Miyase İlknur

Zalime karşı Hüseyin olmak

29 Ağustos 2020 Cumartesi

Bugün muharremin onuncu günü ve Hicri takvime göre Kerbela katliamının yıldönümü. İmam Hüseyin ve kendisine bağlı 72 yakını, 1340 yıl önce muharremin onuncu gününde Kerbela’da Fırat Nehri kıyısında katledildi.

Peki, İmam Hüseyin niçin katledilmişti?

İslamda Halife Osman’la başlayan nepotizmin aynı kabileye mensup Muaviye döneminde doruğa çıkması, dini bir makam olan halifeliğin saltanata dönüştürülmesi ve o güne kadar seçimle belirlenen halifeliğin babadan oğula devredilmek istenmesine itiraz etmesinden dolayı katledildi. Peygamberin torunu olmasına rağmen hem de...

Halife adaylarına biat rızalığa dayanırken Muaviye’nin oğlu Yezit, bunu kılıç zoruyla gerçekleştirmek istedi. İmam Hüseyin’in önünde iki seçenek vardı: Ya ölüm ya biat. Yezit’in her türlü vaadini elinin tersiyle iten Hüseyin, refah ve bolluk içinde bir yaşam yerine direnmeyi ve bunun doğal sonucu olarak da ölümü seçti. Kerbela’da İmam Hüseyin’i katletmekle yetinmeyip bir de cesedini atlara çiğnettiler. Ama çiğnenen onun sadece başsız bedeniydi. Oysa kibir abidesi Yezit’in asıl amacı Hüseyin’in onurunu çiğnetmekti. İşte bunu başaramadı...

Yezit, haksız fakat güçlüydü. Hüseyin ise haklı ve güçsüz. Hüseyin güçsüzlüğünün farkındaydı elbet. Ama o, bir insanın ne kadar güçlü olursa olsun, yine de gücünü kıracak birilerinin bu dünyada var olabileceğini göstermek istemişti.

Kerbela’da katliamından sonra nice asırlar, çağlar gelip geçti. Nice zalimler, nice mazlumların kanını akıttı. Zalimle mazlumun savaşı insanlık tarihi kadar eskidir. Dün sürmüş, bugün sürüyor, gelecekte de sürecektir. Değişen sadece zaman ve mekândır. Kerbela katliamı, zalimle mazlumun, güçlü ile güçsüzün, haklı ile haksızın mücadelesini en iyi örnekleyecek olayların başında gelir.

Yeryüzü tarihi haklıların yenilgileriyle doludur. Yenile yenile yenmeyi de öğrenir insan. Her haklı yenilgi tarihin bir sayfasını açar. Zalim muktedirleri çok güçlü sanmak da aslında büyük bir yanılgıdır. Onların gücü ordularından ve yaptırdıkları ihtişamlı saraylarından öte bir şey değildir. Biliniz ki o ordular, o ihtişamlı saraylar güçsüzlerin gözünü korkutmak içindir. Nitekim Hüseyin’i katledince diğerlerini korkutacağını sananların yanılgısını görmek uzun sürmedi. Önce Muhtar es-Sekafi ile İbrahim Eşter çıktı sahneye ve iktidara sırtını dayayıp onun adına katliam yapanlara bedelini fazlasıyla ödetti. Ardından da Ebu Müslim Horasani...

Hüseyin gibi boyun eğmeyip dikilince zalimin karşısına ne ordular kaldı ne de saraylar...

19. yüzyıl Kızılbaş - Alevi şairlerinden Esiri, İmam Hüseyin’e yazdığı ünlü mersiyesinin bir dizesinde “Fırat suyu kan akıyor baksana” diye tanımlamış Kerbela trajedisini. Bugün de Fırat’ın suladığı Ortadoğu coğrafyasında hâlâ kan akıyor. Kerbela’da İmam Hüseyin’in insanlığa verdiği mesaj, ne mazlumlar ne de zalimler tarafından alındığı için mi hâlâ kan akıyor Fırat suyu?..

Dertli’nin bir şiiriyle selamlayalım mücadelesiyle mazlumlara ilham veren İmam Hüseyin’i...

Âşık-ı sadık, muhibb-i Mustafa derler bize

Derd ile gayretkeş-i Ali Aba derler bize

Biz gürûha sorsaralar ki, ey kavim siz kimlersiniz,

Tabii, şah-ı Velayet Murtaza derler bize

Aşk ile tığlar çekip, zalime karşı durmuşuz

Ol sebepten kavm-i Süfyan; eşkıya derler bize

Can-ü başı terkeyledik, bizler imamlar aşkına

Bende-i Şah-ı Şehid-i Kerbela derler bize

Gerçi ben bir Dertli’yim, derdim mazlumlar derdidir

Çek elini ey tabip, bi-deva derler bize



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları