Miyase İlknur

Milletçe ayar oluyoruz

06 Ekim 2018 Cumartesi

Argoda “ayar olmak” sinir olmak anlamına geliyor. Biz eskiden gıcık olmak deyimini kullanırdık. Gıcık olduğumuz eylemler çoğalınca, yüreğimizi soğutmak için olsa gerek, argo lugatımızı zenginleştirdik galiba. Bireysel olarak gıcık olacağımız işler neyse de toplumsal olarak her şeye gıcık olanları ya da moda deyişle ayar olanları anlamak güç. Müzmin muhalifler diyecek ki, “Eh bu kadar ayarlarımızla oynanınca toplum olarak biz de her şeye ayar oluyoruz. AKP iktidara geldiğinden beri ayarlarıyla oynanmayan kurum, sistem, veri hesaplama yöntemi kalmadı.” İyi ama bunların hepsi de ülke yararına ayarlamalar.
-2002’den beri hemen her yıl eğitim sistemimizin ayarlarıyla oynandı. Eğitim sistemimiz her değiştiğinde ve yeni sistemin OKS, SBS, YGS, LYS, TEOG, OGES gibi kod adları açıklandığında; “Aha! Yeni bir illegal örgüt daha kurulmuş” diye düşünürken o kod adının bir örgüte değil yeni eğitim sistemimize ait olduğunu çok geçmeden öğrendik. Ama bunların hepsi daha iyi sistemi bulmak için. O zaman “Niye bizde Ar-Ge çalışmaları az” diye yakınmayın. PISA notumuz düşmüşmüş. PISA notu düştü ama öğrencilerimizin pizza tüketme oranı dünya ortalamasının üstünde. Bunun gururunu yaşayın bari.
-2004’ten beri hemen her yıl enflasyonu hesaplama yöntemlerini değiştirdik. Nerede satıldığını bile bilmediğimiz deve eti, pinpon topu, bebek patiği enflasyon sepetine girince enflasyon oranımız da düştü. Dış güçler baktı ki enflasyonu düşürdük, hemen dolar operasyonuyla enflasyonu yükseltti. Ama bunun da üstesinden geleceğiz evvelallah!
-GSHY hesaplama yöntemini değiştirdik; bir günde milli gelirimiz üç bin dolar arttı. Böylece fakirliğimizi el âlemin ağzına sakız olmaktan kurtardık. Dost var düşman var değil mi?
-Dış politikamızın ayarlarıyla oynadık. Stratejik derinlikli politikamız sayesinde dünya bizi konuşur oldu. Neydi o monşer hariciyeci tayfasının tavşan b.ku gibi kokmaz bulaşmaz stratejisi öyle. Gerçi bu politika sayesinde yedi düveli düşman ettik kendimize ama olsun, her işin bir bedeli var.
-Anıtlar Kurulu neredeyse tüm ülkeyi sit alanı ilan edecekti. Bir ayar da onlara verdik. Kurulun özerkliğini kaldırıp üyelerinin atanma işini bakanlığa havale ettik, iş halloldu. Elin Romalısının, Frigyalısının eserlerini koruyacağız diye biz eser bırakmayacak mıyız yani? Bakın ne güzel rezidanslar, gökdelenler, oteller yapılıyor...
-Başkanlık sistemine geçiş için yaptığımız referandumda 1.5 milyon mühürsüz oy pusulası kullandık. Baktık tartışmalar büyüyecek ve millet ekran başında uyuyacak, hemen seçim kanununun ayarlarıyla oynayıp mühürsüz tüm oyları geçerli saydırdık. Böylece atı alanda Üsküdar’ı geçti ve denize düşmekten kurtuldu.
-Bankalar daha fazla kredi verebilsinler diye özkaynak hesaplamasında bir ayarlama yaptık ve bir anda bankaların sermaye yeterlilik rasyosu birkaç puan arttı. “Ama Basel kriterlerinin dışına çıktık, olmaz ki” diyorlar. Olur efendim olur. Biz de yerli ve milli “hariçten gazel” kriterine geçtik. Kâğıt üstünde de olsa bankaların özvarlıkları arttığı için daha çok kredi verecekler, ne güzel.
-Ekonomik krize girince felaket tellalları başladı “IMF’ye gitmekten başka çare yok” diye. IMF gelince milletçe “biz battık” psikozuna girecektik. Bu konuda da bir ayarlamaya gittik. Getirdik McKinsey’i bizi denetlesin diye, IMF’ye gerek kalmadı. Böylece “Biz IMF’ye borç para veren ülke konumuna gelmiş bir milletiz” söylemimiz de boşa çıkmamış oldu. Ha IMF ha McKinsey...
Mahzuni Şerif’in “Tersname” eserinden ilhamla yazılan bu yazıyı tersten okumanız dileğiyle son cümlemizi bağlayalım. Tek kanal televizyon döneminde ekranda necefli maşrapa resmi belirince alttan “Ana merkezimizdeki arıza nedeniyle yayınımıza ara vermek zorunda kaldık. Lütfen anteninizin ayarlarıyla oynamayın” yazısı geçerdi. Her şeye ayar olan bizlerin de kafasına format atıp “Ülkede ters giden ne varsa ana merkezden kaynaklanmaktadır. Lütfen kafanızın ayarlarıyla oynamayın” anonsu geçseler fena olmaz hani...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları