Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Susacakken konuşmak, konuşacakken susmak
Konuşmayı oldum olası sever Ahmet Hoca. Belagatı iyidir. Öngörüleri çoğunlukla tutmaz ama yine de dinletmesini bilir. Kısa konuştuğunda “Acaba hasta mı?” diye endişeleniriz.
AKP’den ayrılıp kendi partisini kurduğunda eski dava arkadaşlarının eleştirileri karşısında bir ara tepesi atmış ve 7 Haziran 2015 seçimleri ile 1 Kasım 2015 seçimleri arasındaki döneme ilişkin “O dönemde olan bitenler açıklanırsa birileri sokağa çıkamaz” demişti. O günden beri toplum olarak “Konuş hoca, Allah aşkına konuş” diye tempo tutuyoruz ama nafile. Hoca susuyor.
Konuş ki öğrenelim; Ceylanpınar’da iki polisimizi kim, neden şehit etti?
Hele bir açıkla ki ortaya çıksın; 33 gencimizi yitirdiğimiz Suruç katliamını kim planladı?
Bildiklerini söyle de öğrenelim; 103 canı kurban verdiğimiz gar katliamının arkasında kimler vardı?
Hendek savaşları kimlerin gizli anlaşmalarıyla devreye sokuldu?
Yok hoca susuyor. Adeta mafyanın “omerta” yasasını uyguluyor.
Korktu desem; korkacağı neyi var ki?
Akçeli işlere adı karışmadı. Allah için o konularda temiz biri.
Mafyoz tiplerle iş tutmadı?
Peki neden susuyor hoca?
***
Gelecek Partisi ve Deva Partisi’nin altılı masaya dahil olmasıyla bu iktidardan bizar olmuş milyonlara daha bir güven geldi. Bu güvenin nedeni bu iki partinin altılı masaya sağlayacağı oy katkısından bağımsızdı. İster yüzde 0.5 olsun oyları isterse yüzde 7. Önemli olan yaratılan ortak sinerjiydi.
Açıkladıkları mutabakat metni de eksiklere rağmen ana hatlarıyla olumlu karşılandı. Birbirine benzemez 6 partinin önemli konularda mutabakata varması çok önemliydi. Aralarında tabii ki farklı düşünceler, aykırılıklar olacaktı. Sonuçta katolik nikâhı kıymıyorlar. Çürümüş devlet aygıtını yeniden rehabilite etmek, raydan çıkan demokrasi trenini yeniden yola çıkacak hale getirmekti amaç.
Ancak son üç ayda altılı masaya nazar değdi. Önce CHP ve İYİ Parti içinden yetkili, yetkisiz isimlerin yaptığı açıklamalarıyla moraller bozuldu. Ardından Saraçhane krizi, “Eyvah, masa devriliyor” algısına neden olurken 5 Ocak liderler buluşmasından sonra masaya umudunu bağlayan milyonlar derin bir “Oh!” çekti.
Heyhat! Bu sevinç de uzun sürmedi. Önce Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun “Eşgüdüm Kurulu” açıklaması, ardından DEVA Partisi’nin Kurumsal İletişim ve Tanıtım Başkanı Sanem Oktar’ın anayasanın 66. maddesini tartışmaya açan konuşmaları tartışmalara neden olurken Ahmet Davutoğlu’nun genel başkanların imzası olmadan “Cumhurbaşkanının hiçbir kararının geçerli olamayacağı” şeklinde özetlenecek çıkışı, gündeme bomba gibi düştü.
Halkoyuyla seçilecek cumhurbaşkanını “kukla cumhurbaşkanı” durumuna düşürecek açıklamasını düzeltmesi beklenen Davutoğlu, ertesi gün katıldığı bir programda bu kez de “Eğer cumhurbaşkanı bizi dinlemezse TBMM’de düşürürüz” tehdidinde bulunmasın mı?
BUYUR BURADAN YAK!
Dışişleri Bakanlığı da bonus olarak verilsin
Sadi Şirazi’nin “İki şey hayatımızı karartır: Susacakken konuşmak, konuşacakken susmak” sözü tam da bugün yaşadığımız sürece özgü.
Zaten altılı masanın ekonomiden dış politikaya, iç güvenlikten yargıya her konuda ortak programı varken ve cumhurbaşkanı buna uymayı taahhüt etmişken bir de her kararda yeniden istişare toplantıları yapmak devleti hantal bir yapıya taşır.
Elbette ki seçilecek cumhurbaşkanının tek imza ile değil istişare ile karar alması en doğrusudur.
Mevcut anayasa değişmese bile TBMM’nin yasama görevini etkin bir şekilde yapabilmesi, az ya da çok oy almasına bakılmaksızın her partinin öneri ve eleştirilerine kulak verilmesi hem cumhurbaşkanı hem de Bakanlar Kurulu’nun da yararınadır. Ancak bunun da bir sınırı olmalı.
Tıpkı 70’li yıllarda MSP’nin yaptığı gibi “Madem anahtar partiyiz” deyip dayatmacı bir tutum içine girilirse toplumsal desteğini de kısa sürede kaybedebilir.
Yarın milletvekilliği pazarlıklarına gelindiğinde “Bize grup kuracak sayıda garanti milletvekilliği verilsin” noktasında da dayatmada bulunulursa harbiden “hır” çıkabilir. Hele bir de ardından “Dışişleri Bakanlığı bize verilsin” denirse yandı gülüm keten helva.
Hem cumhurbaşkanlığı yardımcılığı hem bakanlık hem grup kuracak sayıda milletvekilliği hem de “Çemişgezek kadastro müdürünü birlikte atayalım” dayatması karşısında altılı masaya en büyük oy desteği veren partilerin tabanı da yerel seçimlerde olduğu gibi “Umut bir dahaki seçime” deyip kös kös beklesinler he mi?
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
En Çok Okunan Haberler
- İşte en yüksek faiz veren bankalar...
- Teğmene çirkin saldırıda yeni gelişme!
- Enes'in cezaevi konuşmaları ortaya çıktı
- Nevzat Bahtiyar'ın oğlu ilk kez konuştu
- İmamoğlu'ndan Bakan Tunç'a sert yanıt
- Muazzez İlmiye Çığ’ın ardında bıraktığı ‘karanlık iddia’
- Özel'den dikkat çeken Kılıçdaroğlu kararı
- 'Bedeli çok ama çok ağır olur'
- Cemal Enginyurt'tan Cumhuriyet'e ilk açıklama!
- Tutuklu hemşire: İlaçlar ziyan olmasın diye satıyorduk