana muhalefet partisinin “Sarı kart gösterin” demesi işi bozdu. Hemen Mehmet Şimşek’e talimat verdim, “Ekonominin seçimden sonra da çok düzgün gideceğini söyle” dedim. Mırın kırın etti, “Yahu seçimden sonra ip zaten sende. Uydur bir şeyler” dedim. 

Sadece Şimşek yetmeyecek. Saray’a Bakanlar Kurulu’nun tüm üyelerini seferber edeceğim. Gitsinler tarafsız bir şekilde adaylarımıza oy istesinler.

Seçim işi yarış işi falan değildir. Seçimi fethetmek gerekir. Elde ne varsa kullanmak farzdır.

Çok zor durumda kalırsam halkın sandığa korkuyla gitmesini sağlayacağım. Korku iyi tokmaktır. Kafasına indi mi halk düşünemez hale gelir, “Allah beterinden saklasın” der. İşte bu söz demokrasinin ve istikrarın garantisidir.

Devletin tümüyle şahsımın kontrolü altına girdiğini söylemek çok iyi olmadı. Korku işlerine “karanlık güçler” desek “Her şey kontrolün altında değil mi” diyecekler. “Dış güçler” lafı da yıprandı.

Bereket medyada hâkimiyeti sağladık. Halka ne düşünmesi gerektiğini bu yolla sağlıyoruz. Kitle imha silahları var: kimyasal, biyolojik, nükleer... Ulan dedim, kitleyi imha edip ne yapacaksın? Kendine göre kitle imal et, sen ne istiyorsan yapsınlar. Hatta bir kısmını ötekine düşman et, birbirlerine girsinler. 

Bu yöntem hayli etkili oldu. Medya eliyle öyle bir kitle imal ettim ki oturdukları kenti ayakta tutan fabrikayı satıp kapatıyorum, “Reisin bir bildiği vardır” deyip alkışlıyorlar.

Benim imal ettiğim kitle, yapay zekâdan daha garantili.

Seçimlere Fatih Sultan Mehmet’i de sokmam iyi oldu. TRT’nin Tayyip Radyo Televizyonu haline geldiğini söyleyen kimi bozguncular var. Ulan Fatih’in dizisini yaptık, onun gözüyle İstanbul’un fethini işleyeceğiz. 

Biz az mı fetih yaptık? Tarih bizi niye yazmasın? Yok Fatih dokuz dil biliyormuş. Ben ondan daha fazla biliyorum. 

Halkın dilini biliyorum; aç bırak kendine muhtaç et.

Emeklilerin dilini biliyorum; her an maaşlarının artabileceğini düşünsünler, o umutla kaç seçim geçer.

Tarikatların dilini biliyorum; başındakilerin konforunu sağla, cemaati senin istediğin gibi yönlendirsinler.

Zenginlerin dilini biliyorum; paraya boğ, gözleri bir şey görmesin. Her an kaybedebileceklerini hissettir, sözünden çıkmasınlar.

Ekonominin dilini biliyorum; sayıları alt alta, üst üste koy, millet durum kötü, vaziyetimiz iyi desin.

Emperyalistlerin dilini biliyorum; çıkarlarına dokunma. Küfretsen bile seni ayakta tutuyorlar.

İhale dilini biliyorum; serbest rekabet şartları altında ihaleyi alması gerekeni tarif edip sıfır hatayla sonuçlandırıyorum.

Daha bir sürü dil biliyorum; hepsini “Şahsımca”da toplayacağım. Bütün bunlarla seçimleri fethetmenin dilini elbet üreteceğiz. O dizide Fatih’e şöyle söyletsem:

-İstanbul’u 571 yıl sonra Murat Kurum adlı bir kulum yönetecek!

Acaba halk yer mi?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD gezisi iptal gibi! 25 Nisan 2024
ABD ile Hamas gerilimi! 24 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları