Miyase İlknur

Sarışınla flört edip esmerle evlenmek

02 Ekim 2021 Cumartesi

Okyanusta ceviz kabuğu gibi savrulan AKP’nin dış politikası, Erdoğan’ın BM Genel Kurulu için gittiği ABD’de sükût-u hayale uğraması nedeniyle direksiyonu çok sert bir şekilde Rusya’ya doğru kırması, yukarıdaki başlığa denk düşüyor.

Gerçi namzetlerin ikisi de sarışın ama fark etmez. Son zamanlarda iki sarışın arasında gidip geliyoruz. Birisine bozulunca “Aman be! Bulunmaz Hint kumaşısın sanki. Sevmezsen sevme. Önce sen bizim sevgimizi hak ediyor musun ona bak” diyerek diğerine koşturuyoruz. Ama yine de gözümüz ve kulağımız eski sevgilide. Zaten bu atarları da onun canını yakmak için söylüyoruz. Ola ki pişman olur da yeniden çağırır diye yani. 

Diğerine giderken de olmadık kurlar, cilveler yapıyoruz. Ama o da mecburiyetten geldiğimizin farkında olduğundan kendisini ağırdan satıyoruz. Ev, araba, yazlık, kışlık, pahalı mücevherler talep ediyor. Hepsini olmasa bile bir kısım taleplerini karşılıyoruz. Ama ötekisi de bizi sevdiğinden değil de yeni sevgiliyle rekabet içinde olduğundan “Gel hadi gel; gözü kör olmayasıca” diye yalandan işmar ettiğinde topuklayarak yanına varıyoruz. Ama çağırdığında bir de bakıyoruz ki “Şimdi seninle bir süre flört edeceğiz ama ilerisi için pek de umutlanma. Sadakat ve samimiyet testini geçersen belki ileride bir şeyler olur” diyerek hevesimizi kursağımızda bırakıyor. Üstelik bizden sadakat ve samimiyet testi isterken kendisi her türlü sadakatsizliği ve samimiyetsizliği sergilemekte sınır tanımıyor. Hoop yine diğerine koşturuyoruz.

Dış politikamızda hali pürmelalimiz tastamam budur. 

ABD ve Rusya arasında ping pong topu gibi bir oraya bir buraya savrulurken bunu da kimi zaman “proaktif dış politika” kimi zaman da “denge politikası” olarak ambalajlayıp satmaya çalışıyoruz. Alıcısı yok ama sırf “pazarda malım var” demek için.

DEDENİZ ABDÜLHAMİT DENEMİŞTİ

Denge politikası deyince bizim tarihimizde iki isim akla gelir. Birincisi siyasal İslamcıların idolü II. Abdülhamit, diğeri Cumhuriyetimizin kurucu önderlerinden İsmet İnönü. Birincisinin uyguladığı denge politikası iflas etti ve ülke felaketten felakete savruldu. Diğerinin denge politikası ise tam bir başarıyla sonuçlandı. 

Tamam, ikisinin de dönemi dünya siyaseti açısından çok çetin bir dönemdi. Emperyal güçlerin paylaşım savaşlarının en sert şekilde yaşandığı o kaotik dönemde ayakta kalma mücadelesi vermek hiç de kolay değildi. Abdülhamit’in denge politikası, aynı bugün Erdoğan’ın uyguladığı denge, daha doğrusu dengesizlik politikasının neredeyse bire bir aynısıydı. Bu dönemde İngiltere, Rusya ve Almanya’yı dengelemek için Abdülhamit’in uyguladığı politika, çatışan güçler arasında birini diğerine karşı kullanma politikasıydı. Birini çok kızdırınca diğerine rüşvet vererek gönlünü almaya çalıştık. Bu rüşvet kimi zaman toprak parçası kimi zaman da ya demiryolu inşası ya da ticaret imtiyaz hakkı oldu. Sözüm ona Kıbrıs, Mısır, Bulgaristan, Doğu Rumeli, Boğazlar ve Batum krizlerini böyle aşacaktık. Sonuçta Kıbrıs’ı rüşvet olarak İngilizlere verdik. Diğerlerini de savaşlarda kaybettik.

Abdülhamit’in başarılı olma şansı var mıydı?

İçeride birliği tesis etmek bir yana vehimlerinin sonucu olarak istibdat yönetimine abanması ve ekonominin çarklarının ancak yeni borçlarla çevrili olması nedeniyle pek de yoktu.

İnönü niye başarılı oldu peki?

Düşmanlarını birbirine kırdırtmak yerine hepsiyle mesafeyi eşit bir şekilde koruması, ekonomisinin dışa bağımlı olmaması, hepsinden önemlisi içeride dirlik ve düzenin sağlanması nedeniyle başarılı oldu. Sonuçta seferberlik sıkıntıları nedeniyle siyaseten İnönü kaybetti ama Türkiye kazandı.

DELİ PETRO MU YAPTI?

Erdoğan, ABD’de başkanla görüşmedi diye öfke patlaması yaşadı. Oysa alt kademede iki ülke heyetleri arasında görüşmeler yapıldı. Ama ille de kendisi görüşmeliydi ki iç siyasette fiyaka yapsın.

Bir de daha önceki başkanlarla böyle bir şey yaşamadığını söylemesi yok mu?

Trump’ın rahip Brunson krizi sırasında attığı bir tweet’le doları bir gecede 1 lira birden artırması, gönderdiği mektupta “Aptal olma” diye bırakın diplomasiyi, iki insan arasında bile kabul edilmeyecek hakarette bulunması, Erdoğan için önemsiz demek ki... Telefonuna çıkıyordu ya daha ne olsundu.

Erdoğan, bununla da kalmayıp “Biz Rusya’dan şu ana kadar herhangi bir yanlışlık görmedik” demesin mi?

Geçen yıl Kremlin’de kapı önünde kendisini bekleten, İdlib’de 33 askerimizin şehit edildiği hava saldırısında emri veren herhalde Putin değil de Rus Çarı Deli Petro’ydu.

Sonuçta sarışınla flört edip esmerle mantık evliliği yapma noktasına geldik anlaşılan.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları