Miyase İlknur

Sevabına swap

23 Mayıs 2020 Cumartesi

Damat Bey’in ekonominin dümenine geçmesinden sonra yeni kavramlar halkın gündelik dilinde yer etmeye başladı. Birkaç yıldan beri, özellikle de korona sonrası “swap” kelimesi ile yatıp “swap”la kalkıyoruz. AKP hükümeti bu terimi de halkımızın literatürüne soktu evvel Allah. Nasıl ki önceki kriz dönemlerinde resesyon, stagflasyon ve emisyon gibi ekonomi terimlerini halkımıza bellettiysek şimdi de “swap” kelimesini işçiden esnafa, köylüden işsiz vatandaşımıza kadar herkese bellettik.

Şimdi her gün esnaf karşı komşusuna sesleniyor: “Çin’den haber var mı abi, swap yapacak mı bizimle?

Yüzünü ekşiten komşusu kafasını olumsuz anlamda yukarı doğru kaldırarak cevap veriyor: “Yok komşum be... Çin’in ihracatı durma noktasına geldi. Bizimle swap mwap yapmazlar. Bir umut Japonya... Hastane açmaya çağırdık, belki kafalarız çekik gözlüleri.

IMF de kim?

Koronavirüsün tüm dünyayı hem sağlık hem ekonomik açıdan çökertmesinden sonra ülkeler, iç piyasayı rahatlatmak için paket üstüne paket açıkladılar. Bir kısmını rezervlerinden, bir kısmını da kredi ya da faizli takas yöntemi olarak bilinen swap anlaşmalarıyla yaptılar. IMF, kredi vereceğini açıkladığı ülkeler arasında Türkiye’yi de saydı. Ancak biz hem daha önce “IMF de kim? Biz ona borç veriyoruz. Onun parasına kalmadık” dediğimiz için hem de IMF’nin bütçemiz üzerinde katı bir disiplin programını uygulayacağını bildiğimizden o kapıyı çalmadık bile. Onun yerine bize parayı verecek ama nasıl harcayacağımıza karışmayacak kapıları zorladık.

En güvendiğimiz Amerika Merkez Bankası’ydı (Fed). Eh, ne de olsa onlara balyalar dolusu maske, test aleti ve tulum gönderdik o kadar. Komşuya giden ikram kabı geri boş gelmez değil mi ya?.. Üstelik bizim Reis, ABD Reisi’ne telefon açıp “Bir isteğiniz olursa çekinmeyin söyleyin ha!.. Bu maske, test aleti, koruma tulumu bizde gani. Hem Suriye dahil bölgede sizinle her türlü işbirliğine de hazırız” dememiş miydi? Fed her ne kadar özerk bir kurum olsa da bizim Reis nasıl ki, Merkez Bankası ile kamu bankalarına “ateşle bakalım 100 milyon” dediğinde kuzu kuzu veriyorlarsa, Fed de kendi reisinin emrini geri çevirmezdi herhalde. Ama olmadı... Fed, Meksika ve Yeni Zelanda gibi gelişmekte olan ülkelere bile swap hattını açarken bize cevap verme tenezzülünde bile bulunmadı. Belki de verdi ama iç kamuoyundan saklandı.

Fed, kendi reisi de talimat verse swap işlemi yapacağı ülkeleri belli kurallar çerçevesinde belirledi. Ellerinde ABD tahvili bulunduran, enflasyon ve cari açığı çevrilebilir düzeyde olan ve rezerv para olarak doları sıkıntıya düşürmeyecek ülkelerle bu takası yaparak kendi parasını da koruma altında tutmak istiyordu çünkü.

Enflasyonu yüksek, cari açığı çevrilebilecek düzeyde olmayan, elindeki ABD tahvillerini 2017’ye kadar sata sata eriten, eline geçen her kaynağı doları dizginlemek ve faiz indirimi yapmak için kullanan, üstüne üstlük dış politikada da her kızdığında en büyük rakipleri Çin ve Rusya’ya yanaşan ve bu iki ülkeyle füze anlaşmaları yapan Türkiye, Fed kriterlerine uygun bir ülke değildi.

Arkasından G20 ülkelerini kafalamaya çalıştık. Cumhurbaşkanı Erdoğan, G20 ülkelerine “Merkez bankaları arasındaki swap anlaşmalarının G20’nin tüm üyelerini kapsayacak şekilde genişletilmesi gerekiyor” diyerek çağrıda bulundu. Heyhat! Onlar da nankör çıktı. Haram olsun gönderdiğimiz maskeler, tulumlar. Geri mi istesek acaba?..

Yok yok onlara kızmayalım. “Kendim ettim kendim buldum” türküsü tam da yaşadığımız duruma uyuyor. Döviz her zıpladığında swap hattını serbest piyasa teamüllerine aykırı şekilde bir açıp bir kaparsan, TL ile swap işlemi yapan banka ve aracı kurumlara yasak getirirsen ve Türkiye’deki özel bankalara kredi vermedikleri için ceza verirsen olacağı buydu. Üstelik de rezervlerimizin eksiye dönüştüğü biliniyorken kim bizimle swap anlaşması yapar. Biz onlara TL ile işlem yapmayı yasaklarken onlar da rövanş almak için karşı atağa geçti. Avrupa merkezli üç takas şirketi uluslararası piyasada TL işlemi yapmayı durdurdu. Şimdi Cafer’e bez gerek...

Fark bıyık modelinde

Swap yoluyla dolar bulacağız diye döne döne yine Katar’a döndük. Ama Katar’dan bize dolar değil riyal geldi. Katar Riyali’ni de Londra piyasasında dolara çeviremeyeceğiz. Çünkü hem Katar parası rezerv para değil, hem de Katar kendi parasının uluslararası piyasada değeri düşeceği için bunu istemiyor.

Eskiden her döviz krizinde yurtdışından para girişi olurken “Bıyıklı Türklerin parası geldi” derdik. Şimdi de her sıkıştığımızda Katar’dan gelen paraya da yine bizim bıyıklıların parası deniyor. Fark sadece bıyık modelinde. Bu bıyıklar sanki badem bıyık gibi. Yoksa bana mı öyle geliyor.

Şimdi bizimle sevabına swap işlemi yapacak bir ülke arıyoruz. “Japonlar belki bir sevap işler bakarsınız” diyeceğim, uluslararası ilişkilerde kimse sevabına iş yapmaz. Belki bir dev bir proje taahhüdüyle belki.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları