Miyase İlknur

Olmayan aklın tutulması da olmaz

07 Ağustos 2021 Cumartesi

Şaşırtıcı derecede mantıksız davranış biçimleriyle karşılaştığımızda sıklıkla kullandığımız “akıl tutulması” deyimini, aklın geçici bir süre devre dışı kalması ve mantıkdışı davranışlar sergilenmesi olarak özetleyebiliriz. Ani bir şok karşısında heyecandan insanlarda ya da toplumlarda akıl tutulması yaşanabilir. Karşılaşılan beklenmedik durumlarda yaşanan akıl tutulması bir ölçüde mazur da görülebilir. Bu durum; yani akıl tutulması olayı süreklilik gösteriyorsa o zaman ortada tutulacak bir akıl da yok demektir.

Bırakalım yakın geçmişteki olayları, şu son 11 günde yaşadıklarımızı akıl tutulması olayı ile açıklamak mümkün değil. 

11 günden beridir sel ve orman yangınlarından ülke olarak bizar olduk. Sel ve orman yangınları her yıl bu mevsimlerde sadece bizde değil, benzer iklime sahip ülkelerde yaşanır. İklim değişikliği nedeniyle daha da artış göstereceğini bilmek de uzman olmayı gerektirmez. Zaten konunun uzmanları yıllardan beri uyarılarını yapıyor. Azıcık aklı olan, iklim değişikliği nedeniyle sel baskınları, kuraklık ve orman yangınlarına karşı önceden politikalarını ve harekât planlarını oluşturur. Önleyici tedbirler için gerekli yatırımlarını yapar. Felaket kapıyı çaldıktan sonra yapacaklarınız hem bir işe yaramaz hem de maliyeti artırır.

Karadeniz’de geçen yıl da Rize, Artvin ve Giresun’da hatta İstanbul’da sel afeti yaşadık. İstanbul’daki sel felaketinin faturasını göreve başlayalı henüz birkaç ay olmuş CHP’li belediyeye kestik. Peki, Karadeniz illerinin faturasını kim üstlendi?

Vatandaş...

Evet, evet vatandaş. Dere kenarlarına ve vadilere ev yaptıkları için vatandaş bizzat devletin her konuda tek söz sahibi Cumhurbaşkanı tarafından suçlandı hem de...

Dere kenarlarını yapılaşmaya açan, imar izni ve ruhsat veren, derelere HES’ler yaparak doğal yollarını değiştiren, selleri önleyecek ormanları tahrip edenler, mazgalları, altgeçitleri, kanalları teknik şartnameye aykırı yapanlar neden suçlu olsunlardı ki?..

HER DERDE DEVA ÇAY

Afet nedeniyle evini, işyerini, mallarını ve canlarını yitirenlere başka ülkelerde karşılıksız para yardımı olarak yapılırken bizde durum biraz farklıydı. Evini kaybedenlere TOKİ tarafından, bedeli karşılığında taksitle ev, vergileri ve kredileri birkaç ay öteleme dışında paket paket çay.

Çay dediysek öyle kalitesiz değil ha...

Hakiki Rize çayı. Rizelilere de en hakikisinden Rize çayı...

Siyah beyaz TV döneminde İran Azerbaycan’ından gelen Huşeng Azeroğlu’ndan ilk kez duyduğumuz “Her bir derdin dermanı çay, çay, çay” türküsünde de çayın sihri ve kerameti anlatılıyordu.

Çay sadece sel baskınlarına değil, orman yangınlarına da devaydı. Yangın söndüren tayyare göndermiyorsak da çay gönderdik, sorun halloldu.

THK’deki uçaklar “işe yaramaz”dı ama aynı model İspanyol uçakları yangın sahalarında oldukça işe yaradı.

YA MAHALLEYİ ATEŞE VERİRLERSE...

AKP’nin Manavgat ilçe başkanı, TOKİ evlerinin çok güzel olacağı müjdesini “Evi yanmayanlar ‘keşke benim de evim yansaydı’ diyecek” sözleriyle duyurdu. Şimdi ister misiniz evi eski ve harabe olanlar bulundukları köyü ya da ilçeyi ateşe versinler?..

Al başına belayı...

Göreve geldiğinden beri her gün bir inci yumurtlayan Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, yerleşim yerlerine yakın alanlardaki orman yangınlarından kendilerinin değil, belediyelerin sorumlu olduğunu açıkladı. 

Yasada kimin sorumlu olduğunu bir kenara koyalım. Varsayalım ki öyle..

Geçen hafta Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç’ın davetlisi olarak Cemal Süreya anması nedeniyle Tunceli’deydik. Akşam, belediye başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu, bulunduğumuz yemeğe geldiğinde Hozat’ta da orman yangını çıktığını haber verdi. Masada bulunan ilçe belediye başkanlarına “Yarın hep birlikte yangına müdahale için Hozat’a gidelim” çağrısında bulundular. Ertesi gün gittiler de...

Hozat’taki yanan orman alanı, belediyelerin sınırları içinde de değildi üstelik. Ama gittiklerinde yangın alanına alınmadılar. Diğer illerde kurulan koordinasyon toplantılarına da CHP’li belediye başkanları çağrılmadığı gibi Tunceli’de de çağrılmadı.

YANGINA UÇAKLA GİTMEZSEN KÖRÜKLE GİDEN ÇOK OLUR

Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün yaptığı açıklamada “Bazıları yangına körükle gidiyor” dedi. Yangına helikopter ve uçakla gidilmezse birilerinin körükle gitmesini önleyemezsin tabii. Uçakla dediysek Cumhurbaşkanlığı’nın hangarındaki lüks filodan bahsetmiyoruz elbette.

THK’nin kayyum başkanı da bir başka inci yumurtladı. Kuruma ait atıl durumdaki uçakların kullanıma hazır hale gelmesi için 4 milyon dolar gerektiğini belirterek “Bu parayı herkes verebilir; yardım kampanyası bile düzenlenebilir. Bunun için kimsenin beklemesine gerek yok” dedi.

Çok haklı. Beklemeye gerek yok. Kurumunun basketbol kulübüne ayrılan 40 milyon dolarlık bütçeden 4 milyon dolarına kesik atıp uçakların bakımı için kullansın. 

Bu mümkün değilse parlak bir fikrim var. Somali halkına IBAN gönderelim ve Türkiye’nin hibe ettiği 30 milyon doların 4 milyonunu uçakların tamiri için bize hibe etsinler. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aldı sazı Erdoğan 27 Nisan 2024
Kelle İsterük! 20 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları