Miyase İlknur

Mansur Yavaş biraz yavaş!..

04 Nisan 2020 Cumartesi

Yavaş kardeşim yavaş...

Ağır ol molla desinler. Milletin başını döndürdün kardeşim.

Hem sen kimsin yav?..

Haddini bil. Kalkmış koca devletle yarışıyorsun. Ne o öyle; korona krizi çıkar çıkmaz daha devlet “ne yaparız?” diye toplantı yapmadan paket üstüne paket açıklamalar. Bilim Kurulu daha oluşmadan “65 yaş üstü sokağa çıkmasın” demeler, işini kaybedenlere ayni ve nakdi yardım, küçük esnafa 9 milyon 204 bin lira yardım paketi, belediyenin mülkü olan yerlerden kira alınmayacağına yönelik taahhütler, evinden çıkamayan 65 yaş üstü vatandaşlara BelPa AŞ aracılığıyla kahvaltı ve yemek servisleri, öğrencilere ayda 200 biniş hakkı sağlayan abonmanların halk otobüslerinde de geçerli olması için anlaşmalar falan...

Devletimiz umreden gelenleri karantina amaçlı yerleştirmek için yurtlarda kalan öğrencileri kör karanlıkta sokağa atarken özel yurtları kiralayıp öğrencilere tahsis etmeler...

Sen bu hamlelerinle reisimize şirk mi koşuyorsun? 

Bir de öyle şov yapmayan, polemiğe girmeyen, kimseye cevap yetiştirmeyen, “ben işime bakarım” havalarınla insanı harbi gıcık ediyorsun. Devri sabık yaratmadan da hiç çekinmeden kamunun parasını iç edenler hakkında da çatır çatır suç duyurusunda bulunuyorsun. Geldiğinde sana ihtiyatla bakan müseccel komünistlerin sosyal medyadan “Helal sana başkan” laflarına mı güveniyorsun? 

Bir de İstanbul’da İmamoğlu, İzmir’de Tunç Soyer’le birlikte vatandaşa “sosyal belediyecilik” örnekleri sergileyerek meydan mı okuyorsunuz aklınızca! Kendinize gelin yahu!..

Yok öyle vatandaşlara yardım ayağına bağış kampanyaları başlatmalar. Reis ve İçişleri Bakanımız “Devlet içinde devlet olmaz” deyip sıkıverir ümüğünüzü böyle.

İşiniz gücünüz yok mu sizin? Gidin ağlak bir şeyh bulup tarikat kurun, adına da “halka turap” hareketi falan deyin. Yargıda, poliste, MİT’te, Milli Eğitim’den sağlığa tüm bakanlıklarda, Diyanet’te örgütlenin, güzel güzel yaşayın. O zaman kimse size devlet içinde devlet olma isnadında bulunmaz. Hatta hükümetimiz size ne isterseniz verir. Ne isterseniz...

Siz sağ onlar selamet

Hem bu bağış toplama işinin ne netameli işler olduğunu hükümetimizden ve reisimizden daha mı iyi bileceksiniz. Onlar bizzat yaşayarak öğrendiler.

Söz misal; Milli Selamet Partisi yıllarında, taa 1977’lerde Çatalca’da “Selamet Köy” kurma vaadiyle vatandaşlardan paralar toplandı. Sene 1977, şimdi 2020. Kaç yıl geçti aradan? Tam 33 sene. Vatandaşlar hâlâ tapularını alamadılar. “Selamet Köy” projesine ne oldu diye merak ediyorsunuz değil mi? Hiiç, siz sağ onlar selamet.

Bosna’da katliamlar yaşanırken RP, Adem Haciç diye bir adamı Bosna’da savaşan bir albay diye tanıtarak şehir şehir dolaştırıp para topladı. Bu Adem Haciç, o toplantılarda “Ah silah alacak paramız olsaydı, biz o Sırp katillere gününü gösterirdik ama paranın göz kör olsun” diye ağlayıp sızlayınca gözyaşları sel oldu. Herkes cebinde ne kadar varsa çıkarıp verdi. Kadınlar da kollarından bileziklerini, küpelerini getirip masaya bıraktı. Toplanan paralar Konya Selçuklu Belediyesi’nin bağış hesabında toplandı. Oradan hooop Almanya’nın

Freiburg şehrindeki IHH’nin hesabına. Oradan da Düsseldorf’taki bir Türk bankasında Süleyman Mercümek’in hesabına. Düsseldorf’tan sonra da yallah aynı ismin Fatih’teki hesabına gelen para haliyle bu kadar dolaştıktan sonra bitap düşerek azıcık dinlenmek için RP’nin kasasında uyuyakaldı. RP yöneticileri bir bakmışlar uyuyakalmış 3 milyon mark. “Yazık günah burada miskin miskin yatmasın” deyip yüksek faiz veren Marmara ve TYT Bank’a yatırdılar. Faizin haram olduğuna iman ettiklere için de şahıslar adına açtılar hesapları. Ama kör olası bankalar batınca paralar da uçup gitti.

Albay imam çıktı

Bu paraları toplarken halka “Bosnalı Albay Adem Haciç” diye tanıtılan albay değil imam çıktı, iyi mi!

Rahmetli Erbakan’a bu durum sorulduğunda, “İmamsa imam, size ne?” dedi.  

“Adil Düzen Üniversitesi” kuracağız diye para toplandı. Sultanbeyli’de yüz dönümlük arsa alındı. Merak eden bağışçılara da arsanın resimlerini gösterdiler. Aradan bir hafta geçti geçmedi, arsayı parsel parsel sattılar. İşin başında kim vardı? O zaman RP’li olan, sonradan AKP’den seçilen Sultanbeyli Belediye Başkanı Ali Nabi Koçak, Süleyman Mercümek falan.

Deniz Feneri’ni, Yimpaş’ları, Kombassan’ları zaten biliyorsunuz. Reisimiz bütün bu olayların olurken ya partide gençlik kolları başkanı, ya il başkanı ya da belediye başkanıydı. Yani olayları bizzatihi tanığı.

O yüzden bu bağış toplama işindeki katakullileri ondan iyi kim bilebilir ki? Babasının oğlu musun ki size güvensin?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları