Miyase İlknur

Yerelden genele... Erdoğan’ın değişim hareketi

27 Mart 2018 Salı

Siyasi yasakların kalkmasıyla birlikte Refah Partisi’nin başına geçen eski Milli Selamet Partisi (MSP) lideri Necmettin Erbakan’ın ilk seçim başarısı 1991’de gelmiş, Milliyetçi Çalışma Partisi (MÇP) ile ittifak sonucu TBMM’de grup kuracak sayıda milletvekili çıkarmayı başarmıştı. O tarihe kadar yerel seçimlerde bir başarısı bulunmayan, özellikle de Konya hariç metropollerde bir tek ilçede dahi belediye başkanı seçtiremeyen RP’nin yereldeki iktidarının ayak sesleri 1992’deki ara yerel seçimde işitilmeye başlandı. İstanbul’daki ara yerel seçimlerde 6 ilçeden dördünü RP kazanarak tabanını 1994 yerel seçimleri için motive etmiş oldu. Bahçelievler, Kâğıthane, Bağcılar ve Güngören ilçelerini kazanan RP’nin başarısının sırrını tesadüfi olarak değerlendirenler fena halde yanıldı. Zira iki yıl sonra 27 Mart 1994 yılında yapılan yerel seçimlerde RP İstanbul, Ankara, Konya, Diyarbakır, Kayseri gibi büyükşehirlerin belediyelerini kazanarak yerelde iktidarını ilan etti.

RP’nin bu seçim zaferinde en çok yankı yapan ise İstanbul ve Ankara belediyelerinin kazanılmasıydı. Özellikle İstanbul’da Recep Tayyip Erdoğan’ın kazanması laik çevrelerde şok etkisi yarattı. Aynı ölçüde dindar kesimlerde ise zafer sarhoşluğu. Bu kesime göre İstanbul ikinci kez fethedilmişti.

Seçim sonuçlarının ilanıyla basın ve kamuoyu Erbakan’dan çok Erdoğan’ın başarısını konuşuyordu. Diğer partiler parlak transferle seçime girerken ve medya desteğini sınırsızca alırken basının görmediği, görmek bir yana olumsuzluklarıyla manşetlere çıkardığı Erdoğan ipi göğüslemişti. Erdoğan’ın başarısının sırrını herkes kendine ve durduğu yere göre açıklıyordu.

Bazılarına göre Erdoğan’ın cami cemaati dışındaki kitleye açılması, dindar yönetim değil adil yönetim vaat etmesi, bazılarına göre ise mevcut belediyelerin iyi hizmet verememesi neden olmuştu bu duruma. Seçimi kaybeden partiler ise transfer ettikleri adaylar ile örgütler arasındaki doku uyuşmazlığı gerekçesine sarılıyordu. Medyada ise Erdoğan’ı eleştireceğiz diye oturduğu kaçak binanın manşetlere çekilmesinin, çoğu kaçak yapılarda oturan varoşların isyanı yorumları yapılıyordu. Aslında bu gerekçelerin tümü bir araya geldiği için Erdoğan İstanbul’un belediye başkanı olmuştu.

Seçim öncesinde cami cemaati dışında laik kesimlerden de oy isteyen, iyi hizmet ve adil yönetim vaat eden Tayyip Erdoğan’ın nasıl bir belediye başkanlığı yapacağını sadece İstanbullular değil tüm Türkiye merak ediyordu. Erdoğan’ın geleneksel parti tabanı dışına açılmasını kendi partisi içindeki klasik Milli Görüşçüleri de tedirgin etmişti ama seçim zaferi ona propaganda yönteminin haklılığını ortaya çıkardı.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) ilk Meclis toplantısının açılışında Erdoğan nasıl bir belediye başkanı olacağının da sinyallerini verdi. Atatürk ve mücadele arkadaşları anısına yapılması gereken saygı duruşunu yapmayarak ve muhalefet partilerinin itirazı üzerine de “Öyle sap gibi ayakta durmaye gerek yok” diyerek RP’nin gelenekçi Milli Görüş çizgisinden daha radikal bir İslamcı olduğunu da göstermiş oldu. Belediyede eski dönemden kalan sadece yönetici konumunda olanları değil düz bürokratlara bile mobbing uygularak ya istifa ya da emeklilğe zorlayan Erdoğan, her ramazan ayında yemekhane ve çayocağını kapatarak “dindar bir belediye çalışanı” istediğini ilan etmiş oluyordu. “Adil yönetim” ve “Rüşvete son verme” vaatlerinde gelince.... Akbil desek, İGDAŞ desek, BRT’nin peşkeş çekilmesi desek, ulaştırma ihaleleri desek, İstanbul Boğazı’nın iki yakasındaki yeşil alanların talanı desek, Gökkafes desek anlayan anlar herhalde.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları